Fatih'te bir yılda yapılan cami!
Değerli dostlar, İstanbul’a ilk geldiğim günün (1976 Temmuz) sabahında tanıştığım bir cami var Balat’ta Ferruh Kethüda Cami. Bu caminin en büyük özelliği bir yıl gibi kısa sürede tamamlanması. Çocukluğum bu caminin avlusunda geçti, özellikle 70’li yılların Ramazan ayı bu camide farklı olurdu. Teravih sonrası ikramlar, sohbetler ve yazlık sinemaya giderdik. Neyse, oralara gitmeden şimdi size Ferruh Kethüda Caminin bilinmeyen hikayelerinden bahsedeyim. İşte detaylar:
KÜLLİYE ŞEKLİNDE YAPILDI
Kanuni sultan Süleyman dönemi devlet adamlarından hepimizin
de adını sıkça duyduğu sadrazam Semiz Ali Paşa’nın kethüdası yani kahyası
(yardımcısı) tarafından yaptırıldı Ferruh Kethüda Cami ve Yapımına başlandığı
yıl olan 1562 yılından bir yıl bile geçmeden kısa bir sürede tamamlandı ve
ibadete hazır hale getirildi. İnşasını Kanuni döneminin mimarı koca Sinan’ın
yaptığı Ferruh Kethüda Cami’nin yapı planı; camii, tekke, tekke müştemilatı,
mahkeme ve çeşme gibi yapılar ile küçük bir külliye şeklinde tasarlandı.
Caminin tasarım planına bakıldığında yapının, ters t planlı adı verilen
zaviyeli bir harimden ve buna bitişen yapılardan meydana geldiği görülür.
SİNAN’IN FARKLI BİR MİMARİ TEKNİĞİ UYGULADIĞI CAMİ
Erken Osmanlı mimarisine damga vuran zaviyeli veya ters t
tipli plan şemasının 16. yüzyılda Mimar Sinan tarafından Ferruh Kethüda
Camii’nde uygulanması, Sinan’ın eski geleneklere yaslanan çalışmalarının bir
örneğini teşkil eder. Ferruh Kethüda Camii Osmanlı döneminde Halvetiyye
tarikatının Sümbüliye koluna ait bir tekke olarak da kullanıldığı için de
‘’Balat Tekkesi’’ adı ile ünlendi. Ayrıca Camimiz aynı zamanda tekkenin
tevhidhanesi olarak da kullanıldığını bilmekteyiz. Ferruh Kethüda inşa
ettirdiği bu camii ile yine bir sadrazam olan Sokullu Mehmed Paşa’nın kahyası
Yahya kethüda ile birlikte Halveti Tekkesi inşa ettiren en ünlü iki sadrazam
kethüdalarında birisi de oldu.
MIHARABINDA ÖRNEĞİNE AZ RASTLANILAN ÇİNİLER KULLANILDI
Ferruh kethüda Cami’nin en dikkat çekici özelliklerine
geldiğimizde bunlardan en önemlisi mihrabı olduğunu görmekteyiz. Çok Kısa bir
süre çini imalathanesi olarak kullanılan ve yine Balat semtine oldukça yakın
Tekfur Sarayı’ndan ‘’sır altı tekniği’’ ile üretilen değerli, örneği az görülen
çiniler, Ferruh kethüda Cami’nin mihrabını süsleyerek, beyaz mermer üzerine
kırmızı, yeşil ve firuze renkleri kullanılarak oluşturulan şakayık ve hançer
motifleri camiyi ziyaret edenleri büyülüyordu.
EVLİYA ÇELEBİ’NİN SON CEMAAT YERİNDEN ÖVGÜ İLE SÖZETTİĞİ
CAMİİ
Balat Tekkesinin bir diğer şaşırtıcı özelliği ise seyyahımız
Evliya Çelebi’nin eserlerine konu olan son cemaat yeridir. Evliya Çelebi’ye
göre geç devir Osmanlı camilerinin son cemaat yerlerinde gördüğümüz ve gelenek
haline gelen manzara resimleri, bu caminin son cemaat yerinde de karşımıza
çıkıtı, Mısır’dan Kudüs’e, Kudüs’ten Mekke ve Medine şehirleri arasındaki
yollar, yani Hac yolları üzerindeki noktaları tasvir eden resimler burada da
kendini gösteriyor. Ayrıca yine burada son derece ayrıntıcı olduğunu bildiğimiz
Evliya Çelebi üstadımız, bu bilgileri verdikten sonra ekleme yapar ve
’’menzillerdeki bu şekiller gayet Üstat bir bir nakkaş tarafında öyle tasvir
olunmuş ki ,Erjenk ve Mani ( önceden yaşamış ünlü resim ve minyatür sanatçısı)
gelse hatasını bulamaz ‘’ diyerek bu tasvirlerden övgü ile söz ediyor.
