Dolar (USD)
34.55
Euro (EUR)
36.23
Gram Altın
2963.68
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
01 Haziran 2016

EY İMAN EDENLER, DİRENİN...

Yaklaşık üç asır önce.

Toplumsal sünnetullah aynen işliyor.

Her toplumun, her uygarlık ve medeniyetin kaderi ne ise İslam Dünyasını da es geçmiyor ve çöküş başlıyor.

  1. yüzyıla girerken başlayan süreç Batı'nın toparlanması, İslam dünyasının ise dağılması ile sonuçlandı. Bu sürecin sonunda Batılılar için İslam Dünyasını sömürgeleştirmek Osmanlı Devletinin yıkılması ile mümkün olmuştu.

İslam dünyasında o gün başlayan ve süren başıboşluğun sebebi Müslümanların Osmanlı sonrası yeni paradigma oluşturamamalarıdır. Buna Vahşi Batı'nın modern enstrümanlarla hipnoza tabi tuttukları halkları dilediği şekilde sevk ve idare ettiklerini eklersek, acınası üç asır boyunca İslam dünyasının nasıl pusulasız kaldığını anlayabiliriz.

Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş serüveni enteresandır. Halife, "fahri yaveri" ve Osmanlı Subayı Mustafa Kemal'i görevli olarak Anadolu'ya gönderir. Anadolu insanının toparlanmasıyla İmparatorluğun Batı'nın kuşatmasından kurtulabileceğine inanan Halife bu düşüncesinde haklı çıksa da sonraki süreçte beklemediği bir sonuçla karşılaşır:

İstiklal Savaşı kazanılır, dört bir yanı saran işgal kuvvetleri çekilir, lakin Lozan ile başlayan süreç milletin haberi olmadan Cumhuriyetin ilan edilmesi ve altı ay sonra da Hilafetin kaldırılmasıyla sonuçlanıru2026

Yaveri Mustafa Kemal'i Anadolu'ya gönderen Halife 60 metre kareyle ömrünün geri kalan kısmını geçirmeye mecbur bırakılırken, Mustafa Kemal de Halifesinin Sarayına ev sahibi ve Atatürk olarak döner. Bugün yaşamakta olduğumuz olumsuzlukların temeli bundan sonra atılır:

Cumhuriyetin kurucu aklı millete rağmenliği esas alarak farklı din ve etnik aidiyete sahip Anadolu insanını ötekileştirdi, sindirdi. Oysa dünya devletleri koşar adım ilerliyor; teknoloji, askeri, bilim, sanayi alanında kapanmaz bir farkla Türkiye'yi geride bırakıyordu.

Almanya 1946 yılında sona eren 2. Dünya Savaşı sonrasında yenilerek düşmanlarına teslim oldu. Yetmedi Doğu ve Batı Almanya olarak ikiye bölündü. Yetmedi yıllarca gelirini -savaşta yenilen taraf olduğu için- rakiplerine ödemek zorunda kaldı, ordusu terhis edilmiş, genç nüfusu yok olmuştu Almanya'nın. İşte bu Almanya yenik düştüğü savaştan sonra 90 yıldır savaşa girmemiş olan Türkiye'yi her alanda geride bıraktı.

Bunun en önemli hatta tek sebebi vardı:

Biz düşman üretip bu düşmanlığı arttırdık, onlar bilim, sanayi, teknoloji alanında yatırımlarını arttırdılar. Bu üstünlüğü elde eden Batı, önce aramıza nifak sokanların işini kolaylaştırmak için yeni projelerle döndüler.

NATO dediler, girdik girmez olaydık.

IMF dediler, katıldık katılmaz olaydık.

AET dediler, yarım asırdan fazla kapılarının eşiğine boynumuzu koyduk, yaranamadık.

İşin daha vahimi,

Bizi bu organizasyonlarla avutan Batı, bizi NATO'ya jandarma, IMF'ye borçlu köle, AET (AB) için ise manivela yaptılar. Sürünmemiz için, kendimizi bulmamamız için enva-i çeşit desise ürettiler. Bütün mesele Anadolu insanı düştüğü yeri bilmesin, düştüğü yerden kalkmasın.

