Ezik 'İslamcı'lar \u2013II-
Bir önceki yazımda Sayın Erdoğan ve Mevlüt Çavuşoğlu'nun Batı'nın Nazist siyasetçilerinin ağzına çomağı vurmasına en çok yurt içindeki "ezik İslamcı/dinci"lerin içermesine dikkat çekmiştim.
Varlığını, hatta varoluşunu hep o siyasi iradenin kapısında taazim, serenad ve mersiye okuyarak geçiren bu çeteler, Sayın Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanını "seviyeli olmaya" davet ettiler.
Halbuki bendesi oldukları Batı'nın medyasında gün geçmiyor ki Sayın Erdoğan'a hakaret edilmesin.
Hatta bu ezik sinik tayfaya erk gücü verildiği sırada, Avrupa Parlamentosunda 5. sınıf bir memurun "Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan muhatabımız değildir" alçakça höykürmesine karşı sus pus oldular.
Selam verirken bile hançerelerini yırtan sinekcikler, bizim Karayazı Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü'ndeki fidelerin dahi emanet edilemeyeceği bu memurun karşısında Adana-Antep yöresinin tabiri ile "avrattan beter oldular."
Zavallı ezik "İslamcı"lar kalkıp yoldaşlarını yarı yolda bırakan ve zerre-i miskal dahi olmayan ağırlıklarını "özgül ağırlık" diye yutturmaya çalışan "çemiç"leri yeniden pazarlama derdine düştüler.
Yok, "merhametli, aile zafiyeti, çocuklarına aşırı düşkünlüğü"nden dolayı FETÖ casusluk ve ihanet şebekesine sinyal çakmışlar 16 Temmuz sabahına kadar. Ama ondan sonra uyanmışlar. Yersen.
Bu yalanlarını bir an için doğru kabul edelim. Ama şu soruya da cevap isteyelim (Gerçi kıyamete kadar cevap vermeyecekleri kesindir):
"Özgül ağırlık"lı zatlar, Fetullahçı terör örgütüne gösterdiği merhamet, şefkat ve koruyucu avukat cüppesini neden yarım yüzyıllık siyasi yoldaşlarından esirgediler?
Bu herif-i na şerifleri, her zaman ülkesi ve milletine olan aşklarıyla yanıp tutuştuklarını iddia ediyorlar. Bir an için bu duyguların doğru olduğunu düşünelim. Ve yine soralım: Bu siyaset esnaflarının vatan sevgisi neden dünyalık güç ve iktidar sembolü olan koltuk altlarından alınınca hemen tükeniyor?
Madem mensubu oldukları partide bir yozlaşma olduğunu düşünüyorlar, neden çizmelerini çekip şehir, kasaba, köy dolaşarak kendi teşkilatlarına çekidüzen vermediler. Eleştirdikleri partili gençlerin "sapmaması için" neden sürekli vaaz ü nasihatte bulunmadılar da koltuk ikbal küskünü oldular?
Bu ezik, ahlak yoksunu ve hırsızlıkları ile müsecceller memurluk koltuğu altından alındığı için ağzından salyalar saçarak, AK Parti'nin gençlerini, delikanlıca savunan gönüllülerini "rantçı, menfaatçi" olarak suçluyorlar
O zaman yine cevapsız sorularımıza geçelim:
Siz o müdürlük koltuklarına oturmadan önce bodrum katlarında Sıçanlar, çatı katlarında güvercin ölüleri ile yaşıyor muydunuz? O günlerde, işe gidip gelmek için bazen yol parası bulmakta zorluk çekiyor muydunuz? Şu anda hepinizin kaç rezidansı, yazlığı, villası, ajansı vs var?
Peki, menfaatçi diye suçladığınız ve AK Parti'den uzak tutmaya çalıştığınız AK Parti muhiplerinin dünkü mal varlığı ile bugünkü mal varlığı arasında bir değişim var mı? AK Parti yokken dahi bir evi olan bu gün iki ev sahibi mi? Ayağınız ıslanmasın diye çorabınızın içine naylon poşet giyip delikli ayakkabılarla dolaştığınız günlerdeki bu şahısların bugünkü mali durumları aynı değil mi hala?
Rantçı, çıkarcı, ahlaksız ve hırsız sizsiniz. Ak Partiye gelene kadar Aydın Menderes'ten Cem Boyner'e kadar herkesin kapısında kuyruk sallamadınız mı?
Refah Partisi, yerel yönetimlerde iktidarı ele geçirince sinekler gibi İstanbul'dan Diyarbakır'a kadar belediyelerin duvarlarına konmadınız mı? Sonra istediğinizi koparmayınca hemen Erbakan Hocayı istiskal edip Aydın Menderes'e kuyruk sallamadınız mı?
Sandığa şunun şurasında üç beş gün kaldı. Bu özgül ağırlık sahibi dediklerinizden kaç tanesi "çok sevdikleri Erdoğan"ın yanında yer alıp "Evet" için yollara döküldü.
Son kez uyarıyorum. O çatal, dilinizi kınına sokun. Hepimiz birbirimizi biliyoruz. Engerek yuvanıza dönün. Yoksa rezil olursunuz ey ezik "İslamcılar". Cinnah'tan başlar 16-45'ten çıkarlar sonra. Hamdolsun bizim ne "ışkın, ne uçkur, ne de akçe" işlerimiz oldu.