Dolar (USD)
35.19
Euro (EUR)
36.59
Gram Altın
2961.23
BIST 100
9913.49
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Ocak 2017

Evet,'ortak aklı' yeniden inşa edeceğiz!

BİLİYOR musunuz ki, 250 trilyon dolarlık küresel servetin yüzde 50'sini tekelinde bulunduran yüzde 1'lik kesimle mücadele ediyoruz. Öyle ki bugün dünyanın en büyük 50 bankasının toplam varlıklarının büyüklüğü, 187 ülkenin bir yılda ürettiği gayrisafi yurt içi hasılaya denk gelmektedir.

Dünya üzerinde hemen her yıl bir yenisi başlatılan iç savaş, işgal ve askeri operasyonların dünyaya maliyeti ise 15 trilyon Dolar! 1 milyar insanın açlık çektiği, her yıl 2,3 milyon çocuğun yetersiz beslenme sebebiyle öldüğü, savaşlar ve terör nedeniyle milyonlarca insanın evlerinden yurtlarından edildiği sömürgeci küresel sistemin kıskacı altındayız.

200 yıldır siyasal, toplumsal, coğrafi, kültürel alanlarda İslam dünyasını yıkımın eşiğine getiren, topraklarımızı kan ve gözyaşı ile sulayan bir düzenekten bahsediyoruz. Türkiye işte bu kurulu düzene karşı içeride istiklal savaşı veriyor. Müslümanların hayatını şekillendiren maddi-manevi, siyasi, ekonomik dini, kültürel her şeyin hedef alınarak yıpratılmaya çalışıldığı bir dönemde de içeride güçlenmenin yollarını arıyor. Bu bakımdan cumhurbaşkanlığı sistemi tarihi bir öneme sahiptir.

Siyasi parçalanmışlık!

Bilindiği gibi Türkler İslam medeniyetine siyasu00ee/askeru00ee bir güç olarak dahil olduklarında, İslam dünyası siyasu00ee açıdan parçalanmış bir durumdaydı. İslam medeniyetinin coğrafu00ee sınırları küçülmüş pek çok coğrafu00ee bölge, iç çatışmalardan da faydalanan dış güçler tarafından işgal edilmişti. Öte yandan dahili açıdan, İslam coğrafyası parçalanmış neredeyse her şehir birer devlet halini almıştı. (İ.Fazlıoğlu) Dolayısıyla tarihin bu evresinde Müslüman Türkler, aklı ve vicdanı da parçalanmış buldular. Fazlıoğlu Hoca'nın da ifadesiyle aklın parçalanmışlığı siyasu00ee parçalanmışlığın meşruiyetini sağlıyor, siyasu00ee parçalanmışlık ise fikru00ee parçalanmışlığı besliyordu. Bu yüzden yapılan ilk iş merkezi devletin yeniden inşası ve siyasu00ee birliğin yeniden sağlanması oldu. Kısacası evvela içeride bir ortak akıl tesis edildi.

Bugün de İslam medeniyeti ciddi bir parçalanmışlık yaşıyor. Toprakları bölündü, iç-dış çatışmalar ve terör nedeniyle siyasi istikrar bozuldu. Erdoğan, böyle bir zaman diliminde evvela içerideki birliği tesis etme yoluna gitti. Hatırlayınız "yerli" ve "milli" kavramları gündemimize girdiğinde malum çevrelerde ciddi bir rahatsızlık uyandırmıştı. Liberal camianın alay konusu ettiği, sol-sosyalist unsurların sert bir biçimde eleştirdiği, FETÖ yayın organlarının ise gündeminden hiç düşürmediğibu kavramlardan ciddi manada endişe duydular. Eser Karakaş, "Yeni anayasa tamamen yerli ve milli olana kapalı olmak zorundadır" diyordu. Ali Bulaç'a göre; millilik bizi despotizme yerlilik ise köylülüğe götürecekti. Oysa Erdoğan başka bir şey söylüyordu: Bu topraklarda ümitsizliğin, yeisin, pes etmenin yeri yoktur. İslam coğrafyası Türkiye'ye bakıyor. Milletimiz dimdik ayaktadır. Bir olacağız, diri olacağızu2026"

