Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.31
Gram Altın
2912.65
BIST 100
9659.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
17 Ocak 2020

Faiz Tartışması Üzerine…


Devlet iyi niyetli.

TOKİ’nin dar gelirliler için “100 bin konut” yapması, birçok dar gelirlinin kiradan kurtulacak olması güzel.

Lakin işin bir “Banka Kredisi” boyutu var.

Bankadan, “kredi” çekiyorsunuz.

Banka da, krediyi belli bir faiz oranı ile veriyor.

Bu faiz oranı, “enflasyon oranı”ndan düşük olursa, işlem câiz mi olur?

Ya da, kredi çekilenin özel banka değil de, kamu bankası olması, konunun “faiz”e bakan yönünü etkiler mi?

Biz öylece bakarken, bir tartışma geliyor gündeme.

Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu’nun ‘100 bin konut” meselesi konusundaki “fetvası.”

Ve ikinci açıklaması.

Kamu bankasından bu iş için kredi almak “caiz.”

Böyle deniyor özetle.

Faize “caiz” denmiyor ama bankalar krediyi faizsiz veriyor değil.

Banka da uyguladığına “faiz oranı” diyor zaten.

Vatandaş, faizden uzak kalmak gibi bir hassasiyet içindeyse Devlet’in iyi niyetle sunduğu bu imkândan faydalanamamış olacak.

Vatandaş ne yapsın, açıp bize bile soran oluyor…

“Kamu bankasından faizli kredi çeksem mi çekmesem mi? Din İşleri Yüksek Kurulu’nun açıklaması var, sorumluluğu oraya yüklesek olur mu?”

Çok şey bilmem ama bir şeyi çok iyi bilirim; “haddimi” efendim.

Bilmediğim konularda ahkâm kesmem;

Bilenlerin, ilgili alanlarda ihtisas yapmış olanların görüşlerine başvururum.

Gazeteci elbette her şeyi bilen değildir, ‘bilenlere’ ulaşma imkânı nispeten fazla olandır.

Diyanet İşleri/Din İşleri Yüksek Kurulu önemsiz bir kaynak değil elbette.

Ancak…

Diyanet’in birçok konuda yanıldığını da biliyoruz, mesela “FETÖ”nün “İslam”a yaklaşımı konusunda “yanıldıklarını, yanıltıldıklarını” bizzat yetkililer söylüyor…

Bir buluşmada, meslektaşlarımızdan biri “Sokaktaki vatandaşın Dini konularda yanılması normal olabilir de, Diyanet nasıl oldu da bu kadar açık konularda yanıldı?” yollu bir soru yönelttiğinde, Sayın Diyanet İşleri Başkanı, “Bu konuda sorumluluklarını kabul ettiklerini” belirtmişti açık yüreklilikle.

Yani…

Geldiğimiz noktada Diyanet İşleri’ne bağlı bir Kurum’un bir konudaki fetvası, “Yüzde yüz doğrudur!” hükmüne ulaştıramıyor bizi.

Güvensizlik olarak algılanmamalı bu, Diyanet’in birçok alandaki faaliyetlerini saygıyla karşılayabiliriz…

Sadece “sorgulama” hakkımızı kullanıyoruz.

Gassal elinde meyyit değiliz ki!..

Araştıracak, soruşturacak, farklı kaynaklara da bakacağız elbette.

********************

DİN İŞLERİ YÜKSEK KURULU’NUN “YENİ” AÇIKLAMASI

Efendim, “fetva” medya gündeminde “Faize caiz dediler!” başlıklarıyla yer bulunca, bir açıklama yayınladı Diyanet İşleri Başkanlığı- Din İşleri Yüksek Kurulu.

Açıklamada,

Kurul’un öteden beri verdiği fetvalarda, İslam'da faizin kesin olarak haram kılındığını açıkça ifade ettiği belirtildi.

