Ev kadınlarına emeklilik!..
Dünya Kadınlar Gününü’nü hep birlikte idrak ettik.
Bu müstesna günün büyük
bir coşkuyla kutlanmasında emeği geçen herkese teşekkürü borç bilirim!..
“Türk kadını 100 yıl önce
özgürleşti!” haberlerine imza atanların da ellerine,
bacaklarına sağlık.
Efendim,
Ne
güzel söylemişler…
Demek
ki, eskiden kadınlarımız köleymiş!..
Rahmetli
Babaannem Remziye Hanımefendi…
Bizleri
sıcacık yürekleriyle saran ninelerimiz birer köleymiş!..
Bu
vesileyle, “Cumhuriyetimizin Kurucusu
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü özgür olmayan bir kadın mı doğurdu yani!” diye
soranlara da teessüflerimi göndermiş olayım!..
Bu
mesut günümüze gölge düşürmenin ne mânâsı var!..
*
Efendim…
Ne
zaman ki, “çağdaş yaşam”ın nimetlerinden
faydalanmaya başladı Türk Kadını…
İşte o zaman özgürleşti!..
Genç
Cumhuriyet için en önemli, en gurur verici hadiselerden biri de, bir Türk
Kadını’nın Kâinat Güzeli
seçilmesiydi.
İşte
biz o gün çağdaşlaşmıştık.
“İnlesin, inlesin!” diyerek
yeri göğü inletmiştik!..
*
Ya,
konu nereye kaydı…
Ben,
bugün bambaşka bir meseleyi ele alacaktım.
Yazının
başlığı da ona işaret ediyordu…
Bazen
böyle olur, bir şey yazmak için oturursun, kalemin ya da klavyen bambaşka
yerlere götürür.
Mesela…
Osmanlı’nın
Darülaceze’yi kimsesizlere yardım elini uzatmak, yaşlıların son günlerini huzur
içinde geçirmesini sağlamak için yaptığını hatırlattıktan sonra…
“Peki, Vahşi Batı, yaşlıların tıkıldığı
huzurevlerini, ‘zavallı insancıklar ömürlerinin sonunda birazcık rahat etsinler’
diye mi yapmıştır?” diye soru verirsiniz.
Madem
sorduk, üzerinde düşünün lütfen…
“Batı’daki huzurevleri niçin
yapılmıştır?”
*
Sizi
yormadan hemen cevabını vereyim:
“Vahşi kapitalizm daha fazla iş gücüne ihtiyaç duyuyordu.
Gençler, iyice güçten düşmüş
ninelerine, dedelerine, anne ve babalarına bakmaya çalışırken, fabrikalardan
uzak kalıyordu.
Vahşi kapitalizm, huzurevleri
modelini yaygınlaştırmak suretiyle, gençleri ‘yüklerinden’ kurtardı!
Yaşlılar huzurevlerine atıldı, onlara
bakmaktan kurtulan gençler de, vahşi kapitalizmin dişlilerini döndürme işine
daha fazla vakit ayırabildi!”
Ne
güzel değil mi?
Yaşasın
kapitalizm…
Yaşasın
Wilson Prensipleri!
Yaşasın
Muhteşem Gatsby.
Oh,
yeah!
*.
Efendim..
Ortalığı
bu kadar dağıttıktan sonra…
“Dünya Kadın Günü”
meselesine dönebiliriz.
Dedik
ya…
Piyasaya
daha fazla iş gücü lâzımdı.
Fabrikalara
daha fazla işçi lâzımdı…
“Ev kadını”
modeli, hem üretim hem de tüketim için son derece işlevsizdi.
Vahşi
kapitalizmin çarklarının aksamadan dönebilmesi için “özgür ve de çağdaş kadının iş gücünden de faydalanılmalıydı.
Kadından
tam kapasite istifade edilmeliydi!
Burası
işin üretim tarafı…
Tüketime
gelince…
Kadın,
özellikle “güzellik yarışına”
sokulduğunda çok tüketici olurdu.
“Kadın kadının kurdu”
olmalıydı…
Femina
femini lupus…
Kadın, kadını lüplerus!
*
Kadın
kadınla sürekli olarak rekabet etmeliydi.
Erkeklerin
ürettikleri ve gittikçe daha fazla üretmek istedikleri “malzemelerin” satılması için “Tüketici
ve de Özgür Kadınlara” ihtiyaç vardı.
