Dolar (USD)
35.26
Euro (EUR)
36.83
Gram Altın
2966.83
BIST 100
9850.93
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 Temmuz 2022

Evlere dönelim!

Anne ve babaların akşamları bütün aileyi bir araya ‘çay saati’ adı altında televizyon başına toplayıp; sohbeti, muhabbeti hatta bütün söz hakkını ‘ekranlara’ verdiği bir akşamüstünden selamlar sayın okur. Bütün aileyi fiziki olarak bir arada tutmuş olmanın vermiş olduğu haklı gururu, ebeveynlere bir iki saat yaşattıktan sonra herkesin kendi dünyasına hızla dönüş yaptığı yerden sizlere yazıyorum. Gündüz rızkını aramak için evden çıkan ve çeşitli işlerle meşgul olan bu insanlar akşam güneş battıktan sonra evlere döndüler. Evlere döndüler mi gerçekten? Bedenler evin kapısından içeri girdi evet. Gördüm annenin yaptığı yemeği herkes büyük bir iştahla yedi. Bulaşıklar yıkandı. Herkes çay içmek için televizyon odasındaydı. Eksik kimse yoktu. Baba, anne ve çocuklar. Herkes oradaydı, yorgun bedenler odadaydı. Ama hiç kimse yoktu. Ruhları yoktu. Sohbeti ilk başlatan haber kanalları oldu. Aklınıza gelebilecek her türlü sohbet konusuna değindi, bir ara canları sıktığı için kanal değişildi bu kez sohbeti diziler başlattı. Dizi, sohbete ara verince reklam sessizliği aile bireylerini rahatsız etti. Aman kimse konuşmadan sohbeti bir başka kanala devredelim düşüncesiyle kanallar gezildi. Çocukların, gençlerin hatta yetişkinlerin elinden sadece uyurken düşen ve genellikle ergenlikten sonra vücudunun bir parçası olan organ, akıllı telefonlar, reklam riski taşımayan cankurtaran simitler vardı neyseki. Asla zihin yormaz. Birkaç emoji ile dünyanın öbür ucundaki bir insana bütün meramınızı anlatabileceğiniz, bas bas bağıran ve sizi neredeyse boğacak olan yalnızlığınızın üzerine atılan bu can simitlerini; evde, işte, sokakta, konserde, parkta, camide, seminerde, okulda rahatlıkla taşıyabilirsiniz.

Küçükten büyüğe hepimiz yalnızız insan kardeşlerim. Yalnızlığımızı, zayıflığımızı gizleyen ‘ekranlar’ artık hayatımızın vazgeçilmez bir parçası. Evimizin her köşesi buram buram yalnızlık kokuyor. Başını telefondan, sosyal medyadan kaldıramayan anne, çocuğunun hangi youtuberları takip ettiğini fark edemiyor. Akşamları eve gelen baba, televizyondan fırsat buldukça telefon ekranına bakıyor. Akşam yemeğinde bile ev halkının konuşmasına, muhabbet etmesine müsaade etmeyen televizyonun keyfi pek yerinde. Sosyal medyadaki videoları izleyerek sürekli ‘pasif alıcı’ modunda olan ve iki cümleyi bir araya getiremeyen çağımızın insanının hali ise içler acısı.

Eskilerin bir sözü var: ‘Yalnızlıktan, ayıya han bacı demek zorunda kaldım.’ Yalnızlaştıkça, birer birer eksildikçe; teknolojik aletler, sosyal medya platformları artıyor. Sosyal medya platformlarının hepsi, yan yana, yüz yüze, ten tene muhabbet etmenin önünü kapattı. Sıcacık keyifli sohbetler, yerini buz gibi, samimiyetsiz emojilere bıraktı. Gerçek hayatta annesini belki sayılı öpmüş insanlar, bu platformlarda emojiler aracılığıyla bu ihtiyacını gideriyor. Fakat giderdiğini zannetmekle kalıyor. Çünkü emojiler gerçek anlamda gülümsetmediği için bu ihtiyacımız havada asılı kalıyor. Böylece gülümsemeye hasret, onu karşılandı zannedip arka plana itmiş, kelimelerin tesirini unutmuş, susmuş, bakışların sıcaklığını fark edememiş soluk ve donuk gözlere sahip bir nesil büyüyor.

Mahremiyetin sosyal medya aracılığıyla ihlal edildiği ve bu ihlal sonucu herhangi bir rahatsızlığın duyulmadığı evlerin kapılarına vurulan kilitler, evin içini göstermesin diye pencerelere asılan perdeler, anlamsız. “Akşam ezanından sonra eve gelmek yasak” düsturu ile büyüyen bizler, hiç evden çıkmadan dünyanın öbür ucundaki bir insanın evine günün her saatinde girebildiğimiz bu çağa uyum sağlamakta vicdan azabı duymalıyız.

Öyleyse:

Evlere dönelim!

Fakat içi boş, yalnızlıktan duygularımızın yankı yaptığı, kuru kalabalıkların olduğu evlere değil! Anlatabildiğimiz, içindeyken kalbimizin sesini dahi duyabildiğimiz, sıcacık samimi yuvalarımıza dönelim. Sorunlara artık yalnız değil hep birlikte çözüm bulalım. Yakup(as)’un sünnetinden giderek, çocuklarımızla konuşalım, İbrahim(as)’ın izinden giderek asi de olsa aile fertlerimizle yumuşak dille konuşalım. Hz. Muhammed'i (S.A.V.) örnek alıp, torunlarımızla oyunlar oynayalım. Kalitesiz ve karaktersiz sohbetler başlatan ekranlardaki dizileri bir kenara iterek Lokman (as)’ın “yavrucuğum” diye başlayan öğütlerini sohbetlerimizin üslubu yapalım. Birlikte üzülelim ve birlikte mutlu olalım. Paylaşalım. Evet insanın hasletinde olan ve ‘Bakın! Ben burdayım’ını en sağlıklı paylaşabileceği evlere tekrar dönelim.

Bir kez evimizin tokmağına vuralım. Annemiz telefondan, babamız televizyondan, çocuğumuz bilgisayar oyunundan muhakkak kalkıp çalan kapıyı açacaktır. Biz tokmağa vurmakta ısrarcı olalım.

‘Evde kimse yok mu?’ demekten vazgeçmeyelim.

Evlerimiz boş değil!

Evlerimizi terk etmeyelim.

Evlere dönelim!