TOKİ tarafından uygulanan 'sosyal konut projesi' özelinde vatandaşlardan gelen yoğun sorular sebebiyle Din İşleri Yüksek Kurulu’nun söz konusu projenin ‘Din’i hükmünü bütün boyutlarıyla değerlendirdiği” bildirilen açıklamada, şunlar kaydedildi, dikkatle okuyalım:

‘Kurulumuz, halkımızla paylaştığı görüşünde, öncelikle faizin kesin olarak haram kılındığını, konut veya araç satın almak için faizli kredi kullanmanın caiz olmadığını çok açık ve kesin bir dille belirtmiştir. Bahse konu projenin, kira ödediği takdirde asgari geçimini zorlukla sağlayan ve ev sahibi olabilmek için faizsiz ödünç borç bulamayan alt veya orta gelirli vatandaşlara yönelik üretilen bir sosyal proje olduğu kanaatine ulaşmış ve bu projeden yararlanarak ev sahibi olmanın, dinen haram kılınan faizli işlem kapsamında değerlendirilmeyeceği sonucuna varmıştır."

Efendim açıklamayı okudunuz.

Buradaki “Faizsiz ödünç borç bulamayan alt ve orta gelirli vatandaşlara” bölümü ortada “faizli” bir işlem olduğunu ortaya koyuyor.

Bu açık.

Bankalar da, buna “faiz” diyorlar zaten.

Peki bu bir “zaruret” durumu olarak değerlendirilebilir mi?

********************

Dr. İhsan Şenocak’tan Teklif:

“TOKİ, Finans Kurumları ile Ortaklık Yapabilir!”

Bunlara aklımız ermiyor, kafamızda sorular birikiyor, biz de bu işlerden anlayanlara soruyoruz.

Mesela…

Dr. İhsan Şenocak.

Kendisini geçtiğimiz haftalarda Samsun’daki İlim İrfan Merkezi’nde ziyaret etmiştik.

Gerçekleştirdiğimiz söyleşi, gazetemiz MİLAT’ın manşetinde yer almıştı.

“Eğitim”, “Aile”, “Cinsiyet Eşitliği tuzağı”, “Feminizm”, “İstanbul Sözleşmesi”, “6284 Sayılı Yasa” başlıkları altındaki birçok konudaki değerlendirmeleri ilgiyle takip edilen Dr. İhsan Şenocak Hoca’yı telefonla aradık, bu konu hakkındaki düşüncelerini sorduk.

Özetle şunları söyledi. Dr. Şenocak:

“Bazı kardeşlerimiz bunu devletin A kurumundan B kurumuna borç vermesi gibi gösteriyorlar. Bundan dolayı da ‘Faiz olmaz’ diyorlar.

Burada esasından iki tane ayrı tüzel kişilik var:

Biri bankalar, diğeri ise TOKİ.

TOKİ, sipariş akdi yoluyla daire yapıyor, daire satmış oluyor.

Bankalar ise finans kurumu. İkisi ayrı şahsiyet.

Devletin A kurumu, B kurumundan borç alabilir mi?

Alabilir.

Ama…

Banka ile TOKİ’yi bir gösterip ‘Burada faiz işlemi olmaz.’ demek doğru değil.

Birincisi bu.

Bazıları da şuradan bakıyorlar;

‘Birisi, bir mağazaya gitse, orada masa alacak olsa, masayı dükkân sahibi peşin 10 , veresiye ise 15 liraya satsa…

Müşteri, 15’i tercih etse.

Diyelim ki parasını 5 ay sonra ödemek kaydıyla, 15 liralık fiyatı tercih etse, dükkân sahibi de 15 satmış olur. Buradaki devletin sıfır nokta 49 faizi bunun gibidir.’ diyorlar.

Hayır, öyle değil.

Orada adam ‘elindeki masayı’ satıyor.

İki tane alternatif fiyat gösteriyor. Bir tanesi üzerinde anlaşıyorlar, 15 bin lira veresiye satmış oluyor.

TOKİ işlemi farklı.

