Ev hanımlarına emeklilik, aileyi koruma kalkanı
Sayın
Cumhurbaşkanı’nın önceki gün açıkladığı “Cumhur
İttifakı Seçim Beyannamesi”nde,
Aileyi
Koruma Kalkanı Programı var, ev hanımlarının emekliliğine destek verme ve
gençleri aile kurmaya teşvik etme vaadi var.
Yazıya böyle
girdik.
Şöyle devam
edelim:
Rahmetli
Kayınvalidem ile Muhterem Kayınpederim 60 küsur yıllık evlilikleri boyunca
büyük aşk yaşadılar.
Paraları
pulları fazla değildi.
Köyde
yaşıyor, “tabandan” emekli maaşı ile
geçiniyorlardı.
Bir inekleri,
birkaç küçük baş hayvanları, bir de köpekleri
vardı.
*
Çok zor
günler geçirdiklerini anlatırlardı hep…
Bütün
zorlukları , Allah’ın izniyle ve büyük sevgileriyle aştıklarını söylerlerdi.
Kayınpederim,
şimdilerde köydeymiş…
Merhume Hanımefendisi’nin
mezarı başında, dualar ediyormuş.
O’nu ne
kadar sevdiğini anlatıyormuş…
Fakire,
fukaraya