Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.80
Gram Altın
2975.97
BIST 100
9718.48
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Ekim 2020

Fazla mahlasınız var mı?

Kimi sanatçıların san, şan dan çok ikinci bir adları olur. Bir edebiyat terimi. Eserlerinde onu kullanırlar. O ikinci ad’ın adı mahlas olmuş. Yalnız ad olarak kalmamış mahlaslar. Anlamları da konu edinilmiş. Hüsn i tahallüs olmuş o vakit yapılanın adı. Örnek mi? Derhal!

“Minnet hudâya devlet-i dünya fenâ bulur
Baki kalır sahife-i âlemde adımız”
beyitindeki mahlasımız nedir?

Bildiniz ey faniler…

Çoğu mahlas neredeyse sanatçının asıl adı yerine geçmiştir. Çoğu sanatçının mahlas nedeniyle ilk adının bilinmemesi, biliniyorsa da unutulmuş olması enteresan. Sanatçıların adlarıyla değil mahlaslarıyla anılmış, tarihe geçmiş olmaları…

Belki de bu sanatçının eserinin önünde değil, arkasında bir yerde durması gerektiğine dair isabet edilmiş bir tutumdur, kim bilir. Zira günümüzde en çok şikâyetçi olduğumuz şeylerden biridir; sanatçının eserinin önünde tabiri caizse “kazık” gibi durması. Çoğu zaman içimden şöyle demek gelir bu tutumu sergileyenlere. Sensen sana. Bensem bana. “Sayın sanatçı! Biraz kenara çekilebilir misiniz ne üretmiş olduğunuzu görebilelim.”

Hiçbir anne kolay kolay çocuğunun önünde durmaz. Çocuğunun önde olmasını ister. Onun hayata atılmasını önemser. Kendisi zaten hayattadır, emektedir. Tıpkı onun gibi…

İnsan üretmiş, ortaya koymuş olduğu şey üzerinden bir saklambaç oynar. Ömrün alaca karanlığında… Ondan yararlanan insanlar, eserle muhatap olanlar ondan kam aldıkça onun membaını arar dururlar. Sanatçı eserinde bir görünür, bir kaybolur. Görünmesi ruhsal, kaybolması bedenledir. O artık genelden farklı olarak ruhunu giyinmiş, bedensel varlığını ise soyutlamaya vardırmıştır. Aslını giyinmiştir. Gayb olması, ortalıkta fazla görünmemesi, eserinin önüne geçmemesi, eseri ile kendisini yarıştırmaması gerekir.

Mahlas mahlas durması gerekir.

Hem mahlas: kendisine yakıştırdığı anlam üzerinden tutup kendine bizzat bir isim koymaktır. Ne alâ! Çoğu zaman ismimizin anlamı ile uyuşmayabiliriz. Ya da zoraki uyuşmaya çalışmak zorunda kalırız da, bu durum bizi sıkar ve yorar. O halde seçtiğimiz, olmak istediğimiz bir anlamı kendimize isim yapalım. Öyle bir mahlas olsun ki anlamı bizi her zaman hoşnut etsin. Ya olduğumuz ya olmak istediğimiz bir şemsiye, bir özel seyyar çatıcık olsun.

Aynı gelenek halk şiirinde de görülmüş.

Kimi şairler, iç dünyalarını yansıtan mahlasları almışlar. Bazen karakterleri ile uyumlu olmayan mahlasları kullananlar da olmuş. Kimileri de hocaları tarafından uygun görülen mahlasları kullanmışlar. Yaşadıkları bir hali mahlasa yansıtanları olmuş. Hayali gibi. Veya bir özelliklerini öne çıkaranları… Bir hayali konu alan, özel ruhsal bir durumu ifade eden mahlaslar da kullanılmış. Süruri gibi… Kendini hakir gören mahlasları bile olmuş. Turabî gibi… Aya bakarak mahlas edinen de… Mihrî gibi… Veya mesleğini ifade eden mahlaslar. Tabibî gibi…

Eğer bir şey üretiyorsanız ve adınızın öne çıkmasını istemiyorsanız, ürettiğinizle beraber kullanılası bir ek ad koyabilirsiniz kendinize. Bunun için sanatçı olmaya illa gerek olmayacağını düşünüyorum. Ya da siz bilirsiniz.

Fakat mahlasta hem kendi kendine isim koyabilme imkânı doğuyor. Hem de sevdiğiniz, yakın durduğunuz bir anlamı tutup varlığınızın üstüne koymuş oluyorsunuz. Anlamınızdan yola çıkarak varlığınızı isimlendirmiş oluyorsunuz.

Ayrıca ben ne üretiyorum ki, henüz adımın altını bile dolduramadım demek yerine, adımızın altını dolduracak, hatta ondan taşıp kendimize bir mahlas koymayı gerektirecek üretimlerde bulunmayı da salık veriyor bu düşünceler.

Veya “Ben adımla mutluyum. Adımı bir mahlasla arkaya atmak istemiyorum. Zaten gerektiğinden fazla öne de çıkarmıyorum. Bu duruş ben için ideal!” diyenlerimiz de olacaktır.

Herkes adını, sanını, var ise mahlasını güle güle kullansın. Ürettiklerimiz öne çıksın. Biz daima bir adım geride duralım. Bu keyifli saklambaçta öncü olmanın gereği arkada, asıl emekte duruyor olmakla alakalı. Üretebilmenin şifresi görünmez bir yerde, bir sakinlikte, kendi kendine temiz sancı çekmede, zorda, zahmette, gıkın çıkmamasında ve ancak ürettiğimizin gök kubbeyi uyandıran “ınga”sında…

Saklı…