Anlayacağınız derin dünya Anadolu insanını sadece dizüstü dururken çok sevdi.

Şimdi ise Recep Tayyip Erdoğan ve yol arkadaşlarının kararlılığıyla yeniden ayağa kalkan,

NATO'ya jandarmalığa son veren,

IMF'ye kapıyı gösteren,

BM'e, artık yeter,

Ve AB'ye canın isterse diyebilen bir Türkiye ile tanıştılar.

Beklemiyorlardı,

Şoktalar.

Nasıl oldu?

Nasıl fırsat verdik?

Çok hayıflanıyorlar.

Batı bugün bizlere yeniden diz çöktürmek için her yola başvuruyor.

Organize ettiği, büyütüp beslediği ne kadar terör örgütü varsa üstümüze salıyorlar.

Bölgede 3 yıldır yaşadıklarımız dışında, ABD Savcısı Bharara'nın Fetullah'ın basketçisini tebriklerini, Almanların soykırım oylamalarını, Kürdistan Federe Yönetiminde Talabani'nin ittifaklarınıu2026 bütün bunlar irili-ufaklı o saldırının farklı cepheleri.

En seçme elemanlarıyla bu örgütleri sevk ve idare ediyorlar. En ince yerimizden vuruyorlar. Bu direnişin lideri Recep Tayyip Erdoğan'ı alabilirlerse elimizden, işlerini daha kolay tamamlayacaklar, dik duran adam işlerini bozuyor.

Lakin.

Kaybettiği güveni yitirdiği yerde bulan Anadolulu boyun eğmiyor, direniyor, bıkmıyor, ümitsizliğe düşmüyor, direncini kırmıyor ve en önemlisi;

Bugün yaşananların bir iç siyaset, olmadığını, bunun ağır bir saldırı olduğunu görüyor ve bu yüzden Recep Tayyip Erdoğan'ı vermiyor, onun etrafında kenetleniyor.

Hatırlarsınız, Al-i İmran Sure-i Celile'sinin son ayetini:

"Ey iman edenler,

Sabredin/direnin, (zorluk ve sıkıntılarda adeta) direniş yarışında olun, irtibatlı/organize/dayanışma halinde olunu2026" İlahi fermanı gereği zorluklara, saldırılara karşı direniş destanı yazıyor Anadolu insanı.

Anadolu insanı kıyamda,

Anadolulu direnişte zirve yapıyor ve bu direnişle bütün oyunları bozuyor. Çünkü Anadolu insanı direnmez ise kendisine reva görülecekleri biliyor, yüzyıl önce yaşananları hatırlayanlar hala aramızda yaşıyorlar.

Hal böyle iken Anadolu insanını daha fazla zorluklarla sınıyorlar.

Direniş sürecek, şahlanış öncesi direnişin Batı başkentlerinde nasıl bir yankıya yol açtığını görüyoruz.

Batı şaşkın, bunca ağır saldırıya rağmen nasıl böyle bir direniş var diye hayretler aleminde.

Aslında bu direniş bir kıyamdır,

Batı'nın asırlık zulmüne, sömürüsüne, katliamlarına karşı kıyam. Batı'nın yerli işbirlikçilerine karşı kıyamdır bu direniş.

Yeni Türkiye'de, eşitlik ve hakkaniyete dayalı beraberlikle taçlanacak kardeşliği inşa ederken Anadolu Kıyam etmeyecek de ne yapacaktı?

Bütün saldırıları göğüsleyen, her saldırıyı büyük bir basiret ve ferasetle okuyup püskürten Anadolu isyanı Derin Dünya ve içerideki elemanlarına karşı KIYAM halini bozmamaya yeminli.

Gerisi ülkeyi idare edenlere kalmış, Anadolu hazır ve kıyamda. Kardeşlik, esenlik ve adalet için bütün oyunları bozma zamanı.

Çok hamasi oldu biliyorum,

Hamasetin bu gerçekliğin bir yarısı olduğunu da biliyoruz...