Ey insanoğlu hedefte sen varsın!
"İnsanlar, cehaletin kalın perdesi arkasından, gerçeği göremiyorlar. Katillerine kucak açıp onları alkışlıyorlar" demişti Goethe. Tam da öyle bir zamanda yaşıyoruz.
Düşünün, daha yakın bir zamanda, maske takmamız söylendi,
taktık. Hala takanlar var! “Birbirinizden
uzak durun” denildi, “tamam”
dedik. Küçük esnafa kepenk kapatın talimatı geldi, itaat ettiler.
Anlayacağınız
Covid-19 üzerinden korkuya tutsak edilmiş tüm dünya insanları küresel
diktatörlüğün boyunduruğu altına alınmak istendi. Ve bunu hiçbir bilimsel kanıta
dayanmadan yaptılar.
Başarılı oldular mı? Evet, oldular. Kısacası elimizi verdik,
kolumuzu kaptırdık.
Oysa arka planda tüm dünya insanlarına açılmış büyük bir
savaş vardı. Bugün çok ciddi bir
ekonomik buhran yaşanıyor. Toplumsal çürüme hat safhada. İnsan türü, hiç bu
kadar tehdit altında olmamıştı.
Bazı ülkeler fosil
yakıtlarını yasaklamaya başladı. Et tüketimine yönelik büyük bir nefret
pompalanıyor. Çiftçiler bir numaralı tehdit olarak görülüyor. İnsanlar nakitsiz
harcamaya yönlendiriliyor.
Başta Türkiye olmak üzere tüm ülkeler net sıfır karbon
konusunda çok gayretli!
İnsanlar da hiçbir
şey öğrenmesin diye en az yirmi yıl devlet okullarında tutuluyor. Şu düzeneğe
bakar mısınız?
Hatta karbon ayak izi, bankacılık uygulamalarına entegre edildi
bile. Örneğin karbon ayak iziniz belirli
bir sınırın altındaysa, banka size özel bir yeşil banka kartı sunuyor.
Bu kartla, seçili mağazalarda avantajlardan ve özel indirimlerden
yararlanma hakkınız oluyor. Belli ki sosyal kredi sistemine böyle böyle
geçilecek.
Ödüller ve cezalarla
birlikte, karbon azaltımı, davranışlarımızı değiştirerek satın alma ve seyahat
alışkanlıklarımızı kökten değiştirecek gibi görünüyor.
Anlayacağınız, dünya gittikçe psikopatlar tarafından yönetilen
bir açık hava akıl hastanesine dönüşüyor.
Baksanıza sizin
evinizden çıkmanızı ve seyahat etmenizi bile istemiyorlar çünkü ortadan
kaldırmak istedikleri karbon ayak izi değil, bizzat sizsiniz!
WEF kurucusu Klaus Schwab, bir ara şöyle diyordu; "Bundan on yıl sonra, bir beyin implantıyla,
burada oturup beyin dalgalarınızı ölçebileceğimizi ve insanların cevabınıza
nasıl tepki verdiğini veya cevabınız hakkında nasıl hissettiklerini hemen
söyleyebileceğimi hayal edebiliyor musunuz?
Bu ne demek biliyor musunuz?
Onlar neyi düşünüyor ve hissediyorsa siz de aynısını
yapacaksınız. Yani seçimlerinizin, tercihlerinizin ortadan kalkacağını
söylüyorlar. En azından bu doğrultuda çalışmalar yapıyorlar.
Köleliği bize
özgürlük diye yutturacaklar. E, çok azı hariç insanoğlu da her şeyi yutmaya
hazır hale geldi.
Hayat pahalılığının salgından sonra adım adım planlandığını
görmemek için aptal olmak gerekir. Hükümetler de bu krizi derinleştirmek için
ellerinden geleni yapıyor.
Düşünebiliyor musunuz? Birçok sebzenin üretim yeri olan
Milas’ta bamya ve börülcenin kilo fiyatı 100 lira, zeytinyağı ise 150 lira
olmuş. Akaryakıta gelen haftalık zamları, kira ve konut artışlarını da eklersek
durumumuz hiç de iyi görünmüyor.
“Dünya siyasetinin en
tehlikeli anlarını yaşıyoruz ve her geçen gün bir çatışmaya doğru
ilerliyoruz" diyen Macaristan Başbakanı Orban’a katılıyorum.
mRNA aşı teknolojisinin mucidi Robert Malone de geçenlerde, nüfus azaltma projesinin ABD hükümetinin
resmi hükümet politikası olduğunu kanıtlayan belgeler yayınladı.
Henry Kissinger ve
Henry Ford döneminden kalma belgeler, dünyanın sekiz milyardan fazla insanı
barındıramayacağını belirtiyor.
İnanın bunlar komplo değil.
Bugün insanoğlu doğrudan hedefte. Fıtri özelliklerimiz
tehdit altında. Bizi kıtlıkla, pahalılıkla sindirip insani özelliklerimizi,
özgürlüğümüzü terk etmemizi istiyorlar. Uyanmamız şart!