Felsefede Dünya, Dünyada Felsefe
UNESCO, her yıl kasım ayının üçüncü perşembesini (bu sene 21 kasım) Dünya Felsefe Günü olarak ilan etmiştir. Felsefe konusunda derinlikli ve nitelikli bir bakış açısına sahip olmak, günümüzün acil bir ihtiyacıdır. Dünya ölçeğinde insanlığın yaşadığı insani sorunlara felsefi bakış açılarının geliştirilmemesi çok ciddi bir sorundur. Felsefenin varlığı değil, yokluğu sorundur. Günümüzde felsefe fukarası bir dünyada yaşıyor oluşumuz, felsefe-insan ve dünya ilişkisini yeniden ele almamızı ve felsefeye yeniden dönüşü zorunlu kılmaktadır. UNESCO’nun bu seneki Dünya Felsefe Gününde Mevlana’nın şu sözünü öne çıkarması çok anlamlıdır: "Sesini değil, sözünü yükselt; çiçekleri büyüten yağmurdur, gök gürlemesi değil." Sözün tükendiği, etrafımızda ses gürültüsünden ve kirliliğinden dolayı birbirimizi anlamadığımız ve birbirimize sağır kesildiğimiz bir dünyada yaşıyoruz. Felsefe, söze dayanan ve sözü yücelten insan tecrübesi olarak yeniden dünyadaki işlevini oynamalıdır.
Felsefe, dünya, insan, akıl, Tanrı, iyi, kötü ve güzel gibi konularda insanın düşünme tecrübesini kapsayan çok derinlikli bir faaliyettir. Felsefe sayesinde kendisi ve dünya hakkında düşünen insan, kendisinin aklını, düşüncesini ve dünyanın gizemlerini keşfetmektedir. Felsefe, insanı gerçeklikle buluşturan asli bir insani faaliyettir. Felsefe olmadan kişinin insanlığını gerçekleştirmesi ve dünyadaki yerini anlamlandırması mümkün değildir. Felsefe nedir sorusuna, insanın insan olma çabasıdır şeklinde bir cevap verebiliriz. Felsefenin konusu, düşünen ve yaşayan gerçek insandır.
Felsefesizliğin olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Felsefe, bilgiye ve hakikate olan tutkulu sevgi ve aşk demektir. Bilgiye ve hakikate aşık olmayı artık erdem olarak görmeyen, cehaleti yüceleştiren ve günlük çıkarların tatmininin peşinden koşan ve felsefeden kaçan ucube bir insan tipiyle karşı karşıya bulunmaktayız. Felsefesizliğin insane maliyeti çok ağırdır. Cehalet ve çıkarlar, düşünmeyi, akıl etmeyi, sorgulamayı ve üretmeyi gereksiz hale getirmektedir. Felsefenin bir sorumululuk ve ihtiyaç olarak değil, kaldırılması ağır bir yük olarak anlaşılması, günümüz dünyasında insanların felsefeyi tecrübe etmelerinin önünü kapatmaktadır. Felsefe, geçmişe ait bir anı değildir. Felsefe, sadece eski Yunan’da yapılmış ve orada kalmış bir birikim de değildir. Felsefe, aklı ve bilgiyi yeniden insanın anayurdu haline getirme ve insanı cehalete yabancılaştırma ve uzaklaştırma şeklinde cetin bir meydan okumayla karşı karşıyadır. Felsefe, insanın olduğu her yerde var olan ve insanın yaşadığı bir tecrübedir. İnsani tecrübe, felsefeyle anlamlandırılabilir, geliştirilebilir ve olgunlaştırılabilir.
Felsefe bir araştırma ve arayıştır. Her araştırmasında ve arayışında felsefe, yeni sorular ortaya koymaktadır. Yeni sorular sayesinde felsefe, insani arayış ve araştırma niteliğini korumaktadır. Felsefenin taassuba ve kesin inançlılığa düşmemesinin nedeni, sürekli olarak araştırma ve arayış içinde olmasıdır. Felsefenin her sorusu, aslında insanın önündeki büyük meydan okumalardır. Felsefi arayışlar ve araştırmaların sorduğu sorular, insanlık tecrübesinin din, ahlak, bilim ve sanat başta olmak üzere bütün alanlarının yenilenmesini sağlamaktadır.
Felsefe, insan ve doğa arasındaki ilişkiyi yeniden kurmalıdır. Çevreyi ve doğayı artık kendi evi olarak görmeyen, doğayı tahrip ederek dünyayı yaşanılmaz kılan bir insanlık durumuyla karşı karşıya bulunmaktayız. Felsefe, bizi dünyalı ve doğalı hale getirmelidir. Kendisini dünyalı ve doğalı kabul eden yeni bir ekolojik antropolojiyle, varlığımızı yeni bir felsefi anlayışla anlamlandırmalıyız. Doğayla savaş halinde olan insan, kendi eliyle kendi sonunu hazrlamaktadır. Doğayla savaş, insanın zihninde ve bedeninde başlamaktadır. Kendi zihnini ve bedenini dünyalı ve doğalı hale getirecek sahici anlamda dinamik, yapıcı ve verimli yeni bir felsefi tecrübeye insanlığın ihtiyacı vardır.
Felsefe, insanı kendisi ve dünya hakkında bilinçl hale getirme araştırması ve arayışıdır. Felsefe, insanın bütün faaliyetlerini kapsayan bir tecrübedir. Felsefe, insanın günlük hayatından en üst sorulara kadar insana dair her şeyi kapsamaktadır. İnsandan kopuk bir yaklaşım, sahici anlamda felsefe olarak nitelenmeyi hak etmemektedir. Felsefenin insandan kopuk olması, felsefenin ve insanın birlikte yokluğu demektir. Felsefe, uzun zamandan beri insandan kopuk ve insana yabancı bir alan olarak sunulmaktadır. Felsefenin ve insanın karşılıklı olarak yeniden birbiriyle buluşması, insani sorunlar konusunda felsefenin yeniden faal hale gelmesi gerekmektedir. İnsanlığın atıl bir felsefeye değil, faal bir felsefeye ihtiiyacı vardır. Faal felsefe ve faal insan, karşılıklı olarak birbirini besleyebilir ve üretkenliğe dayalı yeni bir felsefi hayat tarzı mümkün olabilir.