Evlenmeler geciktikçe kanser oranları artıyor!
Uluslararası
Kanser Araştırma Ajansı’nın raporu, Dünya’da her 5 kişiden birinin hayatının
bir yerinde kansere yakalandığına işaret
ediyor.
“Meme
Kanseri Farkındalık Ayı/1-31 Ekim” notu düşünce önüme, şöyle bir baktım…
Her 8
kadından biri hayatının bir safhasında bu hastalığa yakalanıyormuş!..
Beşte bir,
sekizde bir, çok büyük oranlar.
Rabbim, bizi
etrafımızdaki ağır hastalıklarla, bilhassa da kanserle imtihan etti, ediyor
şükür.
Merhum Babam
kansere yakalandığında, “çok küçük bir ihtimalin gelip bizi
bulduğunu” düşünmüştüm.
Öyle
değilmiş…
Epeyce
yaygınmış kanser vakaları, başa gelmeyince “uzaktaymış”
gibi geliyor sıkıntılar.
Merhum
Babam’ın vefatının üzerinden 35 yıl geçti.
Çalışmalar
bu süre zarfında kansere yakalananların oranının çok arttığını gösteriyor.
Bu durumun
sebeplerinden biri, sağlık hizmetlerine
erişim imkânlarının ve teknolojinin hızla gelişmesinden dolayı birçok vakanın
teşhis edilebilmesi olabilir.
Lâkin ortada,
bununla açıklanamayacak kadar büyük bir “patlama” durumu var.
Görüştüğüm
onkoloji uzmanları, meme kanseri için “Grip
gibi bir şey oldu, o kadar yaygın!” diyorlar.
Algıda
seçicilik işte…
Bu konu
üzerine bir yazı kaleme almayı düşünürken, NTV’de bir alt yazı gördüm:
“Meme kanseri vakaları neden arttı?”
*
Sunucu Melda Yücel’in sorusuna şöyle cevap
veriyor Prof.Dr. Osman Müftüoğlu:
“Bunun çok
sebebi var.
Birincisini
söyleyeyim size:
Evlenme yaşı
uzadı kadınların.
Kadınlar eskiden 18, 20, 24 evlenirlerdi.
Şimdi, 30 yaşından
önce pek evlenmiyorlar.
Evlenme yaşı
geciktikçe memelerin östrojen hormonu ile karşılaşma ihtimali artıyor.
Nedeni şu:
Memenin
zaman zaman dinlenmesi lâzım, östrojen
hücumuna karşı.
Bunun da
yolu hamile kalması kadının.
Kadın hamile
kalınca 9 ay boyunca östrojen faaliyeti yok.
Dolayısı ile
meme östrojen hücumundan uzak duruyor.
Bir de
üstelik, lütfeder, 2 yıl-3 yıl… -Gerçi 3 yıl artık kalmadı, birbuçuk
iki yıl bile yeter- emzirirse o dönemde de östrojen faaliyeti yok.
Kadınlarımız
artık doğurmuyorlar.
Dört çocuk,
beş çocuk doğuran bir kadın, bir yıl hamilelik deyin, bir yıl da emzirme deyin,
neredeyse ömrünün 15 yılını, doğurganlık çağındaki 15 yılını, östrojenden uzak
geçiriyor.
Az doğuran, geç doğuran, geç evlenip geç
doğuran,
doğum kontrol hapı kullanan (östrojen var
içinde),
menopoza girmiş, hâlâ östrojen desteği
kullanmakta ısrar eden kadınlar meme kanserine daha çok aday.
Bunun
dışında, bir takım yanlışlarımızın, örneğin alüminyum içeren bu koltuk altı
deodorantları, başka toksik maddeler,
bunların da etkisi var.
Kadınlar
arasında alkol kullanımı ciddi biçimde arttı Melda Hanım,
Alkol meme kanserini hazırlayan,
kolaylaştıran, sağlığa zararlı ama kanser yaptığı için çok daha önemli…
(Alkol)
gırtlak kanseri yapıyor, mide kanseri
yapıyor, karaciğer kanseri yapıyor, tamam ama, meme kanseri ile de alkol
birebir bağlantılı.”
