FAİZ İNDİRİMİNE TEPKİ
Merkez Bankası'nın faiz koridorunun üst bandında 50 baz puanlık indirim kararına piyasalar olumlu tepki verirken Hükümet kanadından Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, "Keşke faiz daha düşük noktalara gelse" diyerek memnuniyetsizliğini ifade etti.
Sadece Merkez Bankası'nın uyguladığı faiz değil, bankaların uyguladığı faiz ile Hazine'nin borçlanma faizinin de son derece önemli olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Önümüzdeki dönemde bir taraftan fiyat istikrarının güçlendiği, bir taraftan da genel güvenin güçlendiği bir ortamda faizin aşağı doğru gelmesini temenni ediyoruz" dedi.
Bu tespit ve temennilere katılmamak mümkün değil.
Merkez Bankası'nın faiz indirimi, ticari kredilere yeterince yansımaz ve Hazine düşük faizle borçlanamazsa amaca hizmet etmez.
Bunun sağlanması için ise Yılmaz'ın belirttiği gibi enflasyonun düşmesi ve güven ortamının güçlenmesi şarttır.
Tabii ki kur riskini ortadan kaldıracak tedbirleri de ihmal etmemek gerekir.
Bu koşullar gerçekleşmeden yapılacak radikal faiz indirimi kalıcı olamaz ayrıca ekonomide dengeleri bozar.
DAMGA VERGİSİ KALKMAYACAK
İstanbul Sanayi Odası(İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan, geçen yıl devletin kasasına 12 milyar TL gelir getiren damga vergisinin artık miadını doldurduğunu ve kaldırılması gerektiğini vurgulayarak, iş dünyasının ağır vergi yükleri ile karşı karşıya olduğunu söyledi.
İSO'nun meslek komitesi toplantısında konuşan Bahçıvan, dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payının AB'ye göre yüksek olduğunu belirtti.
Aynı toplantıda bulunan Maliye Bakanı Naci Ağbal ise devletin damga vergisi ve KDV'den önemli gelir elde ettiğine işaret ederek, "2015 bütçe rakamlarına göre devletin kasasına damga vergisinden 12 milyar lira, KDV'den ise 120,8 milyar liralık gelir girdi. Dolayısıyla damga vergisinden vazgeçemeyiz. KDV'den de indirim beklemeyin'' dedi.
Gelir ve kurumlar vergisi tabana yayılmadığı ve yeterince toplanamadığı için gayri adil diye nitelenen dolaylı vergilere ağırlık veriliyor.
Milyonlarca gelir vergisi mükellefinin asgari ücretli kadar vergi ödediği ve toplam vergi gelirleri içindeki payı son derece düşük olan kurumlar vergisini sadece bir kaç bin şirketin üstlendiği bir vergi sisteminde dolaylı vergilere yönelmekten başka çare kalmıyor.
TAKİPTEKİ KREDİLER YÜZDE 3,3'E YÜKSELDİ
Türkiye Bankalar Birliği(TBB) 2016 yılının ilk çeyreğine ait bankacılık verilerini açıkladı.
Buna göre; 1 Nisan itibariyle bankaların açtığı toplam krediler bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 15 artarak 1,54 trilyon liraya yükseldi.
Tahsili gecikmiş alacakların toplam kredilere oranı, geçen yıl yüzde 2,8 iken bu yıl yüzde 3,3'e çıkarak son 5 yılın en yüksek seviyesine ulaştı.
Geri ödenmeyip bankalar tarafından takibe alınan kredi miktarı son bir yılda 12 milyar lira artarak 51,4 milyar liraya çıktı.
Uzmanlar yüzde 3,3 takipteki kredi oranının Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında düşük olduğunu belirtirken, oranın yüzde 4'ün üzerine çıkmadığı sürece risk teşkil etmeyeceğini söylüyorlar.
Ama yine de dikkatle izlenmesi gereken bir durum.
Bankaların mali bünyesini zayıflatacak her gelişme ülke ekonomisini yakından ilgilendirmektedir.