EYT tamam, sıra emeklilerde...
Türkiye 2022’ye mâtem havasında girdi, bayram havasında çıkıyor.
Allah
kem gözlerden esirgesin.
Mâtem havasının sebebi; 2020’nin başından beri 101 bin 492 canımıza kast eden
Koronavirüs hastalığı (COVID-19) ve “enflasyon
canavarı”ydı.
Bayram havasının sebebi ise son günlerde peş peşe açıklanan;
*
Asgari ücretin 5 bin 500,35’den 8 bin 506 Türk Lirası’na yükseltilmesi...
*
Karadeniz’de bulunan doğal gaz rezervine ilave yatakların bulunmasıyla birlikte
doğal gaz keşfinin 710 milyar metreküpe ulaşarak 1 trilyon dolarlık enerji
müjdesinin verilmesi...
*8
Eylül 1999 tarihinde 4447 sayılı yasanın yürürlüğe girmesiyle drama dönüşen Emeklilikte Yaşa Takılan (EYT) 2 milyon 250 bin emekçinin emeklilik haklarına
kavuşturulması...
* 11
yıl aradan sonra Suriye ile ilk resmi temasın kurulması...
* Şimdi sıra 3 Ocak’ta açıklanacak enflasyon
rakamlarından sonra 16 milyon 150 bin emekliye verilecek müjdede...
*
AK
Parti Hükümeti 1999’dan beri çığ gibi büyüyen Emeklilikte Yaşa Takılanlar’ın
(EYT) problemini çözdü. Dünün tek sevindirici gelişmesi bu değildi. 11 yıl
aradan sonra Suriye ile ilk resmi temas Moskova’da gerçekleştirildi.
Bu
önemli gelişmelerin öncesine satırbaşlarıyla şöyle bir göz atalım...
İşçi
temsilcileri uzun süren asgari ücret müzakerelerde istediğini elde edemeyince
masadan kalktı. Bunun üzerine hükümet ve işverenler tarafın belirlenen
fevkaladenin fevkinde (yüzde 54.66) 8 bin 506 liralık asgari ücret bütün
emekçileri memnun etti. Fakat yeni ücret daha işçinin cebine girmeden
fırsatçıların beslediği “enflasyon
canavarı” tarafından lüplendi.
Avrupa’da
asgari ücretli oranı yüzde 5’i bile bulmazken, Türkiye’de yüzde 64,7 düzeyinde.
Bu ne demek?.. Yaklaşık yüzde 71’i ücretli çalışandan oluşan Türkiye’nin
dengesini bozmak, istikrarsızlığa zemin hazırlamak demek.
Tabi
bunun bir de 13 milyon 900 bin emekliyi ilgilendiren tarafı var. Bu sayı 2 milyon 250 bin EYT’linin (yeni
düzenlemenin Ocak ayında Meclis’te kabul edilip yasalaşmasıyla) sisteme
eklenmesiyle 16 milyon 150 bin
kişiye ulaşacak. Dile kolay; 16 milyon
150 bin emekli. Bu Türkiye’nin ciddi mânâda ihtiyarlayarak, işgücünde fire
verdiğinin resmidir. Genç nüfusla öğünen Türkiye, tedbir alınmazsa bir kozunu
daha kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya.
*
Gözler şimdi 3 Ocak 2023’te
açıklanacak Aralık ayı enflasyon verilerinde.
Açıklanacak oran ne olursa olsun emekliler sadece bugünün değil, uzun yıllar
göz ardı edilmişliğin sıkıntısını yaşıyor. Hükümetin iyileştirmelerine rağmen,
emekliler enflasyonun önlenemeyen yükselişi karşısında travmalı günler
geçiriyor.
Asgari
ücretin 8 bin 506 lira olduğu bir ortamda, en düşük emekli aylığının 3 bin 500
Türk Lirası olması (Birleşik Kamu-İş, 4 kişilik bir ailenin aylık gıda
harcamasını kapsayan açlık sınırının 9 bin 59 Türk Lirası olarak açıkladı)
hiçbir şeyle tevîl edilemez; hükümet en radikal kararından birini daha hayata
geçirerek en düşük emekli maaşını 8 bin
506 seviyesine çıkarmalı. Pandemi döneminde nefesi tükenme noktasına gelen
emekli kesimine can suyu desteği verilmeli.
***
SÖZÜN ÖZÜ...
Artan
kira artışları ve barınma problemi ancak “mülteci
kampı”na evrilen ülkemizdeki sığınmacıların ülkelerine dönmesiyle
çözülebilir. Geçici koruma kimlik kartlı 3 milyon 733 bin 982 sığınmacıyla başı
çeken Suriye ile 11 yıl aradan sonra ilk resmi temas dün kuruldu.
Milli
Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan, Rusya Federasyonu
Savunma Bakanı Sergey Şoygu ve Suriye Savunma Bakanı Ali Mahmud Abbas ile Rusya
Federasyonu ve Suriye istihbarat başkanlar ile Moskova'da bir araya geldi.