Burada vatandaş, bankadan kredi alıyor, o ayrı bir kuruluş, bankaya borçlanıyor, yüz lira alıyor, yüz yirmi lira ödüyor.

Öteki tarafta ise TOKİ var, TOKİ sipariş yolu ile daire yapıyor.

(Fıkha göre olmayan bir mal satılamaz.)

Bazıları da diyorlar ki, ‘zaruret’ var burada, zaruretten dolayı caiz olur?’

Zaruret ne zaman olur, eğer birisi sokakta kaldıysa, ev kiralayacak kadar cebinde para yoksa, hayatı böyle geçiriyorsa, sokakta yaşıyorsa bu adam için zaruret sözkonusu olur. Ama fıkıhta bir kaide var: ‘Zarureti kendi alanıyla sınırlandırırız.’ Yani, şimdi, buna göre bakmış olursak, kiralayacak kadar imkanı olanların bankadan kredi ile daire alarak daire almaları faizli tabii caiz olmaz. Peki, sokakta kalan bir kardeşimiz hiçbir imkânı yoksa, banka böyle birisine kredi verir mi? Vermez. O zaman burada zaruret hali sözkonusu değil.”

Evet, Dr. İhsan Şenocak, burada Din İşleri Yüksek Kurulu’nun ortaya koyduğu görüşlere katılmanın mümkün olmadığını belirtmiş oluyor.

Peki efendim…

TOKİ bir imkân sunmuş, Devlet iyi niyetle yaklaşıyor.

“Ben faize hiçbir şekilde bulaşmam!” diyen vatandaşın durumu ne olacak?

Bu konuya bir çözüm getirilmesi gerekmiyor mu?

“Şüpheli şeylerden kaçınmak” emredilmişken, “Faiz’den kaçınmamak” nasıl olur?

Faize ‘hiç’ bulaşmamak isteyen vatandaş için bir yolun açılması gerekmez mi?

Dr. İhsan Şenocak bu konuda da şunları söylüyor:

“Devlet’in burada iyi niyeti var. Garibanlar daire sahibi olsun. Evet, ama bunun helâl yoldan kullanım usulü var. Cumhurbaşkanı’nın faiz hassasiyetini biliyoruz. İslâmi usullerle sözleşmeler geçirilse, ‘Bakın, bu İslâm’a göre câizdir.’ denilirse, eminim ki bundan memnun olacaktır. Bunu onaylayacaktır. Burada, devletin sunduğu büyük bir imkân var ama, faiz hassasiyeti olan dargelirli bir Müslüman bu imkândan faydalanamayacak, öteki faydalanacak, ömür boyu böyle, bu yolla almış olduğu bir dairenin içinde bir Müslüman yaşamış olacak.

Peki, alternatif ne burada?

Alternatif şu:

Finans Kurumu, TOKİ ile ortaklığa gidecek. ‘Ben faizsiz bir şekilde Devlet’in sunduğu bu imkândan istifade etmek istiyorum” diyen ne kadar insan var?.. Diyelim, 10 bin, 20 bin, 50 bin var. O zaman, ortaklık yapacak. Yani, Ziraat Katılım, TOKi ile ortaklık yapacak, millet de bu faizden kurtulacak.

Yani bunun daha başka yolları da var.

Devlet’in sunduğu bir imkân var. Ama maalesef milletin önüne faiz koydular, banka buna faiz diyor, ama bazı kardeşlerimiz ‘Yok faiz değil’ diyor…”

Evet efendim.

Güncel bir konu ve çok sıkıntı bir konu.

Devletimizin “faize hiç bulaşmama” hassasiyetinde olan dargelirle vatandaşlar için çözüm üretmesi gerekiyor elbette.

Haram, helâl meselesi o kadar mühim ki, duanın kabul olmasının şartı bu: Rızkın helâl olması.

Gönül istiyor ki, miktarı ne olursa olsun, oranı ne olursa olsun bütün işlemlerimiz “faizsiz” olsun.