Evimizden uzakta Ramazan...
Zorunlu göçün insan ruhunda bıraktığı hüznü kelimelere yansıtmak kolay olmasa da tesellimiz bir Ramazan’a daha erişmiş olabilmek.
Ömür yolunda kazanma ve kaybetme insana
imtihan olarak verildi. Birkaç saniye içinde ruhlar bedenleri de terk etti,
ebedi yurda vardılar. Depremden sonra hayat sermayesi bitmeyenlerde başka başka
şehirlere misafir oldular. Hiç tanımadıkları evlere yol alanlarda oldu biz gibi.
Depremin ruhumuzda bıraktığı acıyla
incinmişlikle gelmiştik Trabzon ilimize.
Şehrimizden,
evimizden, sevdiklerimizden uzak hiç tanımadığımız bir şehre davet üzere yol almak.
Bir rüyâ gibi gelmişti aslında her şey, uyanmayı bekler gibi…
Herkes yaralarımızı sarma arzusundaydı.
Çaresizliğin,
tırnak uçlarına kadar kırılmışlığın, içindeki yalnızlığın ve sessizliğin sesi
olan Rab sana yeni yollar çiziyordu.
Yollar ki bir çizgiden ibaretti.
Kalem işte, çizerken kırıyordu bazı yerlerden
de…
Halimizi, acziyetimizi arz ettiğimiz rabbimiz
dua makamında nice esenlikler sunuyordu. Geldiğimiz şehir, tahsis edilen ev;
inşirah vesilesi olurken Ramazan’ın rahmeti, bereketi kaldırıyordu ruha düşen
ağırlıkları. Bir seccade boyu alan da yetiyordu.
Tevekkülle, tefekküre yaslanan kalbimiz
itminan buluyordu.
Bizi güvende kılan, evden barktan öte
teslimiyetin gölgesinde olmaktı. Korkularımızı güvene çeviren buradaki iman
gücüydü.
Nasıl iskelet sistemi beden kılıfını ayakta
dimdik tutuyor idiyse, iman da ruhu ayakta tutan yegâne direkti…
Rabbimiz bize bunu Asr Sûresi’yle öğretmişti. İman
edip, sâlih amel işleyen, hakkı ve sabrı tavsiye eden olmak. İşte bu güvenle
yollar kısalıyor karanlıklar aydınlanıyordu.
Her zorluğun ardından kolaylık veren rabbim
iman zırhıyla bizi güçlü eylemiş, kanat takılmışçasına hafifletiyordu.
‘’Rabbim
bize hayırlı yolla ilham et’’ duasıyla yol alırken bu teslimiyet bizleri
şehrin güzel insanlarıyla da tanış kıldı.
Bize tahsis ettikleri sıcak yuvada, bize ait
olmasa da kaplar, bize ait olmasa da ocak yine sıcacık yemekler pişirebiliyoruz.
Ne büyük nimetti ki…
Özlem duyulan mahalle, akrabalık kültürü,
dayanışma da öyle güzel ki. Tam içine düştük.
Pişirdiğimiz
yemeklerden birbirimize sunuyor olmak, komşu bahçelerden çıkan ıspanak, pırasa,
marul, maydanozun sofradan hiç eksik olmaması, tavuk horoz sesiyle uyanırken
kapınıza bırakılan yumurtalar…
İki adım
ötedeki mahalle camisinde teravih ve mukabele lezzeti, cami çıkışında kapı önü
sohbetleri, Rabbin bizlere sunduğu ferahlık ikramları.
Nice
zorlukların ardından böylesine sıcak bir Ramazan’ı telakki ettiren Rabbimize ne
kadar şükretsek azdır.
Anadolu’mun
her yanında bambaşka güzellikler varmış, bunlara şahit olmak da sunulan başka
bir ikram.
‘’Her
zorlukla beraber bir kolaylık vardır’’ ayeti gönlümüzden dilimizden düşmez iken
özlem penceresi de hiç kapanmıyor. Açılan inşirah kapıları dayanak olurken
nazlanmış gönlümüze, hasret içinde güvenle kalacağımız yerleri bekliyoruz.
Şehrimize kavuşmak istiyoruz.
Bu hasretle;
“gönülleri onaran el-Cebbar” ismiyle Rabbime iltica ediyor Ramazan’ın
bizlere arınma rahmet, mağfiret ve bereket vesilesi olmasını temenni ediyorum.
Rabbim ülkemize birlik beraberlik ihsan eylesin.
Deprem
bölgesinden çıkıp gelen; kayıp sözcüğünü en deriniyle yaşamış kolu kanadı kırık,
ruhları yaralı muhacir kardeşlerine hayatı kolaylayan tüm ensar kardeşlerimize
binlerce teşekkürü borç bilirken, iyilikte hayırda yarışanlara Rabbim katından
sonsuz güzellikler ihsan eylesin vesselam. Hayırlı Ramazanlar dilerim.