Fabrika ayarlarına dönmek
Android
telefon, bilgisayar ya da tablet gibi cihazları olanlar bilirler. Bazen
cihazların aşırı yoğunluktan yorulup kafası kaosa girdiğinde, teknik bir
çöküşle karşı karşıya kaldığı vakit, cihazın yeniden işlevsel hale gelmesi için
“fabrika ayarlarına döndürülmek’’ten başka çare kalmaz…
Diğer bir
ifadeyle “reset atma” deriz…
Bugün
artık bu deyim sadece bilişim dünyasında değil sosyal hayatımızda da sıkça
kullanılır olmaya başladı… Özellikle İslami mücadelemizin seyir çizgisine
baktığımızda geldiğimiz durum itibariyle bir özeleştiri yaptığımızda önemli bir
gerçekliği içerdiğini görmekteyiz…
Hayatımızdaki
parametrelerin İslami eksenden bariz bir şekilde uzaklaşıp, Batı normlarına
kaydığını gözlemlemekteyiz… Ekonomiden politikaya, eğitimden kültüre, aileden
sosyal yaşam ünitelerine, mimariden müziğe, sanattan sanala bu eksen kayması
duyarlı Müslümanları tedirgin ettiği aşikâr… Ciddi bir kafa karışıklığı, ruhsal
bir boşluk, yaşamda bir belirsizlik, geleceğimizi tehdit eder boyutlarda…
Sekülerleşme ile gelen zihinsel ve yaşamsal kirliliğe yönelik bir çözüm arayışı
kaçınılmaz oluyor… Bu bağlamda “fabrika ayarlarına dönme’’ deyimi üzerine
düşünmenizde fayda umuyorum…
İnsan
değişken bir varlıktır… Bu değişkenliğin bir yasası ve disiplini olması lazım
gelir… Ancak son yıllarda bizim mahalledeki baş döndürücü değişim ve dönüşüm
kaygı verici boyutlarda seyrediyor… İlke, ölçü, sınır, değer kalmıyor…
Değerler
dumura uğruyor… Duruşlar arı ve duru değil… Kimin dümen suyunda, hangi
limanlara dümen kırdığı belli değil… Kısacası ayar tutamama, kendi olamama
sorunu ile karşı karşıyayız… Özgünlüğünü ve özneliğini yitirme riski
altındayız… Bir önlem alamaz isek kendimize yabancılaşma tehdidi gün geçtikçe
büyüyor…
“Light
Müslüman” yeni zamanların, liberal rüzgârların sonucu olsa gerek…
İnandığı
gibi yaşamamanın getirdiği sonuç, yaşadığı gibi inanmak, yani olgunun
dinleşmesi…
Bu
durumda fabrika ayarlarına dönmek bir çözüm önerisi olarak konuşulabilir.
Peki,
fabrika ayarı nedir?
Ya
da nasıl bir ayar arayışındayız?
Geçmişe
dönmek midir? Geleneği tartışmasız kutsamak mıdır? Tarihe kendimizi hapsetmek
midir?
Temellendirme
nasıl olacak? Referansımız nedir?
Allah
Rasulü (sav) buyuruyor:
“Size iki şey bırakıyorum.Onlara
sıkı sarıldığınız sürece yolunuzu şaşırmazsınız; Allah'ın kitabı ve Resulü’nün
sünneti.’’
(İ. Malik-Muvatta)
Bu
bakımdan fabrika ayarlarına dönmek bir nostalji, bir hobi değildir… Fıtrata, hilkate,
hakikate dönme çabasıdır…
Esfeldenahsene…
Erzelden eşrefe…Ehvenden ekreme dönebilme kararlılığıdır…
Bize
giydirilen deli gömleklerinden sıyrılıp takva gömleğine bürünmektir…
Başka
bir bakış açısıyla fabrika ayarlarına dönmek yani hasbi, fıtri, kalbi, harbi belki
de biraz da ümmi olmamızı gerekli kılıyor…
İlk
günkü heyecanımıza, adanmışlığımıza, azim ve aksiyonumuza ihtiyaç duymaktır…
Kazanımlarımızı koruyarak, amatör ruha sahip olmaktır…
Tabii
ki zamanın ruhunu ıskalamadan; günceli, gündemi, günü gözardı etmeden bunu
yapmak durumundayız…
Tarihi
tecrübelerimizi, çağın gereksinimleri ile harmanlayarak bir ayar tutturacağız…
Fabrika
ayarı dünde kalmak değil, bizi biz yapan değerlere dönmektir… Çetrefilli
süreçlerde ilkelerden ödün vermeden istikamet üzere yürüyebilmektir…
Hülasa;
hanif olana… Halis olana… Hak olana dönmek zorundayız…
Ayarsızlığın
ve arsızlığın pik yaptığı bir çağda Allah ile barışık olmak mecburiyetindeyiz…
Mutlaka
dönmeliyiz… Allah'ın boyasına… Buyruğuna… Barışına… Hududuna… Hukukuna hem de
huşu ve haşyetle…
Rabbanileşmek
için fabrika ayarları diyoruz…
“Ey olgun bir iman ve salih
amellerle huzura ermiş nefis! Sen ondan razı, O da senden razı olarak dön Rabbine.Dürüst
ve samimi kullarım arasına katıl.Cennetime gir.’’ (Fecr, 27-30)