Dolar (USD)
32.56
Euro (EUR)
34.65
Gram Altın
2488.86
BIST 100
9524.59
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

30 Nisan 2014

Fanatikler ölümden daha çok özgürlükten korkar

Bugün, Haşim Kılıç'ın hükümeti eleştiri yağmuruna tutmasına değinmeyeceğim. Bunlar artık modası geçmiş eski Türkiye'ye ait görüntüler...TBMM'de 411oyla kabul edilmiş bir insan hakkı meselesini bile reddeden AYM, sürekli seçilmişleri eleştireceğine bir kez olsun özeleştiri yapsın. Eğer yapmayacaklarsa siyaset sahnesine buyursunlar!Bugün, Türkiye'de ahlak, erdem, vicdan sahibi insanların gayretleriyle yaşanan alışılmadık gelişmelerden bahsetmek istiyorum. Başından beri ezber bozan ve ülkenin demokratikleşmesi uğruna ciddi çabalar sarf eden Sayın Başbakan; "20. yüzyılın başındaki koşullarda hayatlarını kaybeden Ermenilerin huzur içinde yatmalarını diliyor, torunlarına taziyelerimizi iletiyoruz" diyerek yine kendine yakışanı yaptı ve yüzyıllık bir tabuyu yıktı.

Bir taraftan; hak ve özgürlükleri, totaliter zihniyetli insanların ihlalinden korumak için ciddi çabalar sarf edilirken; diğer taraftan, kendilerini hala ülkenin sahibi olarak gören kesimler, mevcut eski düzeni korumak ve onu daha da güçlendirmenin yollarını aramakta.Oysa öncülüğünü AK Parti'nin yaptığı bu insan eksenli dalgalanma aslında dipten gelen bir dalgalanmadır. Öncelikle kendi güç ve nüfuzunu düşünen bir kısım çıkarcı, statükocu insandan başka kimse bu değişim dalgasına karşı değil. Bundan böyle Türkiye özgürleştikçe buna karşı sert tutum ve tavır geliştiren bu kesimler marjinalleşecektir.

Evet, bu yeni dönemde de her zaman olduğu gibi yersiz korkularını, endişelerini, özgürlük karşıtı söylemlerini hatta tehditlerini dillendirmeye devam edeceklerdir. Çünkü Renan'ında ifade ettiği gibi "Fanatikler ölümden daha çok özgürlükten korkarlar." Ne var ki antidemokratik söylemler artık toplum tarafından kabul görmemektedir. Çünkü toplum her defasında değişimden, yenilikten ve özgürleşmekten yana tavır belirliyor. AK Parti toplumdaki bu değişime yani halkın taleplerine, ihtiyaçlarına ve geldiği düşünce olgunluğuna cevap verebildiği için başarılıdır.19. yüzyıl paradigmasıyla siyaset üreten muhalefet ise bu katı-dar, fanatik tutumuyla hala halkın gerisinden gelmektedir. İnsanlar kendilerine hangi yönetim anlayışının değer verip vermediğini özgürleştikçe daha iyi anlıyor. Şu sıralar; insan hak ve özgürlüklerinin yasalarla güvence altına alındığı, herkesin kanun önünde eşit sayıldığı, kimsenin bir diğerinin inancına,düşüncesine ve yaşam anlayışına müdahale etmediği, kınamadığı, huzurlu ve barış dolu bir ülkede yaşamak isteyenlerle buna şiddetle "hayır" diyenlerin net bir biçimde ayrıldığı bir dönemden geçmekteyiz.

Bu ülkede İttihat ve Terakki zihniyetinin ürettiği tekçi, darbeci, baskıcı, ötekileştirici ideolojinintesiriyle yıllarca kimsenin ırkına, diline, inancına ve mezhebine bakılmaksızın özgürleşmesi yani insanlaşması engellendi. Bu ülkenin Ermenilerini, Alevilerini, Müslümanlarını, Kürtlerini vs. dışlayan, yasak getiren ve yok sayan zihniyet aynı zihniyettir. Markar Esayan'ın da dediği gibi; İskilipli Atıf Hoca ile Mebus Krikor Zohrab'ı öldüren aynı zihniyettir.Hepimizi dışlayan, dilini ve inancını yok sayan, yasaklayan, bizlere yani halka basit, sıradan insan yığınları muamelesi yapan antidemokratik ve özgürlük karşıtı bir kesim vardı. Hepimiz bu zihniyet tarafından mağdur edildik. Ancak son zamanlarda özgürlükçü kesimin, inançlı, dindar ve cesur insanların gösterdiği gayretler sonucu bu antidemokratik, özgürlük karşıtı darbeci kesimin maskesi düştü. Tüm engellemelere rağmen, paralel yapının, uluslararası bağlantıların ve içerideki vicdan yoksunu seviyesiz muhalefetin operasyonlarına rağmen Türkiye her geçen gün gelişmekte, özgürleşmekte ve farklılıklarıyla birlikte huzur içinde bir yaşamın yollarını aramaktadır.

Bugün, insanlık adına tüm kavramları yerli yerine oturtuyor ve başta kendimiz olmak üzere her türlü olumsuz düşünce ve sistemle yüzleşiyoruz. Yüzleştikçe onurumuz ve şerefimiz artıyor. Kendimize olan güven artıyor. Geleceğe umutla bakıyoruz. Çocuklarımız adına seviniyor, farklı kültür, inanç, dil ve mezhepten olanlarla bir arada yaşamanın hazzını daha şimdiden tatmaya başlıyoruz. Hiçbir sistemin insanı atlayarak ve onun en temel varlık nedenlerini yok sayarak ayakta kalması mümkün değildir. Eğer bir siyasi anlayış, insana rağmen onun en temel varlık nedenlerini yok sayarak işletilmeye çalışılıyorsa bilinmelidir ki bunun hayat bulma şansı artık kalmamıştır.

Farklı renkler, inançlar, ırklar ve mezhepler ancak demokrasiyle ve hukukun üstün olduğu evrensel insani değerlerle bir arada çatışmadan huzur içinde yaşayabilirler. Bu anlamda Türkiye, önümüzdeki yıllarda daha birçok ezberin bozulacağı yeni bir döneme giriyor. Hepimizin içine kin ve nefret tohumları atan resmi tarih her geçen gün sorgulanacak ve deşifre edilecektir. Muhakkak yeni bir anayasa yapacağız, Kürt, Ermeni, Alevi ve Eğitim gibi köklü sorunlarımızda tahmin bile edemeyeceğiniz yeni gelişmeler yaşanacak. Bu bakımdan Sayın Başbakanın Devlet Başkan'ı olması elzemdir.