Faili meçhul hayat yahut 'failliğin krizi'
“Bugünlerde sokağa çıkan ve kamusal alanlara dikilen doğaçlama sığınaklara haftalar yahut aylar boyunca yerleşen insanlar, neyden kaçtıklarını bilmektedirler veya kesin olarak bilmeseler de tahmin etmeye ve şüphe etmeye yetecek fırsatlara sahiptirler. Neyin yapılmaya devam edilmemesini istediklerini kesin şekilde bilmektedirler veya en azından bildiklerine inanmalarını sağlayacak iyi sebepleri vardır. Fakat bilmedikleri şey, onun yerine neyin yapılması gerektiğidir.”
*
Zygmunt Bauman’ın
yukarıdaki alıntıda vukufiyetle resmettiği günümüz dünyası, eskinin işlemediği,
ne var ki yerine konulacak hiçbir etkin yöntemin de kendisini var kılamadığı Antonio
Gramsci’nin “fetret dönemi” olarak adlandırdığı günümüz dünyasını
kapsar.
Bauman, fetret
döneminin en belirgin hususiyeti olarak faillik krizini görür. “Bugün birden
çok krizin içinden geçmekteyiz; fakat aralarında en keskini, aslında diğer
hepsini çözümsüz kılan “meta kriz” failliğin krizidir. Daha doğrusu ‘bildiğimiz
haliyle failliğin’...”, der.
Esasında siyaset;
hem ideoloji, hem de yapı ve kurumları açısından krizin kendisini görünür
kıldığı en önemli sahadır. Öte yandan yegâne değildir. Gündelik hayatın tüm
uçlarında bunun izi sürülebilir. Siyasi, iktisadi yapımızdan eğitim ve kültür
hayatımıza, gündelik meşgalelerden bireysel duyarlılıklarımıza ya da
kayıtsızlıklarımıza kadar geniş bir düzlemde değerlendirilebilir bu durum.
**
Bu kriz eskinin
kolektif, kuşatıcı yapılarının geri çekildiği yahut artık yapageldiği şeyleri
yap(a)maz olduğu kertede oluşan boşluklar meydana getirir. Bireysel hayatta
kalma stratejileri ile bu boşlukların birinden diğerine geçilmeye çalışır.
Kurtuluş özelleştirilmiştir.
Kendinden eminlik
jesti yapan ya da bitpazarına nur yağdığına herkesi ikna etmeye çalışanlar da
yok değildir. Kitlesel bir tereddüt hali, onların daha çok pirim yapmaları ile
neticelense de varoluşları fetrete bağlıdır / özgüdür.
Hedef, vizyon, yön
aynı anda kaybolmuşlardır. Hareketin devam ettiği, ne var ki yönsüz kaldığı bu
aralıkta patinaj bile bir başarı olarak selamlanacaktır.
Küresel olarak
deneyimlenen bu süreç, farklı doz ve yoğunlukta yaşanır. Bölgesel farklılıklar
esası değiştirmez.
Neyin yapılacağı ile
ilgili bir tartışmaya tutuşmanın anlamlı olabilmesi, tartışmanın sonunda
doğrusunu kimin yapacağını bilmek ile anlam kazanır. Bu bilgiden yoksun olunan
fetret zamanlarında ise tartışmaya tutuşmak da anlamsızlaşmıştır.
**
Yenisini inşa
edemiyorsak, eskisi ile devam edelim anlayışı geçici bir güvenlik
yanılsamasından fazlasını sunmaz. Alıkonulanın kendisine faydası yoktur,
alıkonanlarca bu gerçekle yüzleşmek kolay değildir yahut tercih edilebilir
bulunmaz.
Yanılsama tatlıdır,
gerçeğin acımasız açık sözlülüğünü yadsır. İşte, Baudrillard’ın
simülasyon kuramı bunun manzarasını resmeder.
İdeolojik çerçeve
kırılmıştır artık. Sağlam kaldığı iddiaları insanın kendi pratiğini inkârdan
başka bir şey değildir. Bir iç rahatlama belki; ama biraz.
Fazlasını sunamaz.