AVLUSU MAHKEME OLARAK KULLANILIYORDU
Küçük bir külliye gibi inşa edildiğini söylediğimiz Balat
Tekkesi, aynı zamanda birde ahşap mahkeme binasını da kapsıyordu ve dönem
itibarı ile Osmanlı şerriye mahkemelerinden birisi burada faaliyet gösterirdi.
Balat şerriye Mahkemesi caminin avlusunda kurulurdu, hatta tekkenin bulunduğu
caddenin ‘’Mahkemealtı Caddesi’’ ismi bu sebepten verildi.
YANGINLAR VE DEPREM SONUCU KAYBEDİLEN ESERLER
1766 yılında meydana gelen İstanbul depremi ve 1877’de
meydana gelen Balat yangınında başta ahşap yapıda olan tekke müştemilatı,
mahkeme binası ve son cemaat yeri ciddi hasarlar aldı, geriye külliye
yapılarından camii ve çeşmesi kadı ve günümüze kadar ulaşabildi. 1925 yılında
tekkelerin kapatılması ile uzunca bir süre hizmet dışı kalan yapının, Tekfur
çinileri ile kaplanmış olan başta mihrabı ve duvarları 1940 yıllarda tahribata
uğradı ve paha biçilemez çinilerinin bir kısmı maalesef çalındı.
ÇOK ŞÜKÜR Kİ GÜNEŞ SAATİ GÜNÜMÜZE ULAŞMIŞ
Ayrıca yine dış kısmında kalan kıble duvarında Fatih
Cami’nin sağ minaresinde ve Hz. Cabir Camii’nde
olduğu gibi güneş saati bulunuyor. Şimdi ziyaret etmek
istediğimizde bu kadar kaybedilen
eserin ardından güneş saatini görebilmek bizi mutlu etti.
1953 yılında çevre sakinleri tarafından kurulan dernek ve
çeşitli girişimler ile onarımına başlanan
tarihi yapı, ne yazık ki önceden kubbeli olan yapısı düz çatıya
dönüştürülerek tamir edilmeye çalışıldı. 1960 yılında vakıflar idaresinin
desteği ile de onarım sureci tamamlanarak ibadete açıldı. Ferruh kethüda,
vefatından sonra adına yaptırdığı camii haziresinde yatmaktadır. Ayrıca çeşitli kaynaklarda bu hazirede bir de
isimsiz olarak hac için yola çıkan fakat burada vefat etmiş bir kişini daha
defnedildiğine yönelik bilgi çeşitli kaynalarda geçmekte.
Kütüphanesinde çok değerli kitaplar olduğu ama bunların daha
sonra Kasımpaşa Kütüphanesine devredildiği kaynaklarda belirtilmektedir.
Osmanlı vakıf kütüphanelerinde "hafız-ı kütüb yamağı" diye
adlandırılan yardımcı bir görevlinin bulunduğu görülmektedir. Bu kadroya sadece
birkaç kütüphanede rastlanır. Yamağın ilk örneğine Kanuni Sultan Süleyman
devrinde Ferruh Kethüda'nın Balat'ta kendi adıyla anılan camisinde kurduğu
kütüphanede rastlanmaktadır. Ferruh Kethüda, 973 (1565-66) tarihli vakfiyesinde
hafız-ı kütübe yardımcı olacak kişiye günlük 2 akçe ücret verileceğini
belirtmiştir.
Kaynak:
https://islamansiklopedisi.org.tr/balat-camii-ve-tekkesi
https://yeditepefatih.com/2022/ocak-subat-mart/ferruh-kethuda-camii/