Faiz ve çöküş!
Osmanlı’nın
gerileme ve çöküş dönemlerinde yaşananlara bir göz atalım:
Savaşlar
sıklaşıyor, ordunun masrafları hızla büyüyordu.
Fetihler
yoluyla yeni toprak kazanımları bitmişti ve eldeki topraklar da kaybediliyordu.
Birçok
sebep, Osmanlı ekonomisini zora sokuyor, darboğaza itiyordu.
Devlet,
bütçe açıklarını kapatabilmek için “Galata
Bankerleri”nden yüksek faizlerle borç para alarak durumu “idare etmeye”, “günü kurtarmaya” çalışıyordu.
*
“Galata Bankerleri”,
dışarıdaki finans merkezleriyle yakın
ilişkileri sayesinde, Osmanlı Yönetimi’ne anında “borç para” bulabiliyor…
Bu
borç para bulma işlemi sayesinde de büyük “komisyonlar”
alıyor, vurdukça vuruyorlardı!
Özellikle
Rum ve Ermeni sarraflar, Osmanlı üst düzey bürokrasisi ile “çok sıcak” ilişkiler içindeydiler.
İstanbul’da
ağırlığını azınlıkların oluşturduğu bir “faiz
lobisi” vardı.
Her
dönemde olduğu gibi o dönemde de, “düzenin
kaymağını yiyen” gruplar bulunuyordu.
Osmanlı
batarken, “tefeciler” ve “onlarla iyi ilişkiler içinde olanlar” tırmanıyordu!
*
“Galata Bankerleri”nin
güçleri iyice artmışsa da, “borç
batağındaki” Osmanlı’nın ihtiyacı, onların karşılayabileceklerinin çok
üzerine çıkmıştı.
Osmanlı
Devleti, “uzun vadeli faizli borç
ihtiyacını karşılayabilmek için” doğrudan Avrupa finans merkezleriyle
bağlantı kurmaya başlıyor, “kısa vadeli faizli borç temini” için
de “Galata Bankerleri”yle çalışmaya
devam ediyordu.
Borçlar
gittikçe tırmanırken…
Osmanlı,
Rusya ile çok çetin bir savaşa girişmişti…
Savaşın
maliyeti çok ağırdı.
Avrupa’daki
finans merkezleri ise, bu sıkıntılı süreçte Osmanlı’ya borç vermeyi kesmişlerdi!
Bu
durumda da, Devlet, yine “Galata Bankerleri”nin
eline düşmüş oluyordu.
“Osmanlılık”
adına coşkun ve de “tamamen duygusal” sloganlarla
işlerini gören
“Galata Bankerleri”, büyüdükçe büyüyor…
Yüksek
makamlara “çat kapı” girebilir hale
geliyorlardı.
Bu
“aracı-tefeciler”…
Osmanlı’ya
borç bulma işinden yüzde 10 civarında komisyon alıyorlardı.
Galata
bankerleri o günlerin en kral adamlarıydı!..
x
Osmanlı
borç ve faiz ekonomisine mahkûm olmuştu.
Bu
süreçte, Osmanlı’nın faizli borç ihtiyacını karşılamak üzere, iyice “uzmanlaşmış” faiz müesseseleri oluşturulmuştu.
Galata
bankerleri tarafından kurulan Dersaadet
Bankası ve İngilizler tarafından kurulan Osmanlı Bankası…
Bir
süre sonra, Osmanlı Bankası’nın
İngiliz sahiplerine Fransızların de eklenmesiyle kurulan Bank-ı Osmani-i
Şahane…
Devlete
kısa vadeli borç sağlamaları karşılığında, hazinenin en mühim işleri bankalara
verilmişti.
Devletin
harcamaları arttıkça, her çare yetersiz kalıyordu.
*
Avrupalı
tefeciler, Devlet yöneticilerine, Avrupa piyasalarına tahvil satarak borçlanılması
yönünde baskı yapıyorlardı
Bu,
tefecilere büyük gelirler sağlayacak, para sahiplerine Osmanlı’nın kaynaklarını
aktaracaktı.
Devlet’e
verilen yüksek faizli borçların büyük bölümü, sonuçta, başta askeri araç gereç
olmak üzere yine Avrupa’dan mal alımında
kullanılacağı için geri dönecek…
Osmanlı,
Avrupa Ekonomisi’nin dişlileri arasında öğütülecekti!
Avrupa
ve tefecileri dört köşeydi.
Osmanlı
batıyordu.
Sonrasını
bilirsiniz:
Osmanlı’nın
borç ödemelerini yapamaz hale gelmesi ve Osmanlı Ekonomi Yönetimi’nin
yabancıların eline bırakılması…
Düyun-u
Umumiye İdaresi.
“Yabancıların Ekonomimizi İşgali”
anlamına gelen Düyun-u Umumiye İdaresi’ne giden yoldaki tablo:
Yıl:
1874.
Osmanlı
‘nın Dış Borçları: 201 Milyon Sterlin.
Yıllık
Ana Para ve Faiz Ödemesi: 11.2 Milyon Sterlin.
Koca
Osmanlı’nın Bir Yıllık Toplam Geliri: 18 Milyon Sterlin!
*
Osmanlı’nın
faizde batması ve Genç Cumhuriyet.
Mücadeleler,
mücadeleler…
Sonuç:
Faiz
batağı ve darbeler.
Faiz
batağı ve IMF’nin acı reçeteleri!..
Faiz
batağı ve Neoliberalizm!..
Faiz
Batağı ve Değer Erozyonu…
*
Bunca
yıl boyunca binlerce haber imza attım.
Bunlardan
bir kısmı piyango ikramiyesi kazananların sonraki halleriyle ilgiliydi.
Bir
kısmı da, faiz alanların sonrasındaki yaşadıklarına dairdi.
İkisinin
de sonu perişanlık!..
Devletleri
de, vatandaşlarını da batırıyor haramlar!
*
Bugün
de…
“Faiz kıskacından kurtulabilecek
miyiz?” meselesine yoğunlaşmış durumdayız.
“Faiz Bağımlılığı”ndan
kurtulamazsak, bu memleketi ayakta tutma imkânımız olmaz.
“Faizdeki parasına kur garantisi verildiğinde”
adım atabilen bir “topluluk” ile bu
işler ne kadar olur?..
Göreceğiz
ömrümüz yeterse.
“Allah sonumuzu hayır etsin.”