Fedakârlığı hak etmek: Er Ryan'ı Kurtarmak
Er Ryan'ı Kurtarmak (İngilizce: Saving Private Ryan), ABD’de 1998 yılında yapılan, Steven Spielberg tarafından yönetilen ve II. Dünya Savaşı konulu bir epik savaş filmidir.
İkinci
Dünya Savaşı’nda Müttefikler Normandiya'ya çıkarıldıktan sonra, Yüzbaşı John
Miller ve timine, üç kardeşi savaşta ölen Er James Ryan'ı bulmak için tehlikeli
bir görev verilir. Er Ryan hakkında bilinen tek şey, paraşütçü ekibiyle
birlikte düşman hatlarının gerisine düştüğüdür. Görev icra edilmeye
başladığında kurtarma timinden iki kişi öldürülür. Timde görevli askerler
arasındaki bir konuşmada bir kişiyi kurtarmak için iki kişi öldü kalanların
akıbeti belli değil derler. Geçen günde bir tuğgeneral için 70 kişinin öldüğü
de aktarılır.
Buna
değer mi sorusu sorulur! Yzb Miller şunu söyler: “Umarım hak ediyordur. Evine
döner daha uzun dayanan bir ampul icat eder, ya da bir hastalığı tedavi eder.”
Daha
sonra Er Ryan bulunur. Komutan Miller, Ryan'a yaralarından ölmeden önce "bunu
hak etmesini" söyler.
Her
insanın yapılanı takdir etmesi önemlidir. Bu iki yönlüdür: kendin (Öz) ve
başkalarınca fedakârlıkların takdir edilmesi.
Takdir
Takdir
etmek (veya eylemek), önemini, gerekliliğini, değerini anlamak; takdir olunmak
ise değeri, önemi, gereği anlaşılmak anlamındadır. Yapılan bir şeye değmek, e değerinde
(karşılık, nitelikte) olmak.
Elbette
yapılan bir şeyin maliyeti vardır. Maliyet (Arapça māliyyet) bir değer elde
edilinceye değin harcanan değerlerin toplamıdır. Maliyet (İng. cost) belirli
bir çıktının elde edilmesine kadar harcanması gereken değerler bütünüdür.
Manevi
ve maddi bir değer harcanıyor. Sonuçta elde edilen manevi ve maddi değer
tüketilen manevi ve maddi değerlerimizi karşılar mı? Harcadıklarımız harcanan
için değer mi? Bunlar zor sorular! Bunun için maliyet-yarar çözümlemesi yapmak
lazım.
Maliyet-yarar
çözümlemesi (İng. cost-benefit analysis) etkinliklerin bireylere ve topluma
sağladığı yararlarla bunları elde etmek için yapılan giderlerin
karşılaştırılması yoluyla belli girişim ve etkinliklerde bulunmanın akılcı olup
olmadığına ilişkin vargılara ulaşma yöntemidir.
Güçlü
özellikler
Pozitif
psikolojinin kurucusu olarak Amerikalı psikolog Martin E.P. Seligman (D. 1942-) kabul edilmektedir. Seligman 20.
yüzyılın en çok alıntı yapılan psikologları arasındadır. Önceki yazılarımda
Seligman ve Christopher Peterson insan kişiliğinin güçlü yönlerini ve erdemlerini
(Character Strengths and Virtues) araştırmalarına dikkat çekmiştim.
Bu
bilim insanlarına göre mutlu ve başarılı olmak için altı temel kişilik özelliği
(karakter) kişide bulunmalıdır: Bilgelik /bilgi, cesaret, insaniyet/sevgi,
adalet, ölçülülük (itidal) ve aşkınlık. Bunların her birinin üç ila beş alt
boyutu vardır. Sonuçta 24 tane güçlü kişilik özelliği sıralanmıştır. Bunlara
başka araştırıcılar diğer bazı özellikleri de eklemektedir.
Aşkınlık,
takdir edebilmek, şükran duymak, iyimserlik, mizah ve ruhsallık
gibi alt boyutlara sahiptir. Bu yazımda aslında takdir edebilmek kıymet bilmek
veya değer olunmak konusunu irdelemeye çalışıyorum. Derdimi sona bırakmış
oldum.
Filmin
sonunda, Miller'ın mezarını ziyaret eden yaşlı adamın (Er Ryan) Miller ve
ekibinin geçmişte yaptığı böyle bir fedakarlığa layık olup olmadığını karısına sorar:
“umarım, senin gözlerinde benim için yaptığın şeyleri hak edebilmişimdir.”
Yazıyı
okumayı bırakarak yaptığımız veya bize yapılan fedakarlıklara layık olup
olmadığımızı kendimize soralım. Bu insanlar (organizasyonlar, örgütler, partiler,
topraklar vs) bu fedakarlığa layık mıdır?
Karısından
“layık olduğu “cevabını alır: “İyi bir hayat yaşadığını iyi biri olduğunu”
söyler.
Evet,
öyle işler yap ki onun için feda ettiklerine değsin.
Son
söz: Hayatın boşa gitmemesi için feda
edilene feda edilen değmeli.