Faiz indirimi neden isteniyor?
Ekonomik meseleler tartışılmaya tüm hızıyla devam ediyor.
Bilindiği üzere geçen hafta Merkez Bankası yönetiminde görev
değişiklikleri oldu. Bu görev değişiklikleri bir anda ekonomi gündeminde ilk
sıraya oturdu.
Görev değişikliği sonrası döviz kurunda yükseliş yaşanırken
bu konuyla ilgili birçok platformda tartışmalar yapılmaya başladı.
En çok yapılan yorumlardan biri de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
Merkez Bankası’nın faiz indirmesi yönündeki söylemlerine karşı çıktıkları için
görevden alındıkları yönünde oldu. Ancak Merkez Bankası başkanı bu yöndeki
iddiaların doğru olmadığını yaptığı basın açıklamasında ifade etti.
Doğru olsa da, olmasa da piyasadaki algı bu şekilde…
Peki, Cumhurbaşkanı Erdoğan neden faiz indirilmesi gerektiğini
ifade ediyor?
Özellikle son dönemde Avrupa ülkelerinden ülkemize ciddi bir
talep artışı var. TL’de yaşanan değer kaybı, pandemi sebebiyle tedarik
zincirinin kırılması, Türk mallarının kalitesi ve standartları, Türkiye’nin
coğrafik konumu, Türkiye’nin son dönemde yaptığı alt yapı yatırımları gibi
nedenlerle Türk mallarına olan talep ciddi oranda artmış durumda.
Nitekim TÜİK verilerine göre Ağustos ayında ihracat miktar
endeksi %38,2 oranında artış göstermiştir.
Bu konuda Ticaret Bakanı Mehmet Muş, Türkiye’nin 1974'te bir
yılda, 1990’da bir ayda 15 Ekim günü ise bir günde 1,5 milyar $ ihracat yapıldığını
ifade etti.
Bununla beraber sanayi üretim endeksi ağustos ayında bir
önceki aya göre %5,4; bir önceki yılın aynı ayına göre de %13,8 oranında artış
gösterdi.
Ancak sahadan edindiğim bilgiler göre gerek yurt içinden,
gerekse yurt dışından alınan talep bu artışın çok daha üzerinde olduğu yönünde.
Üretim artışı talep artışını karşılayamadığı için enflasyonun yükseldiğini
görebiliyoruz.
Gelelim neden faiz indirilmesi gerektiği konusuna.
Üretimin artması için yeni yatırımlar yapılması gerekiyor.
Yatırımların artması için ise yatırım finansmanı maliyetlerinin yani faizin
düşmesi gerekiyor. Bu nedenle Cumhurbaşkanı yatırımların artması, buna bağlı
olarak istihdamın artması ve işsizliğin azalması için ve neticede Türkiye
ekonomisinin daha hızlı büyümesi için faiz oranlarının düşmesi gerektiğini
savunuyor.
İhracata dayalı büyüme, Türkiye ekonomisinin daha hızlı ve
nitelikli büyümesini destekleyecek en önemli unsurlardan biridir.
Faizlerin düşmesinin yan etkileri de olmaktadır ve olacaktır.
Türkiye gibi yüksek enflasyonun olduğu ülkelerde faiz oranları ülkeye sıcak
para giriş miktarını da etkiler. Politika faizi ile enflasyon oranı arasındaki
fark reel faizi gösterir. Türkiye’de politika faizinin %18 olduğunu ve
enflasyon oranının da %19,58 olduğunu düşünürsek %1,58 yıllık negatif reel faiz
vardır. Bu konuyla ilgili Merkez Bankası çekirdek enflasyon oranını işaret
ediyor. Çekirdek enflasyona bakıldığında ise yıllık %18,63 oranında olduğunu
görüyoruz. Yani yine %0,63 oranında negatif reel faiz görülmektedir. Çekirdek
enflasyon merkez bankası tarafından doğrudan kontrol edilemeyen kalemleri
içinde barındırır. Yani İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve
tütün ile altın hariç olarak hesaplanır. Negatif reel faiz durumunda ise kısa vadeli
kâr etmek isteyen yatırımcılar piyasadan çekilir ve döviz kuru yükselmeye
başlar. Bu durum ise ithal malların maliyetlerini artırırken enflasyonu artırıcı
etki yapar.
Faiz indirimi sebebiyle ülkeyi terk eden sıcak para bir
anlamda dolaylı yatırımlardır. Faiz indirimi nedeniyle yükselen döviz kuru ve
alt yapı, coğrafi konum, nitelikli insan kaynağı gibi diğer faktörlerin de
etkisiyle doğrudan yatırımlar da ülkeye giriş yapmaktadır. Türk girişimciler
2021 yılının ilk 9 ayında 1,4 milyar dolar seviyesinde yatırım aldı. Bunun
yanında son dönemde ülkemize doğru yoğun talep artışı varken çeşitli pazarlarda
daha fazla yer edinmek ve üretimin artırılması için faiz oranlarının
indirilmesi önemli bir etken olacaktır.
Faiz indiriminin döviz kurunun yükselmesi ve enflasyon gibi
olumsuz etkileri olduğu gibi olumlu etkiler de yaşanmaktadır. Olumlu etkileri
orta ve uzun vadede vatandaş tarafından hissedilecek olup olumsuz etkileri ise
kısa vadede hâlihazırda vatandaşlar tarafından hissediliyor.
Her politika bir tercihtir. İktidarın önceliklerine göre
değişir. Güvenlik öncelendiği zaman ekonomik refahtan vazgeçilir. Ekonomik
refah seçilirse uluslararası birçok taviz vererek güvenlikten vazgeçilir. Kısa,
orta ve uzun vadeli tercihlere göre politika belirlenir. Tercih edilen
kararların değerlendirmesini de vatandaşlar yapar...
Güvenlik mi, kısa vadeli ekonomik refah mı?