Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
08 Kasım 2018

Ezanın dili

Ezanın Türkçe okunmasını isteyenler, ezanın dilini bilmiyorlar. Ezanın dili ne Arapça ne Türkçedir. Ezanın dili “İslamca”dır. Ezan, dünyanın her bölgesinde tek bir dil ile yapılan İslam’ın en belirgin işaretlerindendir. Ezan, şeair-i İslâmiyedendir. İslam’ın kutsî işaretlerindendir. İşaretin dili tektir. Bu dili her ülkede, bölgede değiştirmek İslam’ın temel esası olan birliği bozacaktır.

20.yüzyılın başlarından itibaren yükselen milliyetçi, ulusçu akımlar, Osmanlı coğrafyasında da tesirini göstermeye başlamıştı. Osmanlı Türkçesinde var olan Arapça, Farsça yapıları, kelimeleri çıkartarak sade bir Türkçeye kavuşma arzusu dönemin fikir insanları tarafından dile getirilmiştir. Dilde sadeleşme hareketi olarak da bilinen bu fikir, Genç Kalemler dergisi yazarları Ali Canip ve Ömer Seyfettin’in önderliğinde, Ziya Gökalp’in desteğiyle ortaya çıkmıştır. “Yeni Lisan” hareketi dönemin edebiyat ve kültür çevrelerinde oldukça etkili olmuştur. Şu görüşler benimsenmişti: “Arapça ve Farsça dilbilgisi kurallarının kullanılmaması, tamlamaların bazı istisnalarla kaldırılması, Arapça sözcüklerin asıllarına göre değil, Türkçedeki kullanışlarına göre değerlendirilmesi, bu kelimelerin Türkçede söylendikleri gibi yazılmaları, tüm Arapça ve Farsça kelimelerin atılmasına lüzum olmadığından, ilmî terim olarak Arapça kelimelerin kullanılmasına devam edilmesi, diğer Türk lehçelerinden kelime alınmaması, konuşmada İstanbul şivesinin esas tutulması.”

Yeni Lisan hareketi dilde sadeleşme, edebiyatta millilik ve milli bir ruhu inşa etme noktasında mücadele etmiştir. Ömer Seyfettin, daha ziyade üslûp bakımından konuya yaklaşmıştır. Millî bir edebiyatın ancak millî bir dille oluşabileceğini dile getirmiştir.

Ulusçuluk, dönemin yükselen fikridir. Ziya Gökalp de çalışmaları ile yeni bir aile, estetik, felsefe, ahlâk, hukuk ve siyaset kurma idealindedir. Ziya Gökalp, “Vatan” isimli şiirinde fikriyatını özetler gibidir.Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur,/Köylü anlar mânasını namazdaki duanın.../Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kuran okunur/Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Huda'nın.../Ey Türk oğlu, işte senin orasıdır vatanın!”

Cumhuriyet sadece bir yönetim biçimi değildi, aynı zamanda bir medeniyet projesiydi. Bu projenin tüm ayakları yeni devlet kurulur kurulmaz oluşturulmaya başlandı. Dil, edebiyat, kültür, sanat, hayat, tarih anlayışı vs. her yönüyle yeni bir medeniyetin ihdası amaçlanıyordu. Osmanlı’nın kültür hayatı, edebiyatı, şiiri, sanatı yeni dönemin önünde bir engel olarak görüldüğünden; bunun kaldırılması, unutturulması ve yerine yeni bir medeniyetin getirilmesi Cumhuriyet ideolojisini sağlamlaştıracaktır düşüncesi hâkimdi. Harf devrimi, dil devrimi gibi hamleler bu düşüncenin gereğidir.

Gelelim Türkçe ezana. Batıcılık, çağdaşlık ve modern Türkiye hayali eskiye, tarihe, Osmanlı’ya ve onu var eden İslamî kültür ve hayata ait ne varsa reddetmiştir. Ziya Gökalp’in “Vatan” şiirinde Türk yurdunun evsafı sıralanmıştır. İslam’dan âzâde bir Türk ırkı projesinin gereği olarak, ulus kimlik ve çağdaş devletin ikâmesini sağlamak için ezan Türkçeleştirilmiştir.

Türkçe ezanın uygulamaya konulduğu bir dönemde ezanı Türkçe okumayanlara dönük, “Diyanet İşleri Reisi Rıfat” imzalı belgede şu ifadeler dikkat çekiyordu: "Öz dilimizle her tarafta Türkçe ezanın okunduğu bir zamanda minarelerde Arapça selatüselam okumak, ahenksiz düşeceği gibi Hükümet-i Celile'nin takip buyurduğu maksadı milliyede uygun gelmediğine binaen…”

“Allâhu Ekber Allâhu Ekber” nidalarıyla Anadolu’yu yurt edinen bir milletin dilini değiştirmek tarihe ihanettir! “Allâhu Ekber” demek, ahenksizlik ve millî maksada uygun davranmamakmış! “Allâhu Ekber” lafzı bizzat Allah’ın dilidir, tüm insanlığa çağrıdır, İslam’ın ortak ve tek dilidir.