FED KARARI BEKLENİYOR
Piyasalar, ABD Merkez Bankası'nın(FED) 15-16 Aralık'ta yapacağı toplantıya odaklandı.
Sebebi şu; acaba faiz artışına gidilecek mi?
Gözlemciler son 10 yıldır düşük seyreden faizlerin yükseltileceği görüşünde birleşiyor.
Esasen FED Başkanı Jannet Yellen geçtiğimiz hafta, "Faiz artışını ertelemek riskli olur" diyerek faiz artışına gidileceğinin mesajını vermişti.
Avrupa Merkez Bankası'nın(ECB) da tahvil programını genişletmeyeceğini açıklaması, piyasalarda şok tesiri yarattı, Euro 3,20'yi aştı.
Çünkü daha önce 1 trilyon Euro'luk bir parasal genişleme programı uygulayacağını ilan etmişti.
Şimdi pozisyonunu FED'in kararına göre belirlemek istiyor.
Öyle anlaşılıyor ki dünyada bol ve ucuz para döneminin sonuna geliniyor.
Üstelik gelişen piyasalardan 300 milyar doların üzerinde para çıkışı olacağı tahmin ediliyor.
Para kıtlaşacak, haliyle faizler de yükselecek.
Bu durumdan Türkiye de etkilenecek.
TCMB hafta içinde para ve kur politikasını açıkladı.
Ama faiz konusunda net bir ifade kullanmadı.
Enflasyonun yukarı doğru hareketi ve kurlardaki oynaklık Merkez'in elini kolunu bağlıyor.
Enflasyon düşmeden ve kurlarda istikrar sağlanmadan siyasi otoritenin ısrarına rağmen faizlerde indirim yapması beklenmiyor. Aksine artırım söz konusu olabilir.
Manşet enflasyonunun Kasım ayında yüzde 8,10 düzeyine çıkması, TL'nin de Rusya krizi nedeniyle değer kaybetmesi hareket alanını sınırlandırıyor.
Öte yandan FED'in faizi kaç puan arttıracağı da önemli.
0,25 puanlık bir artış daha önce fiyatlandığı için piyasaları pek fazla sarsmayabilir.
Ama bunun üzerindeki bir artış sert dalgalanmalara yol açar.
Jeopolitik risklerin de körüklemesiyle dolar 2,95 lira sınırına dayanabilir.
Uçak krizinden beri kan kaybeden BİST-100 Endeksi yılı büyük bir kayıpla kapatmak durumunda kalabilir.
Yabancı yatırımcılar Kasım ayında Borsa İstanbul'da 1 milyar 136 milyon dolarlık net hisse senedi satışı yapması bunun ilk belirtileridir.
***
Rusya Krizinin Maliyeti 9 Milyar Dolar
Katıldığı bir TV programında gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Ekim ayı itibariyle Rusya'ya ihracatın yüzde 30-40 düştüğünü, turist sayısının 603 bin azaldığını, müteahhitlik hizmetlerinde proje miktarında yavaşlama olduğunu dile getirerek, "En kötü senaryo, Rusya ile sıfır ilişki olacağını varsaysanız, 9 milyar dolarlık bir rakamdan bahsediyorum. Gerilimin etkisi gayrisafi yurtiçi hasıla'nın yüzde 0,3-0,4'ü civarında olabilir" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun açıkladığı reformlar hayata geçirilebildiği ölçüde krizin maliyeti azalacaktır.
Faizlerin yükseldiği, likiditenin azaldığı bir döneme girilirken reform zorunluluğu kendisini daha çok hissettirmektedir.
Son 4 yıldır patinaj yapan ekonominin yüzde 5 büyüme hızına ulaşabilmesi, yıllık 200 milyar doları aşan dış kaynak ihtiyacının makul seviyeye indirilmesi, çift haneye çıkan işsizliğin azaltılması için yapısal reformlar vakit geçirilmeden yapılmalıdır.
Aksi halde FED ve ECB'nin izlediği parasal politikalar ve jeopolitik riskler iç dinamiklerle birleşerek ekonomimizi olumsuz etkilemeye devam edecek, dış şoklara karşı en kırılgan ülkeler arasında sayılmaktan kurtulamayacağız.