Evimizin yetimleri
“Bir de sana yetimleri soruyorlar. De ki: Onların durumlarını düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlara karışıp birlikte yaşarsanız sakıncası yok. Onlar da sizin kardeşlerinizdir. Allah bozguncuyu yapıcı olandan ayırır. Allah dileseydi sizi zora sokardı. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Bakara- 220)
Filistin konusu, halkımızın
gönlünde yıllardır derin bir yara olarak yer almıştır. İsrail'in Gazzelilere
uyguladığı zulüm, bu yaranın her geçen gün daha da kanamasına sebep olmaktadır.
Ülkemizde, bu zulme karşı gösterilen duyarlılık ve yapılan yardımlar elbette
çok kıymetlidir. Maddi yardımların yanı sıra, oradaki yaralı ve hasta
kardeşlerimizin ülkemize getirilip tedavi edilmesi için büyük bir çaba sarf
ediliyor. Bu yardımlar, insanlık adına atılan büyük adımlar olarak hanemize
sevap olarak yazılıyor.
Bu süreçte, protestolarıyla
Gazze meselesini gündemde tutan sivil toplum kurumlarımıza candan teşekkür
ediyoruz. Ayrıca, protesto etkinliklerine katılarak İsrail zulmünü telin eden
kardeşlerimize de minnettarlığımızı sunuyoruz. Bu tür hassasiyetler,
milletimizin vicdanını ve insanlık onurunu korumadaki kararlılığını bir kez
daha göstermiştir.
Ancak, burada durup bir nefes
almak ve kendi içimize bakmak da gerekiyor. Filistin için sokaklara dökülen,
bağış kampanyalarına katılan, dualarını esirgemeyen insanlarımız, yanı
başındaki yetimlerin ve yardıma muhtaçların halini ne kadar gözetiyor? Filistin
davası bizim kırmızı çizgilerimizden biri olsa da kendi evimizin içindeki
sorunları göz ardı edemeyiz.
Ülkemizdeki yetimler, belki de
en az Filistinli kardeşlerimiz kadar ilgiye muhtaçlar. Onların başlarını
okşamak, yalnız olmadıklarını hissettirmek hem insani hem de dini bir
sorumluluk değil midir? Allah bize, “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak
koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak
komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin.
Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.” (Nisa- 36)
buyurarak bu konuda yol göstermiyor mu? Zenginlerimiz, varlıklı ailelerimiz, bu
konuda daha hassas olmalı. Yakın çevrelerinden başlayarak, yardıma muhtaç
çocuklara, yetimlere el uzatmak, onların yaralarını sarmak, en az Filistin’e
yapılan yardımlar kadar önemlidir.
Bu noktada, duygularımızı
harekete geçiren Filistin davasının, bizi kendi toplumumuzdaki yaraları da
sarma konusunda motive etmesi gerektiğini unutmamalıyız. Duyarlı olmanın,
başkasının acısını paylaşmanın, sadece sınır ötesi değil, yanı başımızdaki
insanlarla da gerçekleşmesi gerektiğini bir kez daha hatırlayalım. Resulullah
(S.A.V) bir hadis-i şerifinde, “Ben ve yetimi kollayıp gözetleyen kimse
cennette şöyle beraberce bulunacağız” buyurmuş ve işaret parmağıyla orta
parmağını biraz açarak işaret etmiştir.
Sevgi, merhamet ve yardımlaşma,
kendi yetimlerimize de akmalı. İçimizdeki yetimlerin başlarını okşama vakti
geldi, hatta geçiyor. Toplum olarak el ele verip, kendi yaralarımızı da
sarmalıyız. Çünkü insanlık, sadece uzak diyarlardaki acılara duyarlılık
göstermekle değil, en yakınımızdaki acıları da paylaşmakla anlam kazanır.
Resulullah (S.A.V) şöyle buyuruyor: “Müslümanlar içinde en hayırlı ev; içinde
yetime iyi davranılan evdir. Müslümanlar içinde en kötü ev de yetime kötü
davranılan evdir.” (İbn-i Mâce, Edeb, 6)
Yetimlerimizin başını okşayalım,
onları yalnız bırakmayalım, onlara sevgiyle yaklaşalım ki, insanlığımızın
gereğini yerine getirmiş olalım.