Dolar (USD)
35.19
Euro (EUR)
36.83
Gram Altın
2970.33
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
10 Kasım 2021

Fatih Sakallı'nın kitapları

Amerikalı kültür bilimci Marshall Mcluhan 1980’lerde ölümünü ilan etse de kitap hala ciddi bir varlık mücadelesi veriyor. Kitabın öldüğü meselesi 2010’lu yıllarda sosyal medyanın yaygınlaşması ve hayatın merkezine yerleşmesiyle yeniden gündeme geldi ve konuya dair tartışmalar hala devam ediyor. Belki de ileride kültür ve edebiyatın tarihi yazılırken 2000’li yılların başı kitabın değerinin değil ama baskı adedinin azaldığı, bedeninin cam ekranlar tarafından dondurulduğu bir ‘eşik’ olarak görülecek. Ama ölüm yıldönümü asla olmayacak.

Elbette bunun kanıtları fazlasıyla mevcut. Mumyalama heykele dönüştü ama teknolojisi hala kullanılıyor. Heykel sanatı yerini resme bıraktı ama heykeltıraşlık hala şehir sanatının önemli uğraşlarından biri. Resmin yerini fotoğraf aldı, resim dünyanın her yerinde ciddi bir uğraş olarak varlığını sürdürüyor. Fotoğraf yerini dijital görüntü teknolojisine bıraktı ama hala insanlar resim çekmeye devam ediyor. Ne heykel mumyalamayı ve teni dondurmayı ne resim heykeli ne fotoğraf resmi ne de dijital baskılar fotoğrafı öldürmedi, varlıklarını ortadan kaldırıp tarihin donuk montajına dönüştürmedi. Sanatsal uğraşlara yönelik, ‘biri gelince ötekinin öleceği’ düşüncesi hiçbir zaman gerçekleşmedi. Görüntü dünyasındaki bu radikal değişim süreçlerinde sonraki öğenin öncekini öldürmeye gücünün yetmemiş olması gerçeği, kitabın geleceğine dair bize fazlasıyla öngörü sunuyor. Kitap gibi insan ruhunun bütün katmanlarını keşfe çıkan, onun sonsuzlukla bitişen noktalarına sayısız yolculuk gerçekleştiren bir yaşam alanının ölmesi asla tahayyül edilemez. Bir gün belki insan bedeni bile makineler ile yer değiştirebilir, ruhun kabı olma işlevine ciddi hasarlar verilebilir ama duygunun, düşüncenin, hassasiyetin bedeni olan kitabın her dönemde insanın kendine yönelik yolculuklarındaki en önemli kılavuz olacağı gün gibi ortadadır.

İnsanların bir kısmı kitabın öldüğüne dair resmi veya gayri resmi görüş beyanında bulunurken çok daha ciddiye alınması gereken öteki tarafı ise onun hala canlı, diri ve kuvvetli nefesini dünyaya yaydığını kanıtlamak amacıyla ha bire kitap yazıyor, kitap okuyor, yanında kitap taşıyor ve kitaba belki de her zamankinden çok daha fazla paye biçiyor, değer atfediyor. Geniş kesimi oluşturamasalar da kitap savunucuları insanlığın halihazırda içinde bulunduğu sosyal, siyasal, kültürel, sanatsal ve duygusal krizlerden kurtulmanın yegane yolu olarak kitabı, onun yeniden canlandırılmasını ve hayatın merkezine taşınmasını savunuyor.

Bu kitap savunuculardan biri olan Prof. Dr. Fatih Sakallı dostumuzun birkaç hafta önce üç kitabını masamın üzerinde görünce kitapla her temasta olduğu gibi sabahın daha o ilk saatlerinde günümün güzel geçeceğine dair yüreğimde bir genişleme, ferahlama ve berraklık hissi oluştu. Okula ne vakit gitsem içimdeki yaşama sevincinin katlanarak büyüyüşünü hep orada beni bekleyen kitaplardan addederim ve bazen de orada olmayanlardan biri, birkaçı oraya gelmiş olur; yeni kitaplar, bahçeye dikilen yeni fidan misali beni bir kat daha coşkuya, tarifsiz bir esenliğe salar.

