Dolar (USD)
35.37
Euro (EUR)
36.40
Gram Altın
3039.33
BIST 100
9916.07
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 Temmuz 2020

Fatih Sultan Mehmet dahi değiştiremez (1)

24/11/1934 tarih ve 2/1589 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla müzeye çevrilen Ayasofya Camii, Danıştay Onuncu Dairesinin Esas No:2016 / 16015 ve 2020 / 2595 sayılı kararıyla tekrar camii hakkını kazandı, 24 Temmuz’da Cuma namazıyla tekrar açılacak.

Bu, lütuf değil, hakkın iadesidir.

Danıştay Onuncu Dairesi, karar verirken aynı zamanda medeniyetimize ait olan vakıf müessesesiyle alakalı sosyal ve kültürel bilgiler de vermiştir.

Danıştay Onuncu Dairesi, Ayasofya’nın bir vakıf eseri olduğu gerçeğinden hareket ederek hukuki bir hüküm kurmuştur. Ayasofya’nın müzeye dönüştürüldüğü dava konusu Bakanlar Kurulu Kararındaki:

“ Bu iş İcra Vekilleri Heyetince 24/11/934 te görüşülerek, caminin çevresindeki evkafa ait binaların Evkaf Umum müdürlüğünce yıktırılarak temizlettirilmesi ve diğer binaların istimlak, yıkma ve binanın tamir ve muhafazası masrafları da Maarif Vekilliğince verilmek suretiyle Ayasofya camiinin müzeye çevrilmesi tasvip ve kabul olunmuştur.” ifadesi, hukuksuzluğun başlangıç noktasıdır.

Burada, vakfın ne olduğunu, nasıl kurulduğunu, amacını, tarihi ve hukuki statüsünü bilmeden Ayasofya’nın camii oluşunu anlamak mümkün değildir.

‘Bir vakıf, kurulduğu zamandaki kanuna tabiidir; sonradan ihdas edilen kanunlarla vakfın faaliyetleri kısıtlanamaz, kuruluş amacı dışında değerlendirilemez.’ Bugün yürürlükte olan kanunlarda da bu durum aynen muhafaza edilmektedir. 4 Ekim 1926 Medenî Kanun’da da bu hususa dikkat edilmiştir.

Danıştay Onuncu Dairesinin Karar metninde:

ç) “Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun Eski Vakıflarla İlgili Değerlendirmeleri” başlıklı bölümde:

“… Dava konusu vakıf, Osmanlı dönemine ait bir vakıftır. Bu nedenle davayı Osmanlı Vakıf Hukuku düzenlemelerine göre incelemek gerekir.” diyerek Ayasofya’nın statüsünün bugüne göre belirlenemeyeceği gerekçelendirilmiştir.

Vakıf: Osmanlı tatbikatında vakıf; bir malı mülkiyetten çıkarıp menfaatlerini belli şartlarla, ebedi olarak bir hayır cihetine tahsis etmek demektir. …

Vakıf, “Vakfedenin (vâkıf) icabıyla (irade beyanıyla) kurulur. Vakıf muamelesinin bağlayıcılık kazanması için hakimin yargılama sonucunda vakfın lüzumuna karar vermesi gerekir. Osmanlı tatbikatında buna tescil denilmektedir. Bir vakıf muamelesinin hem sahih hem de lâzım olabilmesi için tescili şart koşulmuştur.”

Vakıf, tescil edildikten sonra tüzel kişilik kazanır.

Tescil ile, vakfiyet ile verilen hükümler tarafları ve bütün hükmi şahısları bağlar. Artık hiçbir kimse vakıf mal aleyhinde mülkiyet ve istihkak iddiasıyla dava açamaz. …

Vakıf, hayrat ve taşınmazlarının özel mülkiyet hükümleri tatbik olunamayacağı, satılamayacağı, rehin edilemeyeceği, haciz olunamayacağı; bunlar için ne mülkiyete, ne de irtifak haklarına ilişkin kazandırıcı zamanaşımı hükümleri uygulanamayacağı vb. hükümler karar gerekçesinde ifade ediliyor.

Ayrıca, hayrat vakıflarının temel özelliğinin amaç dışı kullanımlara karşı üçüncü kişiler yanında, bizzat Devlet’e karşı da korunmuş olduğu, vakıfların Devlet’in koruması altında olmasının Devlet’in istediği zaman ve istediği şekilde vakıf malları üzerinde tasarrufta bulunması anlamına gelemeyeceği. Devlet’in, sadece vakıf mallarının vakfın amacı doğrultusunda kullanılmasını teminen, kendisine emanet edildiği varlık konumunda olduğu, bir düzenleme ile olsa bile hayrat vakıfların, başka bir amaca özgülenmesinin hukuka aykırılığı vurgulanmıştır.

“..vakıf mallarının maliki, hiçbir zaman Devlet değil, vakıfların kendileridir.” ifadesi, vakıfların durumunu özetlemektedir.

AYM, Yargıtay, Danıştay içtihatlarında da vakıf mallarının sahibinin Devlet olmadığı, vakıfların özel hukuka tabii olduğu, vakıf amacı dışında Devlet kararıyla dahi faaliyet yürütülemeyeceği, bu nedenle, kurucu iradeyi yansıtan vakfiye ya da vakıf senetlerini hiç kimsenin değiştiremeyeceği, ayrıntılı olarak ele alınmıştır.

Vakıf kurmanın yürürlükteki Anayasaya göre de mülk edinme ve örgütlenme hakkı olduğu, dolayısıyla Ayasofya Camii’nin müzeye çevrilmesiyle Anayasanın, ‘hukuk devleti’ ilkesinin ihlal edildiği vurgulanmıştır.