Daha
fazla giyim kuşam, daha fazla makyaj…
Surata
sürülen kimyasal maddeler zaman içinde “kanser”
oluşumlarına sebep olabilecekse de…
İnsanlığın
mutluluğu, kadını özgürlüğü için bu kadar “risk”i
göze almamak olmazdı.
Hem
zaten, hastalıklar arttıkça Vahşi Kapitalizm’in gelirleri de artacaktı.
Bu
da, yol, su, elektrik olarak halka dönecekti.
Oh,
yeah!
*
İyice
dağıttık değil mi?
Başlıktaki
“Ev kadınlarına emeklilik!”
meselesinde iyice koptuk, öyle mi?
Neyse,
klavye kıvrak…
Buraya
da geliriz…
Kadınlar
Günü münasebetiyle internette dolaşırken, bir habere rastladım.
Takvim’de
bir haber…
“Ev hanımları dikkat, 25 yıl evli
kalan kadınlara emeklilik fırsatı! 1500 lira maaş!”
*
Haber
“dış güçlerin” uzantısı denilen gazetelerden birinde yer alsaydı, “Boş ver!” der, geçerdik.
Öyle
olmadığı için aşağısını da okuduk:
“En az 25 sene evli olan ve 50 yaşını
doldurup emekli olamayan ev kadınlarına emeklilik verilebilir!”
Ne
güzel bir haber.
O
kadar hoşuma gitti ki, 28 Temmuz 2021 tarihli haberin, siyasi iktidara en fazla
destek veren medya organında, AHaber’de
yer alan videosunu bile izledim.
Takvim
Ekonomi Müdürü Faruk Erdem şunları
söylüyordu orada:
“Biraz da cebimizi ilgilendiren bir
haber. Aslında ev kadınına diye başlık attık ama, çalışmadan emeklilik formülü
aslında bu. (Hali hazırda) Ev kadınları çalışamıyor, prim yatıramıyor
dolayısıyla emeklilik imkânları da olmuyor. Ama bana sorarsan, ev kadınları
denilen kesim üretim yapıyor, bizden de daha çok çalışıyor aslında. Kimler
yararlanabilir, daha önce çalışmış primi eksik olanlar, hiç çalışmamış ama
emekli olmak isteyenler… Çalışma imkânı olmayan ev hanımları… Part time
çalışanlar…”
*
Konuya
biraz baktım, böyle bir teklif sunulmuş Meclis’e.
Komisyon’da
bekliyormuş...
Böyle
bir şey olabilir mi?
Aslında
makûl…
“Erken yaşta emeklilik”
diye bir durum yok.
En
az 50 yaş.
“Bedavadan emeklilik”
diye bir şey de yok, primler tamamlanacak.
Yurt
dışında çalışan vatandaşlarımız, burada sigorta başlangıçları varsa prim yatırarak
emekli olabiliyorlar malûm.
Bu
da böyle olur, olursa.
E,
aile meselesi de “beka” meselesi…
Evliliği
25, hatta 30 yıl sürdürmüş olma şartının aranması da güzel olmaz mı?
Evlilikleri
teşvik, boşanmalara fren…
Hayra
motor, şerre fren.
*
Gecelerini
gündüzlerine katarak, evi çekip çeviren hanım efendiler, bebekleriyle,
çocuklarıyla birebir ilgilenmek suretiyle büyük ve çok güzel bir “iş” yapıyorlar.
Milyon
tane en iyi, en şefkatli bakıcı bir araya gelse, bir bebeğe annenin verdiği
şefkatin milyonda birini veremez!..
Sevgi
pınarından kana kana su içmiş çocuklar, çok daha mutlu ve huzurlu büyükler
olurlar.
En
küçük bir anlaşmazlıkta karşıdakinin gırtlağına sarılmazlar!..
Evliliği
25 ya da 30 yıl boyunca sürdürmeyi başarmış, emekli olmamış, yaşı da 50’yi
geçmiş olanlara “emeklilik imkânını” sunmak, her bakımdan faydalı olur.
Ev
hanımı, gerekli prim ödemesini yaptıktan sonra verilecek “küçük maaş”ı götürüp Paris’te harcayacak değil!..
Para
yine burada kalacak.
Ev
hanımlarına emeklilik yolu açılırsa, işsizlik de önemli ölçüde azalır üstelik…
Babaannem
yaşıyor olsaydı, “Bu işte yağ var, bal
var, yarı yarıya kâr var!” derdi.
Allah
rahmet eylesin, Remziye Babaannem.
Yuvasının
kahramanı,
Asil
Hanımefendi.