Ey nifak ve şikak, gözün çıksın!
Fesat çıkarmakla abat olmuş, muhabbet ve saygı kazanmış, hele ölümünden sonra el ve yürek üzerinde tutularak, dualarla yolcu edilmiş, hatıraları her an yaşatılmış bir Allah’ın kulu yoktur. Var ise söyleyin alkışlayalım ve gıpta edelim. Nifak peşinde olup, ikiyüzlülükle hürmet ve muhabbet sermayesine kavuşulamadığına göre, bu çirkin cinayette ısrarcı olmanın amacı nedir? Akla gelen şudur ki; ya ene yüzünden, yada nüfus ve söz sahibi olmak için kale duvarlarına ateş edip yıkmaya çalışmaktır. Evet, ister bilerek, ister bilmeyerek ihtilaf çıkarmak; İslam kalesine gülleleri atıp, tahrip etmeye çalışmaktır!... Her nifak hareketi, din düşmanlarının say ve gayretine destek oluyor; zındıkların mesaisini azaltıyor. Nifak hareketi düşmana yardım için bir fazladan mesaidir...
Evet, ihtilaf çıkarmak ve fesat işlettirmekle abat olan,
manevi makamlar sahibi olanlar yoktur! Hatta
nifak ve şikak kazanı kaynatmak, aslında gizli bir şirktir; öyle olmasın, böyle
olsun, haşa Allah’ın dediği gibi olmasın der gibi… Kur’an bizlere
kardeşliği emrediyor, nifaktan geri durulmasını emrediyor. Müslümanların zafere
ulaştıkları anlar, birlik ve beraberlikleri mevcut olduğu zamanlardır. Hakiki
müminler, istisnalar hariç, kendilerine düşman olarak gördükleri küffardır.
Onlara bile önce tebliğ yolu ile hakikati anlatmaya çalışmışlar, sonrada gerekli
olduğunda cenk meydanına çıkmışlardır. Fesat komitelerine esir olanlar ise
kılıcını sadece din kardeşine sallıyor... Meydanlarda
zındık kellesi yok; ehli iman kelleleri var. Cengaverlik küffar karşısında
verilen mücadeledir; fesatlıkla Müslümanları bölüp, parçalamak değildir.
Anadolu toprakları,
fesatlıkla değil; birlik ve beraberlikle fethedildi… İstanbul nifak gücüyle
değil; birlik ve iman gücüyle fethedildi. İslam tarihinde, nifakla elde
edilmiş bir başarı yoktur! Hatta iman ve Kur’an hizmetinde birinin imanının
kurtuluşuna nifak ve şikak değil ihlas ve sadakat vesile olmuştur. İnsan olan insan, hele inanan biri, illa
fesat çıkaracaksa, bari gidip o meziyetini ehli küfür içinde kullansın! Küffar
içinde fesat çıkarıp; güçlerini parçalamayı hedef bilsin. Madem fesat çıkarmak
krizini ve alçaklığını aşamıyor; bari alçak toplulukları dağıtma misyonu
üstlensin ki Müslümanların işine yarasın...
İstisnalar hariç; ihtilaf çıkaran bazıları bilmeden İslam’a
zarar vermekteler... Fakat şunu bilmeleri elzemdir ki; ihtilaf ve dedikodu
sadece zarar verir, meşveretin hedefi ise daha güzelini yakalamak içindir.
Meşverete ihtilaf dili hakim olur ise orada zaten hakikat barınamaz. Küfür bir tahriptir, kâfirin tahripkâr
olması normaldir. Asıl sıkıntılı olanı inandığı halde tahripkâr olanlardır…
Kardeşlerim, ağabeylerim: Bilerek veya bilmeyerek ama Kur’an
ve iman davasına zarar veren bir Twit gördüm. Kimden olduğu önemli değil,
zihniyet önemli. Noktasına virgülüne kadar hiç dokunmadan paylaşacağım: “Nur Söz her gün Hüsnü Bayram abiyi adeta
kutsuyor! Adeta Meşveret Cemaatinin
Lideriymiş gibi propaganda yapıyor.!
