Dolar (USD)
34.58
Euro (EUR)
36.43
Gram Altın
2940.74
BIST 100
9693.21
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
25 Ocak 2022

Fatma Girik, Sezen Aksu, Sedef Kabaş… Ve Kültürel İktidar Meselesi!

Güne, daha doğrusu düne, Fatma Girik’in vefat haberi ile başladık.

Çocukluk günlerimizin dört büyük kadın sinema oyuncusundan biri.

Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın ve Fatma Girik.

Sonrasında siyasetçi olarak gündemimize girdi Fatma Girik, sosyal demokrat görünümlü bir partiden belediye başkanı olarak.

O vakitler de politikacı-gazeteci karşılaşmalarımız oldu.

İlginç hatıralarım var, kısmetse anlatırım.

Sevenlerinin başı sağ olsun.

Rabbim amelince rahmet eylesin.

Gündemde “sanat dünyası”ndan bazı isimler…

Geçen hafta boyunca Şarkıcı Sezen Aksu’nun Hazret-i Adem ve Hazret-i Havva’ya “hakaretine” dair değerlendirmeler, tepkiler, savunmalar dikkat çekti…

Sezen Aksu benim hiç gündemimde olmadı, şahsi bir husumetim, kızgınlığım da yok…

Bu hakaret olmasaydı, muhtemelen hiç bahsini etmezdim.

Bana ne!..

Biz daha çok “reel sektör”, “sokaktaki vatandaşın sıkıntıları”, “ülkemizin bazı alanlarda kaydettiği ve kaydedemediği gelişmeler”,

“eğitim, kültür ve aile hayatındaki sıkıntılar” mevzularıyla ilgileniyoruz malûm.

Bir de siyaset dünyası işte.

İstiyoruz ki hep “reel meseleleri” konuşalım, sıkıntılara çözüm tekliflerine odaklanalım…

İstiyoruz ki, memleketimizdeki kamplaşma, kutuplaşma havası dağılsın…

Sakin sakin konuşalım…

Biz istiyoruz da, olmuyor işte!..

Dönüp dolaşıp, “lâiklik, antilâiklik” meselesine varan konulara getiriliyoruz ve oralarda tıkanıyoruz.

Şu lâikliğin genel kabul gören bir tanımı yapılsa da, kurtulsak artık!

*

Evet…

Son günlerde sanat dünyasından bazı isimler “İslâm’a, sevgili peygamberlerimize, diğer mübarek zatlarımıza hakaretleriyle gündemimizde.

Bunlar gerekli cevapları verdik.

Bazıları, “Büyük sanatçıdır, dolayısı ile dedikleri müsamaha ile karşılanmalıdır!” yollu savunma işlerine girerken…

Daha da fenası…

“Cahil” hakaretini alenen savunurken…

Biz, tepkilerimizi, hakaret etmeden dile getirdik.

Sonra…

Birden “Sedef Kabaş” adlı “gazeteci” çıktı piyasaya…

O da, canlı yayında Sayın Cumhurbaşkanı’na ağır hakaretler savurdu hakaret etti.

Bu “meslektaşımızın” üslup seviyesine düşmemeye özen göstererek, gerekenleri söyledik.

Sonrasında gözaltına alındı Kabaş.

Hiçbir meslektaşımızın gözaltına alınmasını istemeyiz de, kimsenin hakaret etmek gibi bir lüksü olmasa gerek.

Hani...

Ağzından çıktı, ağızdan kaçtı diyelim…

En azından bir “özür” dilersin, hayır o da yok.

İşte öyle oldu böyle oldu…

“Ters kelepçe” numarası ile algı oluşturmaya çalıştı, fena yakalandı.

Sonra tutuklandı.

Tutuklandıktan sonra da özel hayatına dair bir şeyler yazıldı, söylendi…

“Mesele özel hayat değil, Cumhurbaşkanı’na hakareti!” dedik, bu konuya hiç girmedik..

Bana ne Sedef Kabaş’ın özel hayatından, kime ne!..

Neleri tartışıyoruz değil mi?..

*

Neyse, her konuda söylememiz gerekenleri söyledik, söylemememiz gerekenleri söylememeye özen gösterdik.

Fatma Girik’in vefatının ardından gördüğümüz kimi nahoş paylaşımların sahiplerine de “Ölüm, hastalık hepimiz için.

Öleni sevmeyebilirsiz ama acılara saygılı olun!” diyerek, tavsiyemizi ilettik.

*

Bugün buradan demek istediğimiz bir çift lâf var esasında.

Bakın, böyle mukaddesâta, mukaddes şahıslara hakaretler ediliyor…

Ya da, bu ülkenin milletin doğrudan oyuyla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı’na hakaretler ediliyor…

Sonra…

Hakaretlere karşı çıkanlar ve destek verenlerin tartışması…

Bakıyoruz, “vatandaş”, yani “sokaktaki vatandaş”, yani “gariban vatandaş” hakaretlere çok güzel, çok sağlam cevaplar veriyor.

Amma velâkin, sokaktaki vatandaşın oylarıyla, destekleriyle, kaynaklarıyla bir yerlere gelenler ve bir yerlerde duranlar, -istisnalar müstesna- oralı olmuyor.

Hazret-i Meryem’e iftira atılıyor, hakaret ediliyor, bunlar yoklar!..

Hazret-i Adem’e Hazret’i Havva’ya hakaret ediliyor, yine yoklar…

Mukaddesât karşıtı politikacılar, sanatçılar, sözde sivil toplumcular

hakaretleri savunurken…

“MuhafazakaKÂR” takımının üst taraflarındaki çok az kişiden tepki görüyoruz.

Çoğu sessiz kalmayı tercih ediyor.

Bazıları da, (bizim yaptığımız gibi) bütün hakaretlere karşı çıkmak yerine, sadece Sayın Cumhurbaşkanı’na hakaretlere tepki gösteriyor ama Hazret-i Meryem’e, Hazret-i Adem ve Hazret’i Havva’ya hakaretlere ses çıkartmıyor!..

Onları görmezden geliyor…

Neden acaba?

Olması gereken, hem Hazret-i Meryem’e, Hazret-i Adem ve Hazret’i Havva’ya…

Hem de, Sayın Cumhurbaşkanı’na hakaretlere tepki göstermek değil mi?

*

Üzerinde tefekkür edilmesi gereken meseleler…

Başka meseleler de var…

“Sanat dünyası”nda niçin “radikal sol” hakimiyeti var, mesela…

Bunun üzerinde tefekkür etmeyelim mi?

İsmi mahfuz bir sanatçı ile konuştum..

Ak Partililerin çok sevdikleri bir sanatçı ile…

Dedi ki, “Bizde, bizden olmayana iltifat geleneksel bir sıkıntıdır! Nerede bir Gezi destekçisi varsa, el üstünde tutulur… Bizler ise…

İşte… Malûm… Çok iyi bilirsiniz bu işleri!.. Sık sık ‘bizim tarafın’ bu sıkıntısına, kompleks meselesine dikkat çekersiniz. Sayın Cumhurbaşkanımız, bu camiaya, bu ülkeye özgüven aşılamaya gayret ediyor ama daha o noktaya gelmemize çok var demek ki!..”

Evet, çok var.

2071’i bekliyoruz!

Anadolu’nun Kültürel İktidarı, 2071’de!