Ev hanımlarına emeklilik… Beka meselesi!
“Aile”
Bakanı Derya Yanık yakın zamanlarda bir “tehlike”ye dikkat çekmişti, “Kıta Avrupası’ndan bile dört, beş kat
hızlı yaşlanıyoruz!” diyerek.
S.O.S.!
Hani
nüfusumuzun genç olmasıyla övünüp
dururuz ya…
Hızla yaşlanan Kıta Avrupası’ndan bile hızlı, hem de
öyle böyle değil; dört, beş kat hızlı
yaşlandığımıza göre, bu büyük gücümüz
çok yakında elimizden çıkacak demektir.
Sayın “Aile”
Bakanı öyle diyor;
“Avrupa'nın 100-120 yılda yaşadığı
yaşlanma hızını Türkiye'nin 20-25 yılda tamamlayacağına” vurgu yapmak suretiyle.
Bir de, “Sayın
Cumhurbaşkanımızın ‘en az 3 çocuk’ tavsiyesinin arkasında çok ciddi bir
araştırma var.” hatırlatmasında bulunuyor Sayın “Aile” Bakanı.
(Kaynak:Anadolu Ajansı)
*
Tehlike büyük yani,
çok büyük!
Nüfusumuzun Kıta
Avrupası’ndan bile dört, beş kat hızlı yaşlanması az buz tehlike midir Allah
aşkına?
Sıkıntı çok büyük,
çok!
Peki ne yapmak lâzım?
Sayın “Aile” Bakanı onu da söylemiş.
“Çare” faslındaki cümlesi aynen şöyle:
“Huzurevlerine, yaşlı bakım ve rehabilitasyon
merkezlerine daha çok ihtiyacımız olacak.” !
Bir de şu cümlesini
unutmamak lâzım Sayın “Aile”
Bakanı’nın:
“Bu konuda (nüfusun büyük bir hızla yaşlanması
konusunda)
geri döndürülemez ölçeği geçtik!”
*
Yani, bu iş bitmiş oluyor;
nüfusumuz baş döndürücü bir hızla yaşlanmaya devam edecek.
Ne yapacağız bu
durumda?
Huzur evlerinin, yaşlı bakım ve rehabilitasyon
merkezlerinin sayısını hızla arttıracağız!
Çare bu!
Ne bileyim, epeyce
yaşlandım ya….
Bende de “Ey Serdar, sen de huzur evine bırakılmaya
şimdiden hazırlan!” duygusunu oluşturuyor, Sayın “Aile” Bakanı’nın bu söylemi.
*
İşte, burada oturmuş,
“Ailemiz nasıl kurtulur?” üzerine
kafa patlatıyoruz.
Katıldığımız
televizyon programlarında, meseleyi bir şekilde “Anadolu Ailesi”ne getiriyor, “Boşanmalar
artıyor, evlenmeler azalıyor, Anadolu Ailesi hızla tükeniyor!” diyoruz…
Ah, “En az 3 çocuk” meselesi.
Evlenme çağına gelmiş
gençlere soruyorum; “En az 3 çocuk
Allah’ın izniyle” diyenlerin oranı ihmal edilebilecek kadar düşük.
“Evlenip de başıma dert mi alayım!” diyenlerin oranı ise, maalesef hayli yüksek!..
Geçim endişesi var,
güven bunalımı var, “Ya süresiz nafaka
derdi çıkarsa başıma?” korkusu var…
Var oğlu var!
Çevremde, birçok “boşanmış” ya da “boşanmakta
olan” aile görüyorum.
Hani, hep “beka meselesi” diyoruz ya, gayet haklı
ve isabetli olarak…
Aile meselesi, beka
meselesi değil mi?
Nüfusumuz Kıta
Avrupası’ndan bile 4-5 kat hızlı yaşlanıyorsa, boşanma sayıları hızla artıyorsa
ve evliliği “başa dert” olarak
görenlerin oranı da, böyle, hızla artıyorsa nasıl çıkacağız bu işin içinden?
Daha çok “huzur evi” yaparak mı?
*
Ben “İş bitti arkadaş, bu kadar çok olumsuzluk
ve bu kadar çok saldırı varken Anadolu Ailesi’nin bitişini engelleyemeyiz!”
yollu lâflara asla katılmıyorum.
Yani, bunu
kabullenmeye asla razı olmuyorum.