Evet,
okudunuz Prof.Dr. Osman Müftüoğlu’nun
söylediklerini…
*
Evliliği
geciktirme.
Mümkün
olduğunca çok çocuk sahibi ol.
Kimyasallardan
uzak dur.
İçkiden uzak
dur.
*
Tavsiyeler
böyle.
Birileri, “Ne
yani, bu tavsiyelere uymayanlar kanser oluyor da, uyanlar olmuyor mu?”
diyebilir.
Misali
tekrar edelim bunlar için:
“Trafikte aşırı sürat yapmamak, hatalı solamamak tavsiye edilir.
Elbette,
aşırı sürat ve hatalı sollama yapmayanlar arasından da kaza yapanlar
çıkar ama kazaların büyük bölümünün sebebi bunlardır.
Aşırı sürat ve hatalı sollama yapmayanlar
da kaza yapıyor diye, arabayı süratli mi
kullanalım…
Hatalı sollamalar mı yapalım?”
****
CAMİ HOCASI SÖYLEYİNCE HADİSE ÇIKIYOR!
Prof.Dr.Osman Müftüoğlu’nun
tavsiyelerine yer verdik ya…
-Evliliği
geciktirme…
-Mümkün
olduğunca çok çocuk sahibi ol.
-Kimyasallardan
uzak dur.
-İçkiden uzak
dur.
“Cami Hocaları”, İslâm’ın “erken evlenip mümkün olduğunca çok çocuk
yapmaya” dair tavsiyelerini dile getirdiklerinde, “feminist
grupların” hedefi haline geliyorlar.
Kadın
programlarında “geç evlenmek ve az çocuk
sahibi olmak” tavsiye ediliyor insanımıza.
Koltuk altı
kimyasallar, reklâm pazarının önemli
unsurlarından, kullanımın iyice yaygınlaşması için
kimlere kimlere rol veriliyor malûm…
E, “alkol” derseniz…
Zararlarını
hatırlatanlar tepki çekiyor.
Ne alâkası
varsa, alkolün zararlarını anlatan
aslında “lâikliği” hedef almış oluyormuş!
*
Bırakalım
şunu bunu da…
Gerçek neyse
ona gelelim:
Rabbim neyi emretmişse güzel ve yararlıdır,
neyi yasaklamışsa çirkin ve zararlıdır.
***
EVLİLİKLERİ TEŞVİK?..
Birçok
yazımızda evliliklerin azaldığına, boşanmaların arttığına, evlenenlerin de artık bir-en fazla iki-
çocukla iktifa ettiklerine dikkat çekiyoruz…
Nüfusumuzun
hızla yaşlanmasının “çok büyük bir tehdit ” olduğuna da vurgu
yapıyoruz malûm.
İşte bu
yazıda da evliliklerin gecikmesiyle, kanser vakalarının artması arasındaki
ilişkiye dikkat çekiliyor.
Prof.Dr. Osman Müftüoğlu’nun tespit ve
tavsiyelerini okudunuz yukarıda.
Evlenmeleri
teşvik etmek şart ama nasıl?
Birçokları
evlenmek istemiyor.
“Süresiz nafaka” meselesi, birçok
gencimizi evlenmekten vazgeçiriyor.
İnsanlarımız
birbirlerine ya güvenmiyor ya da çok az güveniyor günümüzde.
Güven
bunalımı, insanlığı bunalımlara
sürüklüyor.
Ayrıca maddi
sıkıntılar ve bazı ailelerin bitmez tükenmez “gösteriş” merakları da evlenmeleri frenliyor.
Ev kiraları,
eşya fiyatları malûm, düğün salonu vesaire “istekleri”, hatta “dayatmaları”
malûm…
Bu
evlenememe sıkıntısı, çocuk sayısının hızla azalması başımıza büyük işler
açabilir Allah korusun.
Gençlerimizi
evlenmeye teşvik etsek…
Yollarını
tıkamasak, diyorum.