Dolar (USD)
35.37
Euro (EUR)
36.41
Gram Altın
3040.56
BIST 100
9916.07
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Temmuz 2020

Fatih Sultan Mehmet dahi değiştiremez (2)

24.11. 1934’te Ayasofya Camii’nin müzeye çevrilmesiyle Fatih Sultan Mehmet Han’ın mülkiyet ve örgütlenme hakkı ihlal edilmiş, hukuk devleti ilkesi çiğnenmiştir..

Fatih Sultan Mehmet Han’ın vakıf senedindeki iradesi; Ayasofya’nın ilelebet camii olmasıdır.

“Ben yaptım oldu.”

Bu öylesine bir hukuksuzluk ki daha yürürlüğe girmemiş kanuna atıf yapılarak Ayasofya, müzeye dönüştürülmüştür.

Hukuksuzluğun tescili:

Danıştay Onuncu Dairesinin gerekçeli kararı:

c) Eski Vakıflar Hakkında Uygulanacak Hukuk Kuralları

“ … vakfedenin, taşınmazın ilelebet cami olarak kullanılması yönündeki iradesini ve tahsisini ortadan kaldıracak şekilde alınan dava konusu Bakanlar Kurulu Kararı, metni yukarıya alınan ve vakıf senedi hangi tarihte düzenlenmişse o tarihteki mevzuatın uygulanacağını hükme bağlayan 864 sayılı Kanunun 1 inci maddesine aykırıdır. Bu hukuka aykırılıktan olsa gerektir ki, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararı alınmadan önce Maliye Bakanı tarafından Başbakanlığa gönderilen görüş yazısında; ‘Bu itibarla, Milli Eğitim Bakanlığınca hazırlanmakta olan kanun tasarısının işlemleri biterek yürürlüğe gireceği zamana intizaren …’ ifadesine yer verilmiş, daha yürürlüğe girmemiş bir kanuna atıfla Bakanlar Kurulu Kararı ihdas edilmiştir.”

Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesinde hiçbir kanuna uyulmamış;

Yine gerekçeli karar da bu durum şöyle ifade ediliyor:

“ Öte yandan, Bakanlar Kurulu Kararı alınırken işlem tarihinde yürürlükte olan 2762 sayılı Vakıflar Kanunu’nun öngördüğü şartlara uyulmamıştır. Yukarıda sözü edilen mülga 864 sayılı Kanun hükümleri bulunmasa bile, işlem tarihinde yürürlükte bulunan mevzuatın öngördüğü şartlar, dava konusu Bakanlar Kurulu Kararı alınırken; 05/06/1935 tarihinde çıkarılan 2762 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 10. maddesinde yer alan; ‘Tahsis edildikleri maksada göre kullanılmaları kanuna veya amme intizamına uygun olmayan veyahut işe yaramaz bir hale gelen hayrat vakıflar, idare meclisinin teklifi ve Bakanlar Heyetinin kararı ile mümkün mertebe gayece aynı olan diğer hayrata tahsis edilebileceği gibi bu kabil hayrat ayın veya para ile değiştirilerek elde edilecek ayın veya para dahi aynı suretle diğer hayrata tahsis olunabilir.’ hükmüne, uygun hareket edilmemiştir. Aynı hüküm halen yürürlükte olan 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 15. ve 16. maddelerinde yinelenmiştir.

Dava konusu Bakanlar Kurulu Kararı ise; Kanunda öngörülen şartlardan hiç birisi gerçekleşmeden alınmış, gerekli şekil şartlarına da uyulmamıştır.”

Kanunsuzluk / hukuksuzluk işte bu!..

Ayasofya’nın UNESCO’nun ‘Dünya Mirası Listesi’ listesinde yer alması, UNESCO’ya Ayasofya’yı tasarruf hakkı vermez; UNESCO, Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarını belirleyemez.

Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme’yi 14/04/1982 tarih ve 2658 sayılı Kanun’la kabul ediyoruz.

06/12/1985 tarihinde de Ayasofya ve içinde Topkapı Sarayı, Süleymaniye Camii, Sultan Ahmet Camii gibi eserler Liste’ye ekleniyor.

UNESCO, sözleşmenin 6. Maddesinde; sözleşmeye taraf devletlerin egemenliğine tam olarak saygı göstereceğini taahhüt ediyor.

Şimdi UNESCO, Sultan Ahmet Camii’ni, müze yapabilir mi?

KARAR:

“ Bu durumda, Türk hukuk sisteminde kadimden beri korunarak yaşatılan Vakfa ait taşınmaz ve hakların vakfiyesi doğrultusunda istifadesine bırakıldığı toplum tarafından kullanılmasına engel olunamayacağı, vakıf senedinde sürekli olarak tahsis edildiği cami vasfı dışında kullanımının ve başka bir amaca özgülenmesinin hukuken mümkün olmadığı sonucuna varıldığından, bu hususlar dikkate alınmaksızın Ayasofya’nın cami olarak kullanımının sonlandırılarak müzeye çevrilmesi yönünde tesis edilen dava konusu Bakanlar Kurulu Kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.”

Ayasofya-i Kebir Camii-i Şerifi, seksen altı yıl sonra 24 Temmuz 2020’de Cuma namazının kılınışıyla camii vasfına kavuşmuş böylece bir hukuksuzluğa daha son verilmiştir.

Ayasofya, cismiyle ve ruhuyla bizimdir.

O, sadece miras değil, emanettir.