Bir şeyler yapmak
gerekiyor; Batı’dan alınma yuva yıkıcı mevzuat maddelerine son verilmesi için
çok daha fazla kamuoyu baskısı meydana getirmek…
Yuva yıkıcı “sözde kadın programları” ile daha
fazla mücadele etmek…
İmkânı olanları daha
fazla çocuk sahibi olmaya teşvik etmek…
“Köye dönüş”ün önünü tıkayan uygulamalara son verilmesi ve köye
dönüşlerin teşvik edilmesi için kamuoyu oluşturmak…
Okullarda, “Anadolu Ailesi”ni çok daha fazla
anlatmak, “Anadolu Ailesi”nin
güzelliklerini sık sık vurgulamak…
Femi-faşizm ile çok daha fazla mücadele etmek…
Eşcinsellik propagandalarına
çok daha fazla karşı çıkmak…
Kadın ile erkeği birbirlerine
karşı silahlandıran; kadın ve erkeği bir elmanın iki yarısı gibi değil de, “birbirlerine düşman gibi” gören
zihniyete karşı çıkmak…
Gibi gibi….
Bir şeyler yapmamız
gerekiyor, çok daha fazla şeyler!..
***
Ev Hanımlarına Emeklilik
Israrla üzerinde
durduğum “Ev Hanımına Emeklilik Hakkı”
teklifi, “Anadolu Ailesi”ndeki
erimeyi bir nebze olsun durdurmaya matuf….
Hayli vakittir
diyorum ki, evlilikte 25 yılı doldurmuş ev hanımlarına “Emeklilik İmkânı” getirilsin.
Düşük gelirli
hanelerde her ay sigorta primi ödeme
imkânı bulunmadığı için sigortalı olamayan nice ev hanımı var.
Bu hanımefendiler,
ücreti mukabili bir yerde çalışmıyorlar.
“Emek vermek” ise…
Bu ülkeye, bu
topluma, Memleket’in temeli olan Anadolu Ailesi’ne hepimizden fazla “emek” veriyorlar.
“Saçımı süpürge ettim!” diyor ya bazıları, çok doğru.
Bir işte maaşlı
olarak çalışanların tatilleri, izinleri oluyor ama bu hanımefendiler 365 gün 6
saat emek veriyor yuvalarına, çocuklarına…
Onların o müşfik
elleri, evi “yuva” yapıyor, huzura
kavuşturuyor.
Anne sevgi ve
ilgisiyle büyütülen çocuklardan oluşan “huzurlu
toplum”un temellerini atıyor Ev Hanımları.
Elbette isteyen
hanımefendi maaşlı olarak bir işte çalışabilir, üstelik bazı alanlarda kadın
emeği olmazsa olmaz..
Burası böyle diye…
“Her hanımefendi eve para getirmeye mecbur” mu edilmeli!..
Sabahın köründe
yanlarında çocuklar sokaklarda yürüyen hanımefendileri görüyorum.
Bizim buralarda da
var.
Çocukları okullarına
bırakıp işe yetişiyorlarmış…
Tıklım tıklım
otobüslerde, gidiş dönüş yol çilesi…
Akşam yorgun argın
eve gel, ev işleriyle ilgilen, çoluk çocukla ilgilen…
Artık ne kadar
ilgilenebilirsen!..
Büyük bir bölümü, “Hem evin geçimine katkım olsun, hem de prim
günüm, yaşım dolsun da emekli olayım.” diye çalışıyor Hanımefendilerin.
Ve kazandıklarının
çoğu da giyim-kuşama gidiyor!..
*
Ben diyorum ki,
İsteyen ücret
mukabili bir işte çalışsın…
İstemeyen buna mecbur
edilmesin!
Erkeklerin büyük bir
bölümü hem ev geçindirmekle hem de “eşleri
için sigorta primi yatırmakla” başa çıkamaz...
Devlet, evlilikte 25
yılı dolduran ev hanımlarına “emeklilik
imkânı” getirsin.
İşte size uzun
evlilikleri teşvik etmenin yollarından biri!
Yaş sınırı olarak da,
“50” dersiniz, erken emeklilik
meselesi de ortadan kalkar!
Verilecek olan asgari
ücretin altındaki bir emekli maaşı, talep edilen...
Hanımefendi o maaşı
götürüp Paris’te harcayacak değil…
Yine evin ihtiyaçları
için kullanacak ve emekli maaşı Türkiye'de kalacak.
*
Bu konuda farklı
siyasi gruplardan teklifler vardı.
Son olarak HÜDA-PAR
gündemine aldı bu yöndeki bir teklifi.
Genel Başkan Sayın Zekeriya Yapıcıoğlu kamuoyuna açıkladı,
çok da iyi yaptı.
*
Biz de tekrar tekrar
gündeme taşıyoruz işte, “Anadolu Ailesi”
bitmesin diye!