Neden? Birilerin etrafını kuşattığını düşündürüyor.. Geçmişte de Sungur
Abiye yaptı bazıları.. Dikkat edelim..!!!?”
Aynen bu ifadeyi kullanmış. Ah muhterem ah! Risale-i Nur hizmetinde
liderlik ve post yok ki! Nur Hizmetinde
lider Risale-i Nurlardır. Muhterem
Hüsnü ağabeyimizde O liderin reçetelerine göre hareket ediyor ve korsan bir
reçete hazırlamıyor ki. Hüsnü Ağabeyimize hürmet edenlerde; Üstadımızdan
bize kalan iki emanet (Risale-i Nurlar ve ağabeyler) den biri olduğu içindir.
En başta liderimiz Kur’an ve Hz. Peygamberimizdir. Risale-i Nurlarda bütün
eczalarıyla O kutsi davaya hizmetkar olduğu için ve bizi hakikatlere ulaştıran
bir vasıta olduğu için bir cihette liderimizdir. Rahmeti rahmana kavuşan
ağabeylerimiz olmak üzere Üstadımız bile kendilerini Risale-i Nurlara talebe
olarak görmüşlerdir. Bediüzzaman’nın bile kendini lider görmediği bir hizmette,
hizmetinde bulunmuş ağabeyimiz mi lider olarak kendini lanse edilecekler? Zannınızda yanlışsınız: Ne Hüsnü
Ağabeyimiz, nede ervah aleminde iman derslerine devam eden ağabeylerimiz lider
gibi davranmadılar… Aslında ağabeylerden hariç, bazı muhteremler, lider
havasına girdiler… Hüsnü Ağabeyimiz, Nur
Söz’le, Bediüzzaman tarzı risale dersleri yaparak, bu milletin atmosferine nur
zerreleri ekiyor… Başka bir amacı, hele hele liderlik amacı olsaydı;
etrafında pırıl pırıl insanlar ve dünyada takip edip, Nurlara sarılanlar
olmazdı. Sonra Hüsnü Ağabeyinin liderliğe ihtiyacı da yok ki; Kur’an ve iman
talebesi olmak öyle bir makam ki Allah hepimize nasip etsin. Allah,
tahammülsüzlüğümüzü, başta şeytana ve din düşmanlarına sergilemeyi nasip
etsin... Bu satırları yazan birisi olarak da eğer fitneye sebep oluyorsam bana
da şuur ve sadakat versin.
Allah İslam’a hizmet
edenleri bölünmekten, parçalanmaktan muhafaza etsin ve cemaatler içine fesatlık
için girenlere de fırsat vermesin, uyanmalarını nasip etsin. Gerçektende
ölüm ve ahiret var! Mesailerimiz iman ve Kur’an hizmetine olmaz ise; imansız
gidenler yakamızdan tutacaklar ve bizi de fesat çıkarmak kurtarmayacak, işimize
yaramayacaktır. Ya Rab! Bizlere ihlas ve
uhuvvet ver. Vatanımıza maddi olarak hizmet eden Reisimiz Erdoğan’a ve manevi
hizmette bulunan Hüsnü Ağabeyimize ve sadık Nur Talebelerine ve başka
kulvarlarda İslam’a hizmetkar olmuşlara da yardım et, şeytanın şerrinden
muhafaza et! Allah samimi hizmet edenlerden ebediyen razı olsun…
Bu yazıyı yazmamın gayesi; Müslüman kardeşlerimin imanına
olan hürmetim ve imanlarının lekedar olmaması içindir…
Son sözü Üstadımıza bırakıyorum: “Evet, efendiler! Gerçi Risale-i Nur sırf âhirete bakar; gayesi Rıza-yı
İlâhî ve imanı kurtarmak ve şakirtlerinin ise, kendilerini ve vatandaşlarını
idam-ı ebedîden ve ebedî haps-i münferitten kurtarmaya çalışmaktır. Fakat
dünyaya ait ikinci derecede gayet ehemmiyetli bir hizmettir; ve bu millet ve
vatanı anarşilik tehlikesinden ve nesl-i âtinin biçareler kısmını dalâlet-i
mutlakadan kurtarmaktır.”