Fatih Sakallı genç yaşta profesör olmuş edebiyat bilimcilerimizden biri ve işini severek yaptığının göstergesi olarak edebiyat ile arasındaki ilişkiyi ‘aralıksız’, ‘kesintisiz’ bir bağa dönüştürmüş. Sürekli hareket halinde, sürekli bir şeylerin, yeni bir şeyler yapmanın, yapabilmenin arayışı içinde ve elbette buradan da somut güzellikler çıkıyor. O güzelliklerden biri editörlüğünü yaptığı Yeni Türk Edebiyatı adlı çalışma. Nobel yayınlarından çıkan bu kitabın birinci baskısı 2019 yılında yapılmış. Ayrıntılı bakamasam da metinde Tanzimat devrinden başlayarak 1980’li yıllara kadarki edebiyat serüvenimizin birbirinden genç edebiyat bilimcileri tarafından kaleme alındığını ve eserin özellikle lisans öğrencilerine yönelik bir içerikle donandığını görüyorum.

İkinci kitap hoş bir baskıyla, her kitabın yanına konmuş bir merdivenle öteki kitaba ulaştırdığı, kitabın dünyasının evrene benzetildiği bir illustrasyonla karşımıza çıkıyor. Adı da hoş: Hikayenin Büyüsü… Yazar burada Ziya Osman Saba’dan, Oğuz Atay’a, Ömer Seyfettin’den Ahmet Hamdi Tanpınar’a, Halide Edip Adıvar’dan Tarık Buğra’ya, Sabahattin Ali’den Erendiz Atasü’ye, Sibel K. Türker’den Mustafa Çiftçi’ye, Ahmet Naim Çıladır’dan Mehmet Semih’e, Necati Güngör’den Burhan Günel’e birçok yazarımızın hikâyeciliği ve hikâyelerini yorumluyor, her bir hikayeye ‘yakından bakmanın ayrıcalığını’ tanıyarak o hikayeyi yeniden görünür kılıyor.

Masamın üzerinde duran üçüncü kitap ise Modern Türk Tiyatrosu Üzerine İncelemeler adını taşıyor. Bu kitap da yine Nobel yayıncılıktan çıkmış ve modern Türk tiyatrosunun periferisini oluşturan metinlerin analizine yer veriyor. Kitabın arka kapak yazısında şöyle deniyor: Modern Türk Tiyatrosu Üzerine İncelemeler Tanzimat’tan günümüze kadar yazarlarımızın kaleme aldığı tiyatro eserleri hakkında yazılan inceleme ve değerlendirme yazılarından oluşuyor. Kitapta; Ahmed Midhat’tan Abdülhak Hâmid’e, Reşat Nuri Güntekin’den Hüseyin Rahmi Gürpınar’a, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’ndan Yaşar Nabi Nayır’a, Feyyaz Kayacan’dan Bekir Büyükarkın’a, Osman Zeki Özturanlı’dan Yahya Akengin’e birçok yazarımızın tiyatro eserleri farklı bakış açıları ile değerlendiriliyor. İnsanın sanat yapan bir varlık olması, tiyatronun da insanı en iyi anlatan sanat dallarından birisi olması, bu inceleme ve değerlendirmeler ile bir kez daha gözler önüne seriliyor. Konuşma ve eylemlere dayanan tiyatro, aynı zamanda da toplum kültürünü yansıtan bir sahne sanatıdır. Bu kitaptaki metinler de kültürümüzün yansımalarını ele alıyor. Kitapta ele alınan inceleme ve değerlendirmeler ile Türk toplumunun yaşantısı, değerleri, yanlışları, çıkmazları, yaşanmışlıkları, kavgaları, mücadeleleri, komiklikleri vb. hâlleri yansıtılmaya çalışılıyor.”

Teşekkürler Fatih Sakallı; kitabı gömmeye, mezara yerleştirmeye çalışanlara inat, o toprağa dalları kelimeler, çiçekleri cümleler olan birbirinden renkli fidanlar diktiğin, o fidanları çiçekseverler ile buluşturduğun için…