Dolar (USD)
34.54
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3008.76
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
18 Mart 2021

Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın

Geçen hafta Papa Franciscus'un, Irak ziyareti tartışmalarla bitti. Zira tarihinde ilk kez Irak’a giden Papa’nın, Şii lider Sistani ile VERDİĞİ FOTOĞRAF ve akabinde Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) görüşmesinde yaşanan SKANDALLAR SİLSİLESİ, öylece geçiştirecek cinsten değildir. O yüzden Papa’nın Sistani ziyaretinde servis edilen resmi gördüğümde, son otuz yılda Irak ve çevresinde yaşanan GİRİFT İLİŞKİLERİN, zihnimde canlandığını belirtmek isterim. Adına dinler arası diyalog mu dersiniz, Şii-Sünni çatışmasının temelleri mi yâda Batı ile Şii dünyası arasında yeni bir bölgesel ittifak mı bilinmez ama SİYASİ, ASKERİ ve JEOPOLİTİK hesaplarla bezeli bir plan olduğu aslında gayet açık. Öyle ki Türkiye’nin K. Irak’a yaptığı terör operasyonlarına karşı, Haşd-i Şabi ve diğer İranlı örgütlerin tehdit mesajları yayınlaması bizi teyit eder nitelikte seyrediyor. Üstelik senelerdir Irak’ı işgal eden Tahran’ın, Türkiye’yi "Irak'ın egemenliğini ihlal etmekle" suçlaması da fazla söze hacet bırakmayan cinsten.

Yani Amerika’nın son dönem İran’a yönelik sıcak açıklamaları ve Papa’nın Sistani ziyaretini bir potada eritirsek, Batı-İran hattını etkin kılarak hem Sünni coğrafyayı bölme, hem de Türkiye’yi çevreleme düşüncelerinden bağımsız görmemek lazımdır. İnşallah yanılırım! Lakin Papa’nın Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile görüşmesinde yaşanan PUL SKANDALI, ne denli büyük bir hesap içerisinde oldukları noktasında şüphelerimi artırmıyor da sayılmaz. Gerçi Hatay, Sivas, Erzurum, Kars gibi birçok ilimizin, SÖZDE Kürdistan haritasına dâhil edildiği pul olayında, gelen teptiler üzerine Kürt Bölgesel Yönetimi geri adım attı. Fakat mevcut vakıa kokuşmuş emperyalist zihniyetin ve dahi bu topraklardaki sadık taşeronlarının, bizlere nasıl bir ideal doğrultusunda ilerlediklerini de bir kes daha ispatlamış oldu.

Anlayacağız bir önceki yazımda da değindiğim üzere, Suriye ve Irak güzergâhında terörle, D. Akdeniz ve Ege’de de Yunanistan, ABD, Fransa ve çeteleriyle, Türkiye’yi ÇEVRELEME PLANLARI yaptıkları artık inkâr edilemez. Şimdide aynı amaca binaen, doğudan bir mevzi açma derdinde oldukları ise aşikâr. Bu da ileride terör örgütleriyle devletler arasındaki KALIN ÇİZGİYİ KALDIRARAK, tek hedefe yoğunlaşacaklarını bariz gösteriyor. Elbette bu durum, yeni bir planın eseri değil muhakkak. Sadece Biden’in göreve gelmesiyle, biraz hızlanmışa benziyor, o kadar. Yoksa bitti dedikleri DEAŞ’ın yine sahne almasını; ardından Uluslararası medya öncülüğünde, Amerikan beslemesi PKK/YPG’yi cilalama yarışına girmelerini; Şii gruplar ile PKK/YPG’nin, Suriye’de birlikte hareket edecekleri haberlerini; ABD Temsilciler Meclisindeki 170 üyenin, tam bir Fetö ağzıyla kaleme aldığı Türkiye aleyhindeki mektubu, ABD Dışişleri Bakanına göndermesini ve içerideki irili ufaklı bazı kara beyinlilerin, yürek yemişçesine hadsizleşmelerini, bir tesadüften olarak yorumlamak imkânsız…

Evet, anlattıklarımı yaşadık, yaşıyoruz maalesef. Sn. Erdoğan’ın "Suriye'den Akdeniz ve Kafkaslara uzanan kriz noktalarını birleştirdiğinizde, çıkan tablo Türkiye'nin kuşatma altına alınmaya çalışıldığıdır" ifadeleri zaten o demek değil midir? İşte bu minvalde incelediğimizde; son yıllardaki en büyük mücadeleyi, söz konusu KUŞATMAYI YARMAK ve TÜRKİYE’Yİ DURDURMA PLANLARINI BOZMAK üzerine verdiğimiz şüphesiz. Keza K. Irak ve K. Suriye’ deki terör örgütlerini silahlandırarak, bir terör koridoru oluşturma emellerini, yaptığımız harekâtlarla nasıl akamete uğrattığımız açık. Tabi Akdeniz’deki İsrail, GKRY, Yunanistan, Mısır’ın EastMed projesinin, Libya Meşru Hükümetiyle imzaladığımız Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşmasıyla çöpe atmamız ve Kafkaslarda Can Azerbaycan’a sağladığımız destekle, nasıl tehlikeli bir oyunu bozduğumuz ise malumunuz.

Hülasa yeni dönemde ABD’nin BÖLGEYE DÖNÜK YAKLAŞIMLARINDAN net olarak anlaşılıyor ki, Türkiye onlar için dost ve müttefik bir ülke konumunda değildir. Zira Blinken'in “sözde müttefik çıkışı” üzerine, daha ne söylenebilir ki? Ama Üstad Necip Fazıl’ın “EY DÜŞMANIM, SEN BENİM İFADEM VE HIZIMSIN” biçiminde ifade ettiği gibi ne yaparlarsa yapsınlar, Devletimizin azimle mücadele edeceğinden en ufak bir tereddüdümüz bulunmuyor. Çünkü itaatkâr, uysal, yutkunan bir Türkiye artık yok. Bilakis savunma faslını kapamış, TEHDİDİN ÜZERİNE BİZATİHİ YÜRÜYEN bir Türkiye mevcut karşılarında. Zaten tek sorun da onca dayatma, ambargo ve tehditlerine rağmen, yıkılmayıp dimdik ayakta kalmayı başarmamızdan kaynaklanıyor. O sebeple dışarıda ve içerideki birçok hadiseye, bu gözle bakmakta yarar vardır. Özellikle de söylenenlerden çok, söylenmeyenlere…