Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
23 Aralık 2022

Evrensel değerler perspektifinde İslam ve demokrasi

İslam ve doğu toplumlarının Batı eksenli kavramlarla pek de barışık olamayışından mıdır, demokrasi kavramı hep farklı algılandı.

Şayet demokrasi, insanların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan ve halkın taleplerini karşılamayı taahhüt eden bir yönetim biçimi ise, bu hususta İslam ve demokrasi arasında herhangi bir problemden bahsetmek anlamsızdır.

Çünkü bu hakların korunması bakımından, ikisi arasında bir aykırılık söz konusu değildir. Hatta İslam, bir taraftan ferdi hukukun korunmasını emrederken, diğer taraftan da toplumsal hassasiyetlere atıfta bulunur ve içtimai ruhun canlı tutulmasını ister. Bu yüzden, fertlere yüklenen her sorumluluğun, aslında toplumsal hayata bakan bir yönü vardır.

Bu durum, bilakis Müslüman toplumları demokrasi ile entegre konusunda bir adım önde götürmektedir.

Demokratik yönetim biçimiyle idare edilen ülkelerde, toplum tarafından seçilen ve yine toplum adına karar mekanizması olarak işleyen bir meclis vardır. Bu, üzerinde durulması gereken en önemli müesseselerden biridir. Bunun İslam Literatüründeki tam karşılığı, danışma kurulu olarak tercüme edebileceğimiz, ŞÛRÂ müessesesidir.

Yapılması planlanan işlerin, istişare sonucunda karara bağlanması gerektiği konusunu, Kur’an farklı ayetlerde açıklamaktadır: “Onların işleri, aralarında danışma iledir.” (Şura 38)

Kısaca, İslam’ın benimsediği idari yapı, danışma (meşveret) üzerine kurulması gerektiğinden hareketle, 'otokrasi', 'teokrasi' veya 'oligarşi' den tamamıyla ayrılır.

İslâm'daki istişare sistemi, çoğunluk veya azınlık farkı gözetilmeksizin imkan dahilinde herkesin görüşünü almayı gerektirmekte, ancak, görüşler içinde tercihe şayan olanın, parmak hesabıyla değil, derin ve tarafsız aklî araştırma neticesi tespit edilmiş olanın tatbik mecburiyetini içermektedir.

Fertlerin ve toplumların mutluluğuna katkıda bulunma gayesi ve arzusu olan herkes için, en makul olan şey, din olarak İslam’ın evrensel değerlerinden, idari bir mekanizma olarak da demokrasinin öngördüğü temel hak ve özgürlüklerden yararlanmanın yollarını aramaktır.

Adı ne olursa olsun, insanların huzur ve mutluluğu için yürütülen çabalara İslam’ın herhangi bir itirazı söz konusu değildir ve olamaz da.

Sosyal bir toplumda İslam’ın öngördüğü en önemli değerler, insanlar arasında, eşitliğin, adaletin ve ferdi hukuk dokunulmazlığının sağlanmasıdır.

Demokrasi, tarihi süreç içerisinde batılı değerlerle harmanlanarak gelişmiş ve uygulamada Batı Medeniyetinin ilke ve kurumlarının taşıyıcısı konumu dolayısıyla yapılabilecek meşru itirazlar saklı kalmak şartıyla, kavram ve içerik olarak demokrasinin Müslümanların çoğunlukta olduğu ve İslam hukukunun uygulandığı toplumlarda uygulanmasının önünde bir engel bulunmadığı, hatta İslam’ın zorunlu veya tavsiye niteliğindeki prensiplerinin önemli bir kısmının, demokrasi ile amaçlanan insan iradesine dayalı toplumsal düzen ve siyasette halkın katılımı ilkelerini hayata geçirmeyi hedeflediğidir.

Günümüz dünyasında siyasi ve dini coğrafya birlikte incelendiğinde, bir takım Sosyo-ekonomik ve kültürel değişkenler ile tarihi gelişimin ülkelerin demokratik sisteme geçişleri konusunda daha fazla etkili olduğu görülecektir.