FARKLI OLANLAR UZAYDAN GELMEDİLER!
Hiç kimse ama hiç kimse kendisini bu Cumhuriyet'in yegane sahibi olarak göremez. Başı açık olan bu Cumhuriyet'in ne kadar sahibiyse başı örtülü olan da bu Cumhuriyet'in işte o kadar sahibidir. İstanbul'daki ne kadar bu Cumhuriyet'in sahibiyse, Edirne'deki, Trabzon'daki, Diyarbakır'daki, Van'daki, Hatay'daki de işte o kadar bu Cumhuriyet'in sahibidir. Bu ülkede farklı olanlar uzaydan gelmediler. Ana dili Kürtçe, Arapça, Çerkezce, Lazca olanlar bu ülkeye sonradan gelmediler. Aleviler, Sünniler bu ülkeye dışarıdan gelmediler. Namaz kılanlar, başını örtenler, bir yere girilince "selamün aleyküm" diyenler bu ülkeye başka bir
ülkeden gelmediler. Bakıyorsun birileri çıkıyor, "gitsinler Arabistan'da okusunlar" diyor. Birileri çıkıyor "çölde yaşasınlar" diyor. Birileri de çıkıyor "ya seveceksin ya terk edeceksin" diyor. Ya siz kimi kimin toprağından kovuyorsunuz? Burası bizim toprağımız, burası bizim vatanımız, hiçbir yere gitmiyoruz ve gitmeceğiz ve biz burada yaşıyoruz ve burada da öleceğiz. Bir tek kişinin dahi kendisini öz yurdunda garip, öz vatanında parya olarak hissetmesini biz kabul etmeyiz, buna rıza göstermeyiz. (Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 8 Ekim 2013 tarihli TBMM grup toplantısı konuşmasından)
KİMİSİNE EYVALLAH KİMİSİNE DE YOK VALLAH
Evet hiç kimse ama hiç kimse artık kendisini bu devletin yegane sahibi olarak göremez. Erdoğan'lı devlet artık eski ceberut devlet değildir. Başı açık ne kadar hak sahibiyse başı kapalı da o kadar hak sahibidir. Geçmişte milletvekilliliği ve vatandaşlığı zorbaca gasp edilen, vatan haini muamelesi gören Merve Kavak'çının Kuala Lumpur'a büyükelçi olarak atanmasına; tecrübeli bir siyasetçi, Harvard Üniversitesinde kamu yönetimi yüksek lisansı, Howard Üniversitesinde siyasal bilim doktorası olan, yıllarca ABD'de öğretim üyeliği yapan birikimli ve ehil bir akademisyen olmasına rağmen başı örtülü diye kıyamet kopartanlar, yırtınanlar oldu. Değil doktora ordinaryüs profesör olsa dahi bu zihniyet aynı saldırılarına devam edecekti. Dert başkadır! Dert dini değerlerdir, milli ve manevi hassasiyetlerdir, baştaki örtüdür, yıkılan vesayet ve kast sistemidir. Devlet kadrolarına ulusalcısı, Kemalisti, solcusu atanırsa eyvallah; dindarı, başörtülüsü atanırsa yok vallah diyen insani, vicdani ve ahlaki değerlerini yitiren dindar çoğunluğa tahakküm etmek isteyen azgın bir güruhla karşı karşıyayız.
TÜRKÇÜLÜĞÜ VE KÜRTÇÜLÜĞÜ KÖRÜKLEYENLER VAR
Tarihin yeniden yazıldığı ve yeniden yapıldığı çok zorlu ve kritik süreçlerden geçiyoruz. Çok büyük bir hesaplaşma var. Akıl almaz oyunlar, kirli senaryolar devrede. Kimisi Türkçülük kimisi de Kürtçülük adı altında ayrılıkları körüklüyor, etnik farklılıkların sinir uçlarını kaşıyor, ırkçılık ve hamaset yapıyor. Bu ülkeyi selamete çıkaracak olan, üzerimize doğru üflenen fitne ateşinden bizleri koruyacak olan kan ve ırk bağından ziyade; vatan sevgisine, samimi kardeşlik duysuna dayanacak olan insanlık anlayışıdır. Bu vatan sadece Türkün değil; Kürdün, Arap'ın, Laz'ın da sırtını dayayacağı, üzerinde hayaller kurabileceği yegane vatanı, onuru ve namusudur. Kim ki doğduğu topraklara, vatandaşı olduğu ülkeye ihanet ediyorsa Türk olsun, Kürt olsun, Arap olsun fark etmez haindir. Ancak son dönemlerde her Kürde PKK'lı, bölücü, potansiyel şüpheli gözüyle bakan; vatanseverliğini samimiyet testine tabi tutan; kendini bu vatanın yegane sahibi gören azınlıkta da olsa azgın bir güruh türemiştir. Vatanına ölümüne bağlı, vatanı kutsal ve namus belleyen, kardeşlik ve birlikten yana daima tavır koyan, söylem geliştiren muhafazakar Kürtlere dahi "hain, bölücü" diyerekten amansızca saldıran Türkçü provokatörler; "işbirlikçi, sarayın Kürdü" diyerekten saldıran Kürtçü provokatörler var. Bu kelamlarımdan dolayı da belki de yine saldıracaklar.
GİZLİ GİZLİ DEĞİL, ALENEN SEVELİM
Tüm etnik ve mezhepsel farklılıklara ve sorunlara rağmen öz kardeş gibi beraber yaşamaktan başka çaremiz, birlik ve samimi kardeşlikten başka çıkar yolumuz da yoktur. Aksini düşünmek, aksine "farklılıkları duygusal kopuşa götürecek" kelam ve eylemlerde bulunmak büyük çılgınlık, tarihin affetmeyeceği sorumsuzluk olur. Bir birimizi olduğumuz gibi, farklılıklara saygı duyarak Allah rızası için sevelim; yaratılanı Yaradan'dan ötürü sevelim, gizli gizli değil alenen sevelim. Vallahi pusuda bekliyor sırtlanlar; Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle kenetlenmezsek vuracaklar. Rabbim fırsat vermesin!