Dolar (USD)
35.16
Euro (EUR)
36.64
Gram Altın
2977.28
BIST 100
9949.01
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
01 Ağustos 2019

Ey ahali, ölüm var!

Gecenin bir saatinde sorunlarıyla baş edemeyip intihar seçeneğini düşündüğünü söyleyen, geleceğe dair güzel projesinin olduğunu bildiğiniz, cinsiyeti ile problemi olup ne yapacağını kestiremeyen, yaşadıklarının faturasını Allah’a çıkarıp isyan bayrağını çeken, aynı zamanda da evlenme planı yapıp iş başvurularında bulunan, üniversitesini yenice bitirmiş çiçeği burnunda bir genç hiç sizi aradı mı?

Çaresizlikler içinde kıvrandınız mı? Zaman kazanmak için ilk fırsatta arayacağını söyleyerek Rahman’a el açtınız mı? Kendinizden kilometrelerce uzakta sanal ortamda yaptığınız konuşma ile size tam güvenen bir gence, ne söylesem ne desem de ruh halini düzeltsem deyip gözlerinizden yaş akıttınız mı?

Telefonda durumunuza, mezarlarını park haline getirenleri ibreti alem olsun diye “ Ey ahali, ölüm var” paylaşımınıza “bir de yaşayan ölüleri ziyaret etseniz” diye feveran eden, eşi tarafından devamlı darp edilen, ne gidecek kapısı ne de kendini anlatacağı dili olmayan, derdine derman olamadığınız, her görüşmenizde perişan olduğunuz bir bildiğiniz var mı?

İki çocuğu ve onca yaşanmış güzel anılara rağmen bitirme kararını alan, “yine de bir defa daha sizinle konuşmalıyım” diyerek kapınıza gelen, gözyaşlarını içine akıtan, kendi isteklerine cevap vermediğinden dolayı serzenişte bulunan, karşıdakinin değişimi ile ancak düzeleceğini düşünmelerinden dolayı 20 yıllık birlikteliği bitirme noktasına getiren yakınınız oldu mu?

Hayatının bütün sorumluluğunu “kızım seven üzmez, kabul et” diyen annesinin üzerine yıkan, eşi tarafından devamlı üzülen, onca çalışıp para kazanmasına rağmen kendine çorap bile alamayan, cebinde parası olmadığı için yolda kalan, yaşanan onca acılara rağmen güzellikle ayrılmayı dileyen danışanınız oldu mu?

Peki eşinin aldatmalarına rağmen bağrına taş basıp gideceği yeri olmayan, evine alınmayıp kapıda kalan, kendisine bulaşan bir virüse sebep olarak doktorun bir beyanına inanıp hanımını annesinin evine götürüp pasaportunu yaktıran, bir yolunu bulup gurbet yoluna düşerek yaşam mücadelesi veren gözü yaşlı kişilere bakıp ne diyeceğinizi bilemediğiniz anlarınız oldu mu?

Anne artık yazılarına renk kat dedi oğlum. Seslendiren değerli dostum Fatma hanımda “örneklerle anlat” dedi. Söyler misiniz ben nasıl renkli bir yazı yazabilirim?

Hangi yaşanmış acıları kağıda dökebilirim? Gün olmuyor ki bu gözler, bu kulaklar yeni acılara şahit olmasın?

Bizler neler konuşup nelerle uğraşırken, Üsküdar’da çoktan sabah oldu.

Acılarına yeni acılar ekleyip fırsatları tek tek ellerinden kaçıranlara her gün yenileri eklendi. Hayatın ağır yükünü yalnız kaldırmaya talip olanlar, derdine derman olacakları hayatından uzaklaştırdı bile. Halbuki hayat yükü yalnız başına kaldırılamaz ki!

Şeytan ve şeytanlaşmış insanlar görevlerini başarıyla yerine getirmektedir. Hiç kimse ne yerinden, ne anne babasından, ne karısından, ne kocasından, ne cinsinden, ne de hayatından memnun değil. Hal böyle olunca yaşanan her olay ıstırap vermekte, acılar yaşatmakta, acı yaşadıkça acı vermeyi istemektedir. İmtihanın ağırlığından da intihar mı etsem diye düşündürtmektedir.

Elbette her şeyi hak ile,bir sebebe binaen yarattığını söyleyen Rahman, kendisine güvenip teslim olanlara bir yol gösterir, bir kapı açar. Peki Rahmanın büyüklüğü karşısında kendi söylemlerini, egolarını, heva ve heveslerini koyanlar ne yapar?

Kendi yarattıkları dipsiz kuyular içinde yuvarlanan bu kişilere kim el verir? İç dünyalarında dolanan onca soruların cevabını kimden öğrenir?

Gecenin bu saatinde hiç tanımadığımız bir yavru için gözlerimizden yaş akıtıp Rahman’dan yardım talep edebiliyorsak, kadın sığınma evine gözlerimiz arkada kala kala bıraktığımız yeni evli bir kardeşe “nasıl yardım edebiliriz?” diyerek etrafımızda soruşturma yapabiliyorsak geleceğe dair bir ümit vardır.

Bütün yaşanmışlıklar gelecekten çalınmış hayallerdir. Bunun yanında seçimimizdir. Bizler yenilgiyi ya da savaşmayı seçeriz. Mutlu olma hakkı da daima savaşanlarındır.

Öyle ise kaderimizi kendi isteklerimiz üzerine inşaa edildiğine inancımızla Rahman’a el açmalıyız.

Hayatımıza anlam katan eylemleri çoğaltıp, sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz.

Birilerinin görevlerini ihmal etmelerini sebep gösterip görevlerimizi ihmal etmemeliyiz.

Daha da önemlisi birinin bizi gözettiğini fark edip, hayatın en gerçek yönü olan ölüm ile bir gün karşılaşacağımızı unutmamalıyız. Zira o gün, kimse kimseden yardım görmeyecektir. Bunu bilmeliyiz.

Ves-Selam...