Yapılan üçlü toplantıda, Suriye krizi,
mülteci problemi ve Suriye topraklarında bulunan tüm terör örgütleri ile ortak
mücadele çabaları ele alındı.
Umut
verici...
*
Son
yıllarda yabancıları cezbeden fiyatlar nedeniyle mülk satışının zirveye ulaştı.
Tâli bir sebep olarak görülse de barınma sıkıntısını tetikleyen bu faktör
nedeniyle yabancılara mülk satışı dondurulmalı. (Kanada hükümeti, 1 Ocak
2023’ten itibaren yabancılara 2 yıl boyunca konut satışını yasakladı. Bu karar,
aşırı artan fiyatlar ve Kanada vatandaşlarının konut almakta zorlanması
nedeniyle alındı.)
Diğer
taraftan gıda enflasyonunun önünün alınması için ön tedbir olarak arz talep
dengesini bozan temel gıda ihracatında frene basılmalı. Bu yıl tarım
ürünlerinde yaklaşık 30 milyar dolarlık ihracat yapılmış, âlâ. Amma velâkin
şöyle ağız tadıyla meyve sebze yiyemedikten sonra ihracat rakamlarının hiçbir
kıymet-i hakikiyesi yok. Önce can, sonra canan!..
Tamam,
yıllardır sanayimizin çarklarının hızlı dönmesine paralel paramızın pul
olmasının da etkisiyle ihracatta rekor üzerine rekor kırıyoruz. Fakat, çok
dillendirilmese de ithalatta da rekor kırıyoruz.
Türkiye
İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye ekonomisi 2021’de yüzde 11,4
büyüdü. Türkiye, bu performansıyla 2021 yılında verisi açıklanan G-20, OECD ve
Avrupa Birliği (AB) ülkeleri arasında en yüksek büyümeyi sağlayan ülke oldu.
İhracat 2021’de yıllık bazda yüzde 32,85 artarak 225 milyar 368 milyon dolara
ulaştı. Türkiye ekonomisi yılın ilk çeyreğinde de yeni ihracat rekorlarına imza
attı.
Elhak,
büyüyoruz...
Madem
büyüyoruz; bir gün önce marketlerden aldığımız ürünleri bir gün sonra aynı fiyattan
alamıyoruz!.. 2018’den beri fırsatçıları doyuramadık!.. Aynı Tevfik Fikret’in
dediği gibi, “Yiyin efendiler, yiyin; bu
han-ı iştiha sizin; / Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin!..”
dedikçe, sülük gibi kanımızı emip, iliğimizi kemiğimizi kuruttular.
Temizlik
ürünlerine zam!..
Temel
gıda ürünlerine zam!..
Suya
zam!..
Ekmeğe
zam!..
Ulaşıma
zam!..
Liste
buraya sımaz; iğneden ipliğe zam!..
Fahiş
fiyat artışıyla enflasyonu azdıran zincir marketlere kesilen cezalar hiçbir işe
yaramadı. Maliye ceza kesti, marketler etiket değiştirerek cezayı vatandaştan
çıkardı. Olan yine dar gelirliye, evine ekmek götürmekte olan fakire fukaraya
oldu. TÜİK’in verilerine göre enflasyon yüzde 84,39’u buldu.
Artık
vatandaşın canı burnuna geldi. “temel
gıdada sabit fiyat olağanüstü hâli” başka bir deyişle “ekonomik sıkıyönetim”in devreye sokulmadan bu işin çözümü mümkün
olmadığı açık seçik ortada. Enflasyondaki bu tehlikeli tırmanış durdurulamaz,
vatandaş geçim kaygısından kurtulamazsa Türkiye hem siyasal, hem sosyal, hem de
ekonomik olarak büyük bir cenderenin içine düşer. Çünkü kaynamayan kazanın
nelere mal olduğunu çok görüldü; bir daha görmeye tahammül yok. Ne yapıp edip,
“enflasyon canavarı”nın belini
kırarak, refah seviyesini 2017 öncesine getirmek gerek.
Boş
tencere hükümet devirir mi?!..
Tedbir
şart!..
Darlanan
halk “6’lı Ganyan”da şansını
denemeye zorlanıyor!.. Hizmete değil, iktidara susamış “benzemezler topluluğu” kurdukları masada krizi fırsata çevirmeye
çabalıyor!..
Tıpkı
Ankara’da olduğu gibi...
Tıpkı
İstanbul’da olduğu gibi...
Şimdi
“enflasyon canavarı”ndan bunalan
halk Türkiye genelinde şansını deneyecek...
Mevzu
bu kadar derin, bu kadar hassas!.. İşi şansa bırakmamak lâzım!..
“Türkiye Yüzyılı” vizyonuna ket vurulmak
istenmiyorsa, herkes elini taşın altına koymalı. Başka çare yok...
Unutulmamalı
ki, zalim üzerine düşeni yerine getirmeyendir.