Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

feminist bekarlari evlendirelim

Batılılaşma ve/veya modernleşme serencamımızda tartışma konularından bir kısmı, özelde kendi sorunlarımızın içinden değil, Batı ile temasımızın ardından bizim dünyamızda arz-ı endam eden bir hüviyet taşımaktadır. Feminizm konusu da bunlardan bir tanesidir. Batı'da kapitalizmin erken dönem politikaları ev, kadın ve roller bağlamında ciddi anlamda bir dönüşümü gerektirmiş; sanayileşme devrimi ise bunu daha da keskinleştirmiştir. Tabii ki süreç içerisinde bundan en fazla etkilenen sosyal kategori ise kadınlar olmuştur. Bu serencamda kilisenin sürekli statükodan yana tavır alması, Feminizmin Batılı serüveninin modern ve seküler karakterini belirlemiştir; tıpkı gelişen diğer birçok hareket ve düşüncelerde olduğu gibi.

Feminizm bizim dünyamıza girdiği ilk zaman dilimi olan Osmanlı'da, üst sınıf konak hareketi olarak başlamış; bugüne gelinceye kadar da sorunlu alanlara değen reel bir toplumsallıktan beslenme konusunda oldukça zayıf kalmıştır. "Türkiye'de feminizmi kim(ler) temsil ediyor?" şeklindeki bir soruyu, kolaylıkla alt sınıflara indirmek pek mümkün değildir. Osmanlı'dan bu yana da bir "Devlet Feminizmi" versiyonu diğerlerinden daha önde görünmektedir. Hele son on on beş yıla gelinceye kadar, bürokratik ve burjuvazi nitelikleri daha baskın bir feminist propagandanın varlığından bahsetmek daha anlamlıdır. Bu bağlamda feminizm söyleminin, bir yandan reel kadın problemlerini ifadelendirme, diğer yandan Türkiye'nin tarihsel ve kültürel değer zemini ile sorunları olduğunu, tüm kadınları temsiliyetten uzak bulunduğunu ve sınıfsal nitelikler kazandığını söyleyebiliriz. Bir makalemde bu durumu "Ojeli Tırnaklarla kınalı parmakların buluş(ama)ması" şeklindeki metaforik bir ifadeyle belirtmiştim.

Yalnız son on onbeş yıldır Feminizm bağlamında paradoksal bir durum da söz konusudur. Bugün Türkiye'de feminizmin savunucuları kimdir? Üniversitelerde akademisyenler, okumuş yazmış aydın kadınlardır. Peki kapitalizmin çarkları arasında ezilen, asgari ücrete ve hatta daha düşük ücretlere talim eden, ezilen diğer kadınlarda feminist söylem niçin karşılık bulmuyor? Bunun sebeplerinden biri; feminizmin söylemleri ile cari olan değersel zemin arasında varolan ciddi çelişkilerdir. Feminizmin önerilerinin (aile, çocuk ve erkek karşıtlığı, serbest cinsel ilişkiler, kürtaj vb.), tarihsel tecrübe ve dönüşüme uğramakla birlikte bu ülkenin değerleriyle oluşturduğu çelişki, feminizmi giderek marjinalleştirmektedir. Öte yandan feminist söylemlerin, üniversite eğitimi ve sonrasında açık ve çoğunlukla örtük biçimde kendi değersel zeminini oluşturmaya çalıştığını da görebiliriz. Bunun önemli göstergelerinden birisi, kadınların giderek evlenme yaşlarını geciktirmeleri; hatta yalnız yaşayabilecekleri konusundaki bireysel talepleri ve varolan trendler.

Hiç şüphesiz bir tek feminizmden bahsetmek mümkün değildir; feminizm kendi içerisinde liberal, Marksist, radikal versiyonlarına sahiptir ve hatta "İslamcı feminizm" de üzerinde konuşulmaya başlanan bir başka versiyon. Bunların içerisinde Marksist ve radikal feminizmler diğerlerinden daha keskin bir erkek karşıtlığını besliyorlar. Zaten Türkiye'de feminist söylemleri bir şekilde çok geniş anlamda "sol" ile ilişkilendirmek çok zor değil. Bilhassa radikal feministler, kadınların ikincilleştirilmesinden direkt sorumlu tuttukları aile, erkek, çocuk gibi faktörlere ataerkillik ve erkek egemen toplum kavramlarını eklerler. Tüm bunlara açılan savaş, nihayetinde cinselliğin de erkek dışında da yaşanabileceği öneriler sunar. Nitekim Andrew Kirk'e göre, gerçek özgür kadın erkeksiz yaşayan lezbiyendir. (Bkz. Andrew Kirk, "Theology From Feminist Perspective", Men, Women and God, s. 26)

Benim şahsi kanaatim, Türkiye'deki feministler kadın özgürlüğü konusunda Kirk'ün önerisi karşısında, içinde yaşadıkları toprakların değersel zemininden ve tabiu00ee ki fıtrattan kopamayacakları için bir paradoks yaşarlar ve bu öneriyi kabul etmezler. Aile, çocuk, eş ve mutluluklar güzel şeylerdir. Acizane önerim; feminist bekarlar erkeklerle evlensinler. Kendileriyle olan savaşları böylece sona erecektir.