"Evlilik için ehliyet, ruhsat Lütfen!"
Duydunuz mu?
Evlenmek
isteyenler ehliyet alacaklarmış, ilgili Meclis Komisyonu’na böyle bir “öneri” gelmiş.
Aslında
mevzuatta var.
Medeni
Kanun’un 133’ncü Maddesi, “Akıl
hastaları, evlenmelerinde tıbbî sakınca bulunmadığı resmî sağlık kurulu
raporuyla anlaşılmadıkça evlenemezler.” diyor.
Daha
ne desin!..
Yok,
bu da yetmiyormuş!..
*
Bilirsiniz…
İstanbul
Sözleşmesi’nin “Kadına Şiddeti Önlemeyi”
hedeflediği çok söylendi ama ayrıntılarda “başka, başka şeylerin, nice nice tuzakların” olduğu bizim gibi az
sayıdaki vatan evlâdının ısrarla vurgulamasından dolayı anlaşıldı!..
O
günlerde, bize gerçeklerin altlarını çizdiğimiz için sataşanlardan bazıları,
Sayın Erdoğan “iptal” talimatı
verince, çark etti.
“Şey, aslında ben de demiştim!”
filan...
Çevir
kazı yanmasın!..
*
Şimdi
de bu mevzu, “Evlilik için ehliyet!”
“Ehliyet, ruhsat lütfen!”
*
Yeni
düzenlemeyle, evlenmek isteyenlerden
"psikolojik
rapor, sabıka kaydı filan" talep edilecekmiş…
Bildik hukukçulara sordum, “sabıkası olana evlenme yasağı” diye bir uygulama olmaz,
diyorlar!..
“Aile
Uzmanları”na da sordum.
Onlar da, “Bu tür uygulamalar nikahsız
birliktelikleri teşvik eder!” diyorlar.
Bir de şunu ekliyorlar:
“Birçok haberde, sevgilisi tarafından şiddete
uğrayanları görüyoruz! Meseleyi, evlilik meselesi olarak görmek ne kadar
yanlış! Şiddete maruz kalan kadınların daha çok ‘hangi ortamlarda’ şiddete
maruz kaldıklarını biliyoruz!”
*
Efendim…
Şöyle
devam edelim:
“Mesele kadına şiddeti önlemek”
mi?
Elbette!..
Kime
yöneldiğine ve kimden geldiğine bakmaksızın her türlü şiddete aynı şiddetle
karşı çıkalım mı?
Ne
dersiniz?
Bu
işin kadını, erkeği, çocuğu mu olur?.
Yok
kadına şiddet, yok erkeğe şiddet, yok buna şiddet, gibi ayrımcılıklar
yapılmamalı, şiddete bir bütün olarak bakılmalıdır.
“Mağdura ve mağdureye kimlik
sorulmaz!”
Öyle
değil mi?
Efendim,
“Kadına şiddet daha fazla!”
Kime
fazlaysa fazla, olmamalı!..
Bu
işler de temelden ele alınmalı.
Hani
hep, “Ömerler istiyoruz!” denir ya…
Hz.
Ömer ruhlular nerelerde, nasıl yetişir?
Hazret-i Ömerler, Hazret-i
Ebubekirler, Hazret-i Ayşeler arıyoruz!..
*
Her
erkeğin, her kadının annesi ve babası var.
Aydan
gelmiyorlar ki…
Erkekler
ve kadınlar şiddete eğilimliyse, burada hepimizin sorumluluğu var.
Bilirsiniz,
insanın yetişmesi üzerindeki “Anne” etkisi ne kadar!..
*
Evet…
Şiddete
eğilimli insanlar yetiştirmeyelim!
Olmaz
mı?
Bunun
için de yapılması gereken nice iş, atılması gereken nice adım var.
Öyle
değil mi?
RTÜK’ü iyice harekete geçirelim,
mesela!..
Sabah,
akşam şiddeti özendiren programları engelleyelim!..
Bir
kişiye 40 kere deli derseniz, deli olurmuş!..
Bir
topluma da, gece gündüz “şiddeti” gösterirseniz, şiddet kanıksanır!.
Hadi
bakalım, malûm kanalların üzerine gidelim.
“Şiddeti kanıksatan”
programların üzerine gidelim!..
Şiddeti
özendiren dizilerin üzerine gidelim.
Şiddeti
kanıksatan yayınlara karşı eldeki mekanizmaları çalıştıralım!..
Mevzuattaki
cezaları çatır çatır keselim, cezalar yetmiyorsa arttıralım!
