Ev ve araba
Leo Buscaglia’dan okumuştum. Şöyle bir anekdot aktarır.
Leo ile arkadaşı bir görüşmeye giderler.
Arkadaşının son model lüks bir otomobili vardır. Görüşme için gittikleri yerde
otomobili yol kenarına bırakırlar.
Görüşecekleri adrese tam girerlerken
arkadaşı huzursuz olur.
Ya arabasını çizerlerse?
Geri dönerler.
Arabayı daha kuytu bir yere çekerler.
Tam binaya girerken arkadaşı yine
huzursuz olur.
Ya arabayı çalarlarsa!
Kuytu yer, araba hırsızları için çok
uygundur.
Tekrar döner, arabayı bir başka yere park
ederler.
Bu minval üzere arabanın yerini mükerreren
değiştirirler.
Leo arkadaşına dikkat kesilir. Adamcağız
kendini yorup yığmıştır.
Şöyle düşünür:
Acaba arkadaşım mı arabanın sahibidir,
yoksa araba mı arkadaşımın sahibidir?
Çünkü, araba arkadaşıma hizmet edecekken,
arkadaşım arabaya hizmet etmektedir.
* * *
Vaktiyle, İskenderpaşa’da Allah rahmet
eylesin Mehmet Zahit Kotku Hoca Efendi’ den dinlemiştim.
Sahabiden bir şahıs yıkılan evinin yerine
güzel bir ev yapar.
Ev, ahım şahım bir ev de değildir.
Hani Kızılderililerin, Afrikalıların
kamış evleri gibidir. Ancak sahabi yaptığı ev ile gurur duyar. Ev sevgisi
kalbinde yer tutar, kalbine işler. İftihar eder bir havada yol kenarında evinin
önünde oturmaktadır.
Hz. Peygamber (sav) oradan geçerken
sahabinin haleti ruhiyesini sezer. Selam vermeden geçer gider.
Sahabi mesajı almıştır.
Evi hemen yıkar.
Yine yol kenarında oturmaktadır.
Hz. Peygamber (sav) dönüşte kendisine
-Selamünaleyküm der.
Dini mevzuları aktarırken yanıltıcı
olmamak gerektiğini biliyorum. Hoca Efendi’den dinlediğim hafızam beni
yanıltmıyorsa aşağı yukarı böyleydi.
* * *
Fransa Komünist Partisi’nde üst düzey
görevdeyken bu görevini bırakan ve bilahare İslam’la müşerref olan Roger
Garaudy bir mülakatında;
“Kapitalizm insanı paraya köle yapar,
Komünizm devlete köle yapar,
İslam, devleti ve parayı “İnsan”ın hizmetine
sunar” demişti.
* * *
Bilindiği üzere son 2 asrımızı “Batı” ya özenerek
geçirdik.
Geldiğimiz son noktada “Batı
Medeniyeti”nin ve onun tabilerinin “Eşref-i Mahlukat” olan insanı ve
onun hayatını “bir ev” e indirgediğine, “bir araba” ya eşitlediğine,
hatta hizmetkarı yaptığına şahit oluyoruz.
Bu indirgemeyi bu eşitlemeyi adil ve
onurlu buluyor muyuz?
Hayatın amacı yalnızca “ev veya araba”
mıdır?
Hayat ev, araba için mi yaşanıp bitirilmelidir?
Adil bölüşüm ile bunlar amaç olmaktan,
hayatın gayesi olmaktan çıkarılamaz mı?
İnsan bu iki meta için mi yaratılmıştır?
Endekslerimizi gözden geçirmenin zamanı
değil midir?