FAİZİ ARTIRDIK ELHAMDÜLİLLAH (!)
Hükümet çok direndi, fakat dün akşam itibarıyla yaklaşık % 5'lik faiz artırımına gitti. Ekonomistler kendi teknik ifadeleriyle bunları yorumlarlar ancak faiz artırımın anlamı zam, enflasyon ve nihayetinde topyekün bu ülkede yaşayan herkesin emeğinin ve kazancının % 5 oranında elinden alınması ve sömürülmesi demektir. Peki, bunlar kimin cebine gidecek? Bir avuç paradan para kazanan kişilere tabii ki.
Gezi olayları ile Aralık ayında başlayan süreci bu boyutuyla da okumak lazımdır. Önce şuradan başlayalım. Gezi olayları ile Aralık ile başlayan süreç birbirinden bağımsız değildir. Türkiye'nin en büyük sorunlarından birisi, sürekli paradan para kazanmaya alışmış bir kesimin, faizler üzerinden haksız bir kazanç elde etmesi; Türkiye'yi topyekün zarara uğratmasıdır. Erbakan, havuz sistemi ile devlet kurumlarının gelir ve giderlerini ortak havuzda toplayarak, bir kısım kurumlar üzerinden devletin; dolayısıyla toplumun dolandırılmasına izin vermediği için başına gaileler açılmış ve iktidardan edilmiştir.
Benzer bir durumu şimdi de yaşamaktayız. Faiz oranlarının uzun süredir tek rakamlı olduğu bir zaman diliminde, faiz lobisi olarak adlandırılan kesimin rahatsızlığı gittikçe artmıştır. Hükümetin kendi doğal süreci içerisinde kısa bir sürede gidici olmaması ve hatta güçlenerek yoluna devam etmesi, siyaset dışı yollarla hükümetin düşürülmesi ve özellikle Erdoğan'ın iktidardan gönderilmesi seçeneğini onların önüne koymuştur. Belki ilk başta doğal olarak başlayan gezi gösterileri, bu kesimlerin de açık desteğiyle başka bir boyut kazanmıştır. O günlerde yaklaşık 1.78'lerde olan dolar, piyasaya müdahalelere rağmen bugün 2.30 sınırlarını aşmıştır. Bu, yaklaşık %30'lara varan bir artışı işaret etmektedir. Bunun anlamı; hepimizin cebinde % 30 oranında fazla para çıkacağıdır; illa dolarla borcunuz olması gerekmez.
Biz Gezi olayları ile Türkiye'de özgürlük, din, hayat tarzı vb.; 17 Aralıkla birlikte AK Parti-Cemaat gerilimi, cemaatler, zikir, bedduayı tartıştık. Tüm bu tartışmaların yapılması tabi ki önemlidir ancak, bu tartışmaların sömürüyü gizlemeye yönelik bir örtü işlevi kazandığını da ayrıca bilmek gerekir. Çünkü vitrinde ideolojik ve kültürel tartışmalar olup biterken, bir avuç paradan para kazanan azınlık için bu tartışmaların hiçbir anlamı yoktur. Onlar muhtemelen faiz artırımı ile bir sonuç aldıklarını düşünmektedirler. Zaten televizyonlarında ekonomistleri durmadan hükümetin niçin faiz artırımına gitmediğini tartışmışlardır. Evet, biraz daha fakirleştik. Cebimizdeki 100 lira otomatik olarak hiçbir iş yapmadan bir gecede 95 liraya indi. Herkesin ödediği ek % 5'ler de birilerinin cebine girdi. Buna dolardaki artış oranı nispetindeki kaybı da ekleyin.
Dünyadaki savaş ve çekişmeler ile insanlar arasındaki çatışmaların temel sebeplerinden birisi; kaynaklar ve zenginliklerdir. Bu kaynak ve zenginlikler, insanlar arasında adil bir paylaşım ve bölüşümün konusu olması gerekirken, birileri başkalarının hakkına el uzatarak onlara sahip olmak istemektedir. Bugün küreselleşen dünyanın da temel kriz noktası burasıdır. Dünyada önemli sayıda insan açlıkla ve gelir yetersizliği ile mağdur olmaktadır. Küresel aktörler, dünyanın kaynaklarına neo-kolonyal yöntemlerle el koyarken, dünyanın geriye kalanlarına yaşam hakkı vermek istememektedir.
Hz. Peygamber (SAV)'in ve aslında tüm peygamberlerin toplumlarındaki öncelikleri adaletli paylaşımdı. Adil paylaşım olmadan, hiçbir meseleyi çözemezsiniz. Mekke'deki azınlık imtiyaz taleplerini açık ve örtük dile getirmişlerdir fakat yine de tartışmalar hep din ve ideoloji üzerinde olmuştur.
Şimdi solculara sormak lazım: Hani din, gerçekliğin üzerini örten bir afyon diyordunuz ya. Şimdi Gezi olaylarından bu yana devam eden süreçteki tartışma konularının, aslında hangi gerçeğin üzerini örttüğünü anlayabiliyor musunuz? İhsan Eliaçık, kimlerin hangi amaçları doğrultusunda araçsallaştırıldığının farkına varabildin mi?