Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
23 Nisan 2022

Fânîlik

Yaratılan her varlık gün gelecek ölecek. Hayat dediğimiz bir zaman dilimi içinde yeryüzü sahnesinde rolümüzü icra ediyoruz. Gün gelince perde kapanıyor. Ömür deniyor buna da. Bize biçilen ömür mutlaka sona erecek, buna inancımız tam. İşte bu hâle “fânîlik” diyoruz. Yani her varlık fânîdir.

Bitmez tükenmez sanılan her şeyin bir ömrü var. Bu fikir bizi Yüce Yaratıcı’ya götürür. Peki, nedir bizi sonsuz kalacakmışız gibi buraya bağlayan? Kaynağı tükenmez sandığımız o kadar zenginlik var ki. Ama gün geliyor ekolojik dengeler alt üst oluyor ve kıtlık da yaşanıyor.

Yahyâ Kemal, “Fânîlik ortasında yüzen sâdedil beşer / Herhangi bir şekilde umar bir bekā buluş” diyordu. İnsanın dünyaya aldanma meyli fazladır. Her defasında aldanır ve böyle böyle pişer dünya fırınında. Ölümsüzlük duygusu efsaneleşmiştir. Mitlerden günümüze modern hayatı da meşgul eden yaşlanmama arzusunun cevabı bulunamamıştır. Dünyanın, insanı inandıran cezbesi her defasında galip geliyor. Üstat Yahyâ Kemal, “Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç / Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç” derken de geçen vaktin bir daha gelmeyeceğini ne güzel seslendirmiştir.

İnsan ölüme inanıyor ama ebedî olarak burada kalma arzusunu içinde yaşatıyor. Ölümü yaratan ile hayatı yaratan Yüce Allah, insanı bu iki çizgide dengede olmaya çağırıyor. “Hayat” kavramı “yaşamak, diri ve canlı olmak” anlamlarında kullanılıyor ama yaratılanın hayatı ile yaratanın hayatı aynı mıdır? Aynı anlamı mı ihtiva eder? Kur’ân-ı Kerîm’de yer alan hayat kavramının bitkiler, hayvanlar ve insanlar yani fânîler için kullanıldığını söyleyen âlimler vardır. Allah’a mahsus olan hayatın ise “ölümsüzlük” (bekā) anlamına geldiğini belirtmekteler. Bu bağlamda hay ise “hakkında ölüm geçerli olmayan varlık” anlamına gelmektedir. İnsanın bunu iyi anlaması gerekmiyor mu? Herkesin gücü aslında sahip olduğu canıdır, herkes bir can taşır. Şimdi burada durup düşünmek lazım. Nedir bu ölmeyecekmiş gibi ömür sürmek? Ölümü çabuk unutan insana şu salgın süreci iyi gelmedi mi? Hatırlatmadı mı sizce de? Hatırlamak ise “zikir”dir, anmak anlamındadır. Salgın ile tüm dünya insanlığı büyük bir zikre dalmış değil midir? Çin’deki insanın andığı yani zikrettiği fânîlik duygusu yani ölüm duygusu ile Avrupa’daki bir insanın duygusu aynıdır. Fânîlik tüm insanları eşitler. Herkes ölecek!

Câhit SıtkıTarancı ne güzel özetlemişti:

“Neylersin ölüm herkesin başında

Uyudun uyanamadın olacak

Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında

Bir namazlık saltanatın olacak

Taht misâli o musallâ taşında”

Musallâ taşına hazırlık yapıyoruz. Haberimiz vardır bundan ama bu haberi unutuyoruz. Aslında “Allah yegâne varlık, mâsivâ ise varlıkları Allah’a bağlı olmaları dolayısıyla, özü itibariyle yokluk mesabesindedir.” denilmektedir. Şimdi bu derin felsefî düşünceye de çok kapılmaya gerek yok. Allah tek ve sonsuz hayat sahibidir. Gerçek hayat da budur. İnsan kendi gerçekliğini mutlak hayat sahibi ile karıştırırsa o zaman büyük boşluğa düşmez mi? Olan biraz da budur şimdi. Modern insan ürettikçe ve yeni buluşlar gerçekleştirdikçe kendisindeki gücün sınırsız olduğunu sanıyor. Oysa kalbinin atışına bağlı değil mi her şey? İtaat etmek güzel kurtuluş yolu gibi geliyor. Yani fânîliği kabul etmek. Tabiî ki “kadercilik” diye tabir edilen görüşü de kabul edip her şeye boyun ekmek değildir bu.

Fânî olan, fânî olana boyun eğmez. Şu gelip geçen ömrümüzü güzelleştiren ve bizi sonsuza hazırlayana bakmak en iyi yol. Her şeyin sonu var. Mevsimler geçiyor, yeryüzü renkten renge bürünüyor. İnsan bu yolculukta kendisine bir yoldaş arıyor. Kalbinin dilini bilen, konuşmadan anlaşabilen, aynı anda aynı duyguyu yaşayan… İnsan fânî ama arzuları sonsuza uzanıyor. Fânîlik yokluk da değil. Bu âlemin bir süreci. Fânîyiz ama yok olmayacağız.