Dolar (USD)
34.41
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3005.11
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
18 Şubat 2017

'Evet mi, hayır mı, söyle bana nedir senin cevabın'

Yazının başlığına bakarak şarkı söylemeye karar verdiğimi düşünüyor olamazsınız. Evet, gençlik yıllarımın sevilen parçalarındandı;

"Evet mi, hayır mı, söyle bana nedir senin cevabın" şarkısı. Kamuran Akkor seslendiriyordu ve döneminin hit parçasıydı.

Türkiye'de son zamanlarda en çok kullanılan iki kelimedir EVET-HAYIR. Bir yanda "Yeni Türkiye, yeniden şahlanış" diyerek anayasa değişikliği için EVET diyenler, öbür tarafta "Türkiye küçük olsun, böyle kalsın" diyen HAYIR'cılar.

ANADOLU EVET PLATFORMU olarak üyelerimize yönelik platform içi bilgilendirme amacıyla bütün maddeleri masaya yatırdık. Konunun uzmanları ile maddeleri tek tek tartıştık ve 17 Nisan 2017 Pazartesi günü sabah uyandığımızda bizi nasıl bir Türkiye bekleyebilir sorusunun cevabını aradık.

Önce EVET çıkması halinde neler yaşanabileceğine bakalım:

En basitinden Türkiye parlamenter demokrasi ile yönetildiği onlarca yıl yaşadığı darbe, koalisyon, vesayet ve istikrarsızlığa veda edecek. Vatandaşlar yönetim krizlerinden dolayı çektiği sıkıntıları geride bırakmanın verdiği rahatlıkla yatırımının, kişisel hak ve özgürlüklerinin güvende olduğunun morali ile işe başlayacak.

Peki, HAYIR çıkarsa neler yaşayabilecek?

Vatandaş,

Ya koalisyonlar dönemi yeniden yaşanırsa?

Ya hükümet krizleri hortlarsa?

Ya Cumhurbaşkanı ile başbakanlar arasında anlamazlık çıkarsa? Ya vesayet odakları yeniden güç kazanıp emdiğimiz sütü burnumuzdan getirirlerse?.. Gibi endişelerle ile yaşamaya devam edecek.

Türkiye, "Eski köye yeni adet gerekmez" anlayışından çok çekti.

Ekonomik kayıplar yaşadı,

Siyasi çatışmalara şahitlik etti,

Partiler arası ahlaksız transferler gördü,

Hayati konularda bir araya gelip çare bulma yerine parti menfaatini düşünerek hayat pahalılığına çanak tutanlara kandı.

Bu milletin feraseti göz ardı edilmemeli. İnsanımız için "balık hafızasına sahip, unuturlar" deyip milletin basiretini görmezlerse kaybederler. Bugüne kadar onlarca kez kaybettikleri gibi kaybederler.

Ama Türkiye'nin kaybetmeye tahammülü yoktur. Türkiye sahip olduğu potansiyelleri ile bölgesinin kaderini etkileyebilecek tek ülke olma özelliğine sahip bir ülke. Bugün bize saldıran küresel güçlerin kabul ettikleri bir gerçek de Türkiye 21. yüzyılın gidişatını kendi lehine çevirebilecek yegane güçtür.

Ortadoğu 19. Yüzyıldan itibaren sömürge güçlerinin musallat olduğu, bütün kaynaklarının vakumlandığı bir coğrafyadır. Küresel güçler bir yandan bu bölgenin zenginliklerini talan ederken, insanlarını da baskı altına alarak olan bitene itiraz edecek bilgi ve takatten mahrum bıraktı. Üstelik burası 20. Yüzyılın başlarına kadar bizim adaletle yönettiğimiz coğrafya idi. Dolayısıyla bölge insanı uğradıkları mağduriyetin Türkiye'nin (Osmanlı'nın) durumu ile alakalı olduğunun farkındaydılar. Bu yüzden daima bizden "iyi haberler" beklediler.

Türkiye umuttur, Türkiye Osmanlı mirasının sahibidir. Bu, maceracı olalım anlamına gelmez, tarihi sorumluluğunun müdriki olmak ile gücünü bilmez, devletlerarası münasebeti dikkate almaz maceraperest duygulara sahip olmak başkadır.

Söylemek istediğimizi bundan bir süre önce Afrika ülkelerinden döndükten sonra benimde bulunduğum bir heyete seslenen Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, "Bu ülkeler aslında fakir, fukara değil, madenleri ve petrolü var. Ancak bunları hep Batılılar almışlar. Gelmişler, altınları, elmasları, her şeyi götürmüşler. O garipler bunların ne olduğunu bilmiyor. Zannediyorlar ki bunlar taşları alıp götürüyorlaru2026 Oysa dedelerimiz buraya emperyalist Batı gibi gelmedi. Bizim dedelerimiz o şefkat kollarını açarak kucaklamaya geldi." sözleriyle ifade etmişti.

Doğrudur, Batı bizim coğrafyamızı talan etti. Hiçbir ülkenin sağlıklı bir yönetime sahip olmasına izin vermedi. Ülkelerin kaderlerini tayin hakkına zerre imkan tanımadı. Bölge devletlerinin sürekli birbiriyle sürtüşmelerini, keza aynı ülkelerin içindeki farklı unsurların birbiriyle kavgalı olmaları için her türlü fesadı yayıp destekledi.

Bölgede bu oyunu bozan ülke Türkiye oldu. Ama itiraf edelim ki bu siyasal sistemle, parlamentarizm ile bu oyunların yeni versiyonları ile mücadele edilemez. Sürekli kendisini yenileyen küresel güçlerin karşısında bizim daha güçlü yönetime, daha barışık topluma, kendine güveni pekişen girişimcilere, bürokratlara, aydınlara ihtiyacımız var.

Şimdi:

Evet mi, hayır mı, söyle bana nedir senin cevabın?