Faizin dünü, bugünü ve yarını…
Faiz kelimesinin Arapçası ribâdır. Sözlükte “fazlalık, nemâ, artma, çoğalma; yükseğe çıkma; (beden) serpilip gelişme” gibi anlamlara gelir. Ribâ, hem bir şeyin kendi içinde bulunan hem de iki şey arasında mukayeseden doğan fazlalığı ifade eder.
Tarihte filozof ve iktisatçıların inceleme alanına giren faiz, din ve ahlak açısından da irdelenmiş, bazıları onu çirkin bir kazanç yolu görmüş, devleti kötü akıbete sürükleyen ahlâkî, içtimaî ve iktisadî bir hastalık olarak ilan etmiştir. Mısır, Sümer, Bâbil, Asur, eski Yunan, Roma gibi toplumlarda faiz bir hastalık olarak görülmüş ve onunla mücadele edilmiştir. Hatta Firavunlar devrinde bile anaparayı geçen faiz yasaklanmıştı. Eski Hint’te de yüksek kastlar için faiz tamamen yasaklanmıştı. Mûsevîlik ve Hıristiyanlık gibi semavî dinlerde daha netleşerek yabancılardan almanın dışında kendi aralarında faiz kökten yasaklanmıştı. Hıristiyan din adamları ise faizi haram saymakta asırlarca direnmişlerdi. Zamanla kilise mensupları bile faiz konusunda çok yumuşak bir çizgi takip etmişler, faiz yasağını tedrîcî olarak gevşetmişler, “Faiz kapitalin kirasıdır” diyerek faizi kira ile aynı tutmaya başlamışlardı.
Câhiliye devrinde Araplar, belirli aralıklarla ödenmek şartıyla borç para verirler, ara dönem sonlarında faizi, vade dolduğunda da anaparayı isterlerdi. Eğer borçlu ödeme yapamayacak durumda ise vadenin uzatılması karşılığında faiz miktarı da arttırılır, borçlu alacaklısına giderek, “Borcu ertelersen sana şu kadar fazla veririm” derdi, alacaklı da borcu ertelerdi.
Faiz İslâm’da açık ve kesin olarak yasaklanmış, bu yasak Müslüman toplumlarca ittifakla benimsenmiştir. Faizin yasaklanmasında tedrîcî bir yol takip etmiştir. Allah; faize karşı önce sitem ve ta’rizde bulunmuş, daha sonra açık ve kesin bir ifade ile onu yasaklamış ve faizde ısrar etmenin Allah’a ve resulüne bir nevi savaş açma olduğunu bildirerek veya faiz uygulamasının farklı yönlerine dikkat çekerek bu yasağı teyit etmiştir. Resûl-i Ekrem, bir mal veya paranın kendi cinsinden bir mal veya para ile aynı miktarda bile olsa vadeli satışını faiz olacağı gerekçesiyle yasaklamıştı.
İslam hukukçuları faizin haram olduğu konusunda görüş birliği içinde olmuşlardır. Faizin yasaklanmasındaki en önemli sebep, taraflardan birinin aleyhine, öbürünün lehine şart kılınan bir fazlalık olmasıdır. Faiz; ferdî ve içtimaî hayatta zararlara yol açması, ekonomik hayatta kaynakların tam kapasite ile kullanılmasını ve sermaye sahiplerinin yatırıma yönelmesini önlemesi, toplum içinde işsizliği arttırması, üretimde maliyetleri yükseltmesi, sunî fiyat artışına yol açması, az kâr getiren yatırımların ihmal edilmesi gibi sebeplerden ötürü yasaklanmıştır.
Faiz; faizle elde edilen gelirin haksız yere katlanması ve çoğalması ile faizi elde edenlerin toplum üzerinde hâkimiyet kurup topluma yön vermesi ve gereken asıl değerlerin unutulup sermaye ve kapitalin öne çıkması sonucunu doğurmaktadır. Sonuçta faizin yardımlaşma, dayanışma, sevgi ve şefkat gibi insani hallerin yerini para ve onunla gelen itibarın yer alması sonucunu doğurduğu, kazanma hırsının cemiyetteki düzeni bozduğu, insanları bencilliğe ve barbarlığa ittiği aşikârdır. Bununla birlikte ülkeler ağır borç yükünün altına girmekte ve neticede iktisadî hatta siyasî istiklâllerini ciddi ölçüde tehdit etmeye başlamaktadır. Çünkü faiz güçlüyü ve sermaye sahibini zayıf ve muhtaçların karşısında daha da azgınlaştırmakta ve toplumu gittikçe kötü bir sona götürmektedir. Yüksek faiz oranının sebep olduğu maliyet artışlarının ve enflasyonun sonuçta küçük tasarruf sahiplerinin kazancını yok ettiği ve toplumun daha büyük kesimini teşkil eden dar gelirlileri ezdiği bir gerçektir. İnsanî ve ahlâkî hasletlerin hâkim olduğu bir toplum düzeni kurmayı amaçlayan İslâm dini bu sebeplerden ötürü faizi yasaklamış, onun yerine ekonomik hayatta kâr ve riskin emek ve sermaye tarafından birlikte paylaşılmasını, alın terini, ticaret ve yatırımı teşvik etmiştir.
Faizden beslenen ve toplumu hasta eden kişi ve kuruluşları karşısına alan ülkemiz ve yöneticilerinin faize karşı açtıkları savaşın başarı ile sonuçlanacağına inancım tamdır. Bu yolda daim olanların Allah yâr ve yardımcısı olsun. Mevlâ’m doğruların yardımcısıdır.