Çok operasyon çekildi

Türkiye, tek partili yıllarda büyük bir operasyona maruz bırakıldı küresel sisteme bağlı, bağımlı, itaatkar bir ülke durumuna getirildi. Erdoğan ise iktidara geldiği günden itibaren dağılan siyasi birliği yeniden tesis etme ve bir ortak akıl inşa etme yoluna gitti. Bu siyasi birlik çerçevesinde sağlamaya çalıştığı şey; kuşkusuz adil, özgün, yerli ve bağımsız bir yönetimdi. Bu yeni bir sistem değişikliğiydiu2026 Bu yüzdendir ki bugün söz konusu edilen cumhurbaşkanlığı sistemi birden gündemimize girmedi. Bu 60 yıllık vesayetçi, halkın iradesinin yansımadığı sürekli darbe kanallarını açan, aklı, adaleti ve vicdanı parçalayan parlamenter sistemin yol açtığı sosyolojik tahribatın bir sonucudur.

Kısa ömürlü hükümetler

1961-1999 yılları arasında kurulan 33 hükümetin ortalama ömürlerinin 1 yıl gibi çok kısa bir süre olması elbette milletin beklentilerini karşılamamış tam aksine yoksulluk, siyasi kriz, darbe, vesayet ve sefaletten başka bir şey getirmemiştir. Millet,60 yıldır vesayet üreten, ülkeyi istikrarsızlaştıran bu bozuk düzeni artık istemiyor. Çünkü bu düzende fakirleşti, küçüldü, ayrıştı, ötekileştirildi, aşağılandı, itibarı zedelendi...

90 yıldır statükonun bekçiliği vazifesini üstlenen totaliter CHP zihniyetinin bugün Türkiye'nin her bakımdan elini güçlendirecek ve temsil kabiliyetini arttıracak olan bu sistemi "kan ve iç savaş", FETÖ'nün ise suikast tehditleriyle engellemeye çalışması şüphesiz kasıtlı ve bir plan dahilindedir. Bugün CHP'nin rejim elden gidiyor demesiyle geçmişte laiklik elden gidiyor demesi arasında bir fark yoktur. Çünkü ülkemizde ortak aklın tesis edilmesini istemiyorlar. Sistem değişikliği tam da bu noktada siyaseten parçalanan Türkiye'yi yeniden inşa etme, ortak akıl, ortak idrak ve ortak vicdan ayarlarına geri dönme, yeni bir üst dil inşa etme ve yeri yeniden yurt edinme bağlamında ele alınması gerekmektedir.

Milletin ortak aklı

Bakınız bizler bugün mecliste sıradan bir anayasa/sistem değişikliği oylaması yapmıyoruz. Milletçe bir ortak akıl inşa ediyoruz. Üst aklın operasyonlarına karşın ortak aklı, vicdanı ve idraki yeniden tesis etmenin yollarını arıyoruz. Küresel sistemin tüm tuzaklarını, finans operasyonlarını boşa çıkaracak derecede kuvvetli bir bağ inşa ediyoruz. Başkanlık sistemi bizim ulaşmaya çalıştığımız bir hedef olmaktan ziyade kendimize yeni bir sayfa açacağımız bir dönemin de başlangıcı olacaktır. Kaldı ki milletin de kararı, tercihi bu yöndedir. Bu yüzdendir ki emin olun referandum en az yüzde 70 EVET oyuyla kabul görecektir. Bu sosyolojiyi iyi okuyanların kazanacağı, millete rağmen ülkeyi küçültemeye yeltenenlerin kaybedeceği bir dönemden geçiyoruz.