Evin Danaları!
Bizim çocuklar, yani bizim evin danaları deyince biraz durup düşünmek gerek. Zira bunlar zaten her zaman “elde var bir” hükmündedirler. Çok çalışırlar, çok çalıştırılırlar, gecelerini gündüzlerine katarlar, mücadele ederler ama kıymet-i harbiyeleri pek yoktur. Her türlü zorluğa göğüs germelerine, her türlü yükü sırtlanmalarına rağmen kendilerine yeterince değer verilmez. Külfet paylaşmaya gelince herkes bunları arar sorar ama nimet paylaşmaya gelince adları sanları nedense bir anda ortadan kaybolur. Külfet evin danalarına, nimet yan bahçenin sığırlarına bölüştürülür.
Bu biraz da
uyanıklarla avanaklar arasındaki ilişkiyle alakalıdır. Bir avuç uyanık ortaya
çıkar, din, millet, dava, vatan, kutsal gibi değerler üzerinden ajitasyon
yaparak insanları etrafına toplar, şahsi menfaatlerini gerçekleştirmek için bu
değerleri baş tacı eder. Bu uyanıklar dava, beka gibi kavramlar üzerinden
“avanakları” konsolide etmek suretiyle kendi emellerini gerçekleştirmenin
keyfini çıkarırken olan evin danalarına ya da bizim çocuklara olur. Uyanıklar
avanaklara galebe çalar ve film uyanıkların muzafferiyeti ile sonuçlanır.
Evin danaları has
çocuklardır aslında. İyidirler, hoşturlar. Akılları puştluğa çalışmaz. Saf ve
masumdurlar. Böyle oldukları için de ancak omuzlarına basılıp yukarıya
tırmanılacak birer merdiven hükmündedirler. Gizli kapaklı, kirli/alengirli
işler bunlarla tutulmaz. Ama her türlü fedakarlığı yapmaya teşne olduklarından
“harcanacak adam” olarak senaryodaki yerlerini alırlar. İş adam harcamaya gelince
uyanıklar bir anda ortadan kaybolurlar. Olan yine bizim çocuklara olur.
Uyanıklar her devirde
işlerini görürler, gördürürler, her devirde gemilerini yüzdürürler.
Eyyamcıdırlar, günü kurtarmak onlar için yeterlidir. Kiminle iş tuttuklarının
bir önemi yoktur, önemli olan hedefe ulaşmaktır. Hedefe ulaşmak için ise her
yol mubahtır. Bunların kitabında dalkavukluk sevgi, rüşvet hediye, riyakarlık
samimiyettir. Değerler ansiklopedilerinde “ilke”, “adalet” ve “hakperestlik”
gibi maddeler bulunmaz.
Bizim evin danaları
nimet paylaşımından istisna tutulmuşlardır. Uyanıklar nimet paylaşımı söz
konusu olduğunda önce kendi kasalarını sonra da kendilerini büyütecek başka
kasaları kollarlar. Evin danalarına dönüp bakmazlar. İş külfet paylaşmaya
gelince her türlü külfet danaların sırtına sarılır. Ne de olsa bizim çocuklar
bu kapıdan ayrılmazlar, bu “dava”nın yılmaz bekçileri olarak tekkeyi beklerler.
E ne de olsa tekkeyi bekleyen çorbayı içer. Kebaplar ise uyanıkların masasına
söylenmiştir. Her zaman olduğu gibi…
Uyanıklar bir tehlike
sezdiklerinde pılı pırtıyı toplayıp sıvışırken, avanaklar bir anda kahraman
kesilip kendilerini meydana atarlar. Dünyayı kurtaran adamların oğulları olarak
aslanlar gibi çarpışırlar. Yardan, candan, serden ve her şeyden kolayca vazgeçen
evin danaları bin bir türlü zorlukla zafer kazandıklarında meydanda hiç
gözükmeyen uyanıklar bir anda ortaya çıkarlar ve zafere hem liderlik hem de
önderlik ederler. Zaferi kazanmış olmanın verdiği gururla(!) büyük büyük
nutuklar atarak kalabalıklara kahramanlık marşları söyletirler. Ama mikrofon
her zaman olduğu gibi uyanıkların elindedir. Kalabalıklar büyük bir kakafoni
içerisinde sadece bağırıp çağırırlar.
Büyük yükü sırtında
taşıyan evin danaları için küçük iyilikler de düşünülmez değildir. Mesela kandillerde
“kandil” simidi, bayramlarda “bayram şekeri” gibi büyük hatırlanmalar her zaman
muteber gönül alma yöntemleridir. Öyle ya büyük yükleri omuzlamışlar ve büyük
kahramanlıklar göstererek adlarını adeta tarihe yazdırmışlardır.
Hatırlanmalarında yarar vardır. Hatırlanmasalar kendilerine ayıp edilmiş olur.
Ha bizim evin danaları bir de cenazelerinde hatırlanırlar. Yasak savuşturmak
kabilinden siyah takım elbiseli adamlar devasa siyah arabalarıyla cami önlerine
teşrif buyururlar. Gözlerinde siyah güneş gözlükleri, ellerinde mikrofonlarla
merhumun arkasından büyük büyük nutuklar atarak “davaya adanmışlığın ve dava
insanı olmanın faziletlerinden bahsederler! Ne de olsa dava bir erini daha
kaybetmiştir. Bu davaya bir değil bin er feda olsun. Devlet, millet var olsun,
yaşasın uyanıkların iktidarı!