Başka
neler neler var, yapılması gereken…
Okullarımızda,
‘Medeniyetimiz”in, İslam’ın “aile mensupları arasındaki saygı ve
sevgiye verdiği önemi” ortaya koyan güzel misallerini çocuklarımıza ve
gençlerimize hakkıyla anlatmanın yollarını arayalım.
Ağaç
yaşken eğilir, değil mi?
Bizler,
“Eğitimde istediğimiz başarıyı maalesef
elde edemedik!” deme noktasında olmamalıyız.
Eğitimde
ve elbette manevi eğitimde, “başarılı”
olmakla, çocuklarımıza dünümüzü, bugünümüzü ve yarın tasavvurumuzu en güzel
şekilde anlatmakla, onların yüreklerine “güzellikleri”
yerleştirmekle mükellef değil miyiz?
Buna
mecbur değil miyiz?
Bunları
hakkıyla yaptığımızda, görün bakın şiddet nasıl azalıyor!..
“Aile Mutluluğu”na
giden yolları, baba ocağında ve anne kucağında iken hakkıyla anlattığımızda,
görün bakın şiddet nasıl azalıyor!..
Süresiz
nafaka gibi, milyonlarca kadının ve milyonlarca erkeğin şikayetçi olduğu bir “acayiplik” hâlâ yürürlükteyken, “aile huzuru” nasıl temin edilecek?..
Birçok
vatan evlâdı, bu yüzden “Neme lazım
arkadaş!” diyerek, evlenmiyor!..
Boşanmalar
niçin artıyor, evlenmeler niçin azalıyor?
Bunların
sebeplerine inmeyecek miyiz?
Bunları
ortaya koyan çok geniş kapsamlı ilmi toplantılara öncülük etmeyecek miyiz?
“Sevişirim evlenmem!”
pankartları açan femifaşist zihniyetin tuzaklarına dikkat çekmeyecek miyiz?
***
ŞİDDETLE
MÜCADELEDE… KİME YÖNELİRSE YÖNELSİN, KİMDEN GELİRSE GELSİN!
Kadına şiddet, erkeğe şiddet, çocuğa şiddet, hayvana şiddet,
tabiata şiddet!..
Hepsiyle ayrımsız mücadeleye sonuna kadar evet!..
Bunun için de, “Mutlu
Ailelerin” sayısını arttıracaksınız!..
Evlenmelerin azaldığı, boşanmaların arttığı, kadının “cinsel meta” olarak görüldüğü
toplumlar mutlu olamaz!..
Huzurlu olamaz!..
“Sözde” sanatçıların gayri meşru ilişkilerinin “Çapkın sanatçı sevgilisiyle böyle görüntülendi!”, “Güzel Manken sevgilisiyle objektiflere
böyle takıldı!” lâflarıyla alabildiğine övüldüğü toplumlar mutlu ve huzurlu
olamaz!..
Hedonizmin teşvik edildiği toplumlar, mutlu ve huzurlu
olamaz!..
*
Şimdi aklıma geldi:
Geçenlerde bir tanıdığımız, “Çalışan kadın daha kolay koca buluyor!” demişti de, ne kadar
üzülmüştüm!..
Ne biçim ortam bu!
Buyurunuz efendim;
Gecelerini gündüzlerine katarak, aileleri için “çalışan” ev hanımlarının “emeklilik sosyal güvencesine” sahip
olmaları için gerekli adımları atalım!..
Bu arada şiddeti engellemek için gerekli kanuni tedbirleri de
hakkıyla alalım.
Yapanın yaptığı yanına kâr kalmasın!
Mesela, sokakta insanların kafalarını sopalarla
parçalayanların adli kontrol şartı ile serbest bırakılmalarına engel olacak
kanuni düzenlemeler getirilsin!..
Hatta...
Vahşice, canavarca hisle, tasarlayarak cinayet işleyenler
için idam getirilsin!
Yapılacak çok şey var.
Bunun için de...
“Ehliyet ve
liyakat sahibi insanların, yani münevverlerin birikimlerinden istifade etmek
gerekiyor!”
Aile meselesi, beka meselesi değil mi?
“Boşanmalar hızla
artıyor, evlenmeler hızla azalıyor!” diyorum…
Alooo!..
Boşluktaki insanımız, algı operasyonlarından gittikçe daha
fazla etkileniyor, diyorum…
Aloooo!
Ekranlarda her türlü rezillik rahatça sergileniyor, diyorum…
Alooo!..
Ben bunları söylerken, bir “ses”geliyor:
“Ehliyet ve ruhsat
lütfen!”
*
“Buyurunuz memur bey!”