Fatih atlası
Eskilerin ‘muhalled’ dedikleri bazı eserler vardır
ki hakikaten evladiyeliktir, kalıcıdır, çok kıymetlidir. Tekrar tekrar okunmaya
lâyık bir güzide kaynaktır. Cemaleddin Server Revnakoğlu’nun beş ciltten
meydana gelenİstanbul’u İstanbul’un İç
Tarihi böyle bir kitap. Haftalardır elimden düşmüyor. Benim için bir
Ramazan armağanı ve ‘diş kirası’ oldu
âdeta. Müellifi Mustafa Koç’u, Fatih Belediye Başkanı M. Ergün Turan’ı ve
katkıda bulunan ilgilileri yürekten kutluyorum.
Ahmet
Hamdi Tanpınar’ın “Bir şehri sevmek, bir hayatı, bir zamanı, bir dünyayı
sevmektir.” vecizesini, takdim yazısının başına alan M. Ergün Turan, İstanbul
medeniyetine eserleriyle değer katmış şahsiyetleri sıraladıktan sonra
Cemaleddin Server Revnakoğlu’nun da bu kültür terkibinin devamı olduğunu
belirtiyor. Revnakoğlu’nun kitaplaşan bu hazine değerindeki arşivinde edipler,
şairler, tarihçiler, musikişinaslarresm-i geçitte. Dergâhlar, kütüphaneler,
mezarlıklar, camiler, mektuplar, edebî notlar ve fotoğraflar var. Taşınır taşınmaz
bütün değerlerimiz… Ben kendisini âdeta ikinci bir Süheyl Ünver gibi gördüm. O
da bütün ömrünü İstanbul’a, medeniyetine adamıştı.
Eseri
titizlikle neşre hazırlayan Mustafa Koç, yüzağartan bir çalışmayı ortaya
koymuş. 1968’de vefat eden Revnakoğlu’nun Süleymaniye Kütüphanesi’ne intikal
eden arşivini, bilgi notlarını ve bütün çalışmalarını tek tek elden geçirerek
muazzam bir defineyi kültür dünyamıza kazandırmış bulunuyor. Eserdeki yüzlerce
dosyada Osmanlı ve Cumhuriyet devirlerini görüyoruz. Camiler, çeşmeler,
sebiller, sadaka taşları, mezartaşları, medreseler, hamamlar, dergâhlar,
tekkeler var. Sonra âlimler, şairler, sanatkârlar, devlet adamları… Bunlar
hakkında ilk elden tespit edilen kıymettar malumat… Dağınık olan arşivi
derleyip toplayan ve bir eser hâlinde bugün aziz milletimizin istifadesine
sunan Koç’un bu gayreti, takdirin fevkinde olağanüstü bir çaba ve gayret
mahsulüdür. Var olsun.
Birinci
cildin başında Revnakoğlu’nun geniş biyografisini okuyoruz. Müellifin
hezarfenliğini, mütecessisliğini ve azmini hemen fark etmek mümkün. Zira iyi
bir muhitte, kalem ve kelam ehlinin bulunduğu bir çevrede geçmiştir. Bir
İstanbul âşığı olan Revnakoğlu, samimi bir üslup ile kaleme aldığı bu
notlarında, kanatlandırdığı okuyucusunu da İstanbul’a meftun eder. İstanbul’un İç Tarihi ama bu ciltler
daha ziyade Fatih’in kültür ve sanat atlası… Bahsedilen şahsiyetlerin ve
yakınlarının orijinal fotoğrafları, sözü edilen tarihî yapıların eski resimleri
eserin kıymetini ziyadeleştiriyor. Fakat dikkatimizi çeken ve rikkatimize
dokunan husus şudur ki, birçok tarihî yapının bugün yerinde yeller esiyor. Ve
bu da Mustafa Koç tarafından tespit edilip beyan ediliyor. Yeniden ihya edilen,
restorasyonu yapılan yapılar da açıklanıyor. Eser, derdi olan okuyucuya yeni
ufuklar açıyor. Mademki geçmişte kaybolan bazı camiler ve diğer tarihî eserler
bulunup yeniden yapılmış, bugün de sırra kadem basan binalar araştırılabilir ve
aslî hüviyetlerine münasip şekilde ayağa kaldırılabilir. Niçin olmasın? Sadece
geçmişteki bazı idarecileri suçlamanın kime ne faydası var? “Şu yıktı, bu
yıktı?” yerine “Daha önce yıkılan şu mabedi, elbirliğiyle nasıl ayağa
kaldırabiliriz?” düşüncesi hâkim olmalı. Müspet kanaatleri insanda uyandıran,
hayra ve doğrulara sevkeden bir anlayışla kaleme alınan bu eseri pek çok
sevdim.
Bu
tarz eserlerin bir zorluğu metinler arasında uyumsuzluk tehlikesinin baş göstermesi.
Ama Mustafa Koç ustalıklı biçimde metinleri harmanlamış, âdeta ikinci bir
Revnakoğlu olup çıkmış ve onun notlarını kâmilen tamamlayıp okuyucuların kafasında
istifham bırakmamıştır. Bir külliyata ancak böyle sahip çıkılabilir, bir eski
eser böyle restore edilip ihya edilebilir. Kanaatimce iki müellifimiz
arasındaki ruh akrabalığı, bu muhteşem neticeyi ortaya çıkarmıştır.
2500 sayfalık eserin
sayfalarını çevirdikçe, satırlarında göz gezdirip resimlerine baktıkça
kendimizi hayalen bir İstanbul seyahatinde buluyoruz. Sağlam bir mihmandar, İstanbul’da
Fatih merkezli bir yolculuğa bizi çıkarmış. Feyizli bir seyahat. Eski ağır
metinlerin, özüne sadık kalınarak günümüz Türkçesine aktarılması başarıyla
kotarılmış. Genç nesiller, asla tereddüt etmesinler, rahatlıkla alıp
okuyabilecekleri hatta -bunu samimiyetle söylüyorum- bir film seyreder gibi
keyf alarak gözlerine ve gönüllerine bayram ettirecekleri bir olağanüstü kitaptırRevnakoğlu’nun İstanbul’u.
Bu esere dair 20-30
sayfalık yazı da yazılabilir. Ama aslolan okurun merak edip kitaba yönelmesi ve
heybesine inci mercan değerindeki bilgi mücevherlerini atmasıdır. Zira dünyanın
en güzel şehri olarak kabul edilen İstanbul’a dair böyle eserler kolayca yazılamaz.
Koca bir ömrün cömertçe bu aziz şehre harcanması gerekiyor. Ben 44 yıllık
Fatihliyim. İnanın bu şehrengizi okuduktan sonra semtime, ilçeme olan
muhabbetim katmerlendi. Revnakoğlu’naAllah’tan rahmet, kitaba emek verenlerin
ömürlerine sıhhat, bereket.