Fayı kırık, kendisi de kırık dünya…
6 Şubat çifte depreminde ve sonrakilerde, bu fani âlemden, ebet âlemlerine kanat açmış insanlarımıza yeniden rahmet ve yaralılara acil şifalar ve de canla başla çalışanlara; yardımcı olanlara, enkaz altından canlıya ulaşmaya çalışanlara sağlık sıhhat, imanda istikamet dilerim… Allah, bu sınavı başarıyla veren devletimize, fedakâr milletimize güç ve kuvvet versin, tüm afetlerden muhafaza etsin… Netice olarak; deprem sel gibi semavi ve arzi afatlar olacak ama biz ne yapacağız? Hadiselere nasıl bakacağız? Asıl mesele budur! Sadece Allah her türlü noksanlıktan, kusurdan münezzehtir. Dünya da bir varlık ve bizim gibi bir kul; Aksıracak, tıksıracak, kemikleri sızlayacak, eriyecek, sarsılacak... “Sakin ol, zira senin üstünde bir peygamber, bir sıddık ve şehid var.” diyecek Habib-i Ekrem de yok.
Fay
kırılıyor, hâlâ bizim inadımız kırılmıyor... Toprak yarılıyor, bizim kibrimiz
paramparça olmuyor… Dünya sarsılıyor, hala bizim ihtiraslarımız sarsılmıyor…
Kıtalar bile santim santim birbirine yaklaşırken, biz samimi Müslüman’a din
kardeşimize yaklaşıp, her ne olmuş ise bağrımıza basamıyoruz… Allah, atomları,
hücreleri bile sapasağlam yaparken, insanlar çürük bina ve çürük eser yapma
yarışındalar... Bu durumda, üzerinde
yaşadığımız toprak bizden hoşnut değil, bizim yüzümüzden temiz ve masum
insanlar afetlerle vefat ediyorlar...
İnsan olan, tanımadığı birine
yapılan zulmü germezden gelemez, yerinden fırlar, hatta fırlarken bir takım
şeyleri devirir, kırar ama mazlumun imdadına koşar. Dünya da zulmü hoş
görmüyor, sahile vuran çocuk ve insan cesetlerine, yağdırılan bombalara, her
türlü zulme, fesada sessiz kalmıyor; yerinden fırlıyor, fayını kırıyor ve döküp
dağıtıyor…
İnsanlar, enkaz altından bir kaç hatıra eşya buluruz,
sahip çıkarız umudu ile yıkıntıların başından ayrılmazken, hatta her birimizin
mutlaka anısı olan bir şeyleri varken, dünya bize meskenlik ettiği için hiç mi
kıymeti, hatırı olmasın? Dünya başımızı soktuğumuz bir yuva olmasından dolayı Sahibi için
bizden ilgi ve teşekkür, hatır sayıp, kıymet bilmek bekliyor. Üzerinde yaşarken,
Sanatkârını unutmamak, şükretmek ve fırsat buldukça seyredip, bolca tefekkür
ederek, imanımızı kuvvetlendirmemizi istiyor…
Başımızı soktuğumuz yuvamız olan dünya, üzerinde
yaşayanların zalim olmasından, aç gözlü olmasından, Allah’a itaat edilmemesinden,
kaçak hayat sürmesinden; ibadetsiz yaşanılmasından çok rahatsız... Dünya, ozonu delinmiş, saçı
dökülmüş bu ihtiyarlık halinde ve her yeri ağrılı bu dönemlerde evinde huzur
istiyor, insanca yaşanılmasını istiyor. Dünya, Asr-ı Saadet gibi; adalet,
kardeşlik, iliklere kadar güven istiyor… Sahabelerin cömertçe ve fazlasıyla ödediği
gibi zekât, sadaka istiyor... Dünya kendi evinde huzur istiyor; zaten bağıra
bağıra yıkılacağım, öleceğim, bari adam gibi ve işe yarayarak öleyim: üzerimde
sanatlı yaratılan nakışlara dikkat edin, bağımı bahçemi tefekkür edin, küçücük
bir kum tanemde ve üzerimde bulunan en büyük şeye kadar, Allah'ın kudret
eserleri oluşumuzu unutmayın, düşünün… Ve dünya diyor ki: Karnımdaki sancı ve
ateşe rağmen, ibadetimi vazifelerimi terk etmiyorum. Aman ha sizde kulluğunuzu terk ederek, sizi sağlam tutan namaz fay
hattınızı kırmayın, yoksa üzerinizde ne ahlak kalır, ne şükür kalır, ne
insanlık kalır; yüzünüz de ruhunuz da simsiyah olur.
Dünya
sarsılarak diyor ki: Göğsümde kaynayan sularımı içtiğinizde, nasıl bir rahmet
eseri olduğunu unuttunuz, gömleğim olan bostanlardan, tarlalardan sebzeyi, mahsulâtı
toparlarken, yağmuru, tohuma analık eden toprağı ve bunları ikram eden Rezzak-ı
Kerim’i unuttunuz… Satarken haddi de, fiyatları da aştınız. Mahkeme-i kübrâda hesap
sorulacağını unutup, üzerime tuzak gibi, tabut gibi evler kondurdunuz... Toprağın altına gireceğinizi unutup, Toprak
üzerinde kudurdunuz… En önemlisi; Rabbimizi unuttunuz. Rabbimizi unutanı
ben de unutur, silkinirim, iman edenlere şahadet diploması olurum, zalim ve
hainlere de balyoz gibi enkaz enkaz inerim...
Dünya diyor
ki; gelin zalim olmayın, aç gözlü olmayın, tuzaklar kurmayın, ihanet etmeyin… Haddi
aşmayın ki Allah’ın sallan emri gelmesin… Çoluk çocuk ve tüm mazlumlar,
çiçekler böcekler eli öpülesi güzel insanlar üzerimde rahat yaşasın… Gelin hep
beraber, Allah’a tam kul olarak, güzel güzel yaşayıp gidelim, ömrümüzü zayi
etmeden tamamlayalım… Evet, dünya diyor
ki; bir gün bağıra bağıra dağılacağım, vazifem bitecek, vazifeniz bitecek… Burada vazifesini tam yapan, ebedi âlemlerde
keyif sürecek, kaybettiğiniz hiçbir şey olmayacak... Allah yardımcımız
olsun, selamlar…