Fayda ve zarar yönetimi kimin elinde?
Nefes alan bütün insanlar ölünceye kadar ne maddi ya da manevi sıkıntı çekmek isterler, ne de başkalarına minnet duymak isterler... Sıkıntılar çekmek istemedikleri gibi fayda ve zararı yönetmek de isterler... Yani insan nefsi yeryüzünün tek yöneticisi olmak ister...
Fakat Allah’u Teâlâ bu yönetimi kimseye vermemiştir... Bu sebepten dolayı fayda ve zararı yönetemez... Hiç istememesine rağmen maddi ve manevi sıkıntılar çeker... İstediklerine hemen ulaşamaz... Bazen hiç ulaşamaz... Maddi ya da manevi bir zarar gördüğünde bu zararın defi için bile Okadar uğraşmasına rağmen bu zararı def edecek güç ve kuvveti bulamaz...
İnsan işte o zaman anlar ki fayda ve zarar yönetiminde hiç bir insanın rolü yoktur... İnsanlar sadece bu yönetimde taşeronluk yaparlar... Şimdi vereceğim misal meramımı en iyi şekilde anlatan misallerdendir:
Adamın biri Ömer b. Hattab (radıyallahuanh)’ın yanına gelip şöyle der: “Ey Müminlerin emiri! Bana ver! Allah’a yemin olsun ki, şayet bana verirsen seni övmeyeceğim, şayet vermezsen seni yermeyeceğim.” Ömer (radıyallahuanh): “niçin” diye sorunca adam şöyle cevap verir: “Çünkü veren (el-Mu’tî) ve engelleyen/vermeyen (el-Mâni’) Allah (azze ve celle)’dir.” Bunun üzerine Ömer (radıyallahu anh) şöyle der: “O’nu beytu’lmal’a götürün, istediğini alsın.”
Subhanallah…!
- Adamdaki rahatlığa bakın!
- Adamdaki özgüvene bakın!
- Adamdaki cesarete bakın!
- Adamdaki tevekkülün hangi seviyelerde olduğuna bakın!
- Adamdaki Allah’ın kalplere hâkim olduğuna inandığı imanına bakın!
- Adamdaki kader-tevekkül tebliğ üslubunun güzelliğine bakın!
- Hiçbir kelami ifade kullanmadan kader anlayışına bakın!
Adamın bu rahat tavrı Ömer radıyallahu anhuyu sinirlendirmiyor…
- Çünkü Allah’tan bahsetti…
- Allah’ın dilemesinden bahsetti…
- Allah’ın Ömer radıyallahunun kalbini kontrol edip yönetmesinden bahsetti.
- Ömer radıyallahu anhuyu sadece o dilemenin taşeronu olarak gördü.
- O an bir hatırlatma yaptı!
- Mülkün tasarrufunun Allah’ın elinde olduğunu hatırlattı!
- Rızık dağıtma işini Allah’ın yaptırdığını hatırlattı!
- Allah’ın tek rızık veren olduğunu hatırlattı!
Ve işin en dikkat çeken yönü ise Ömer radıyalahu anhu ile o adam arasında kelami konuşmaların olmamasıydı:
- Sen nasıl olur da benim irademi yok sayarsın demedi!
- Ben senin kaderinin robotu muyum? Demedi!
- Allah’ın dilemesi benim dilememle başlar demedi!
- Allahın dilemesi altında benim de dilemem var demedi!
Her ikisi de mevzuya hâkim ve tam bir teslimiyetle teslim olmuşlardı… Bu teslimiyetle ne Ömer radıyallahu anhu övülmek isteyecekti, ne de o adam Ömer radıyallahu anhunun yanında ezilecekti… Allah’u Teâlâ işte böylesine güzel bir teslimiyet nasip etmişti.
Meselenin farkına varamayan bir insan izzetli bir hayat yaşayamaz... Hep başkalarının eline bakar ve hep güçlüden yana olmakla adaletten de sapmış olur... Rabbim sahabelerin iman ettiği gibi iman etmemizi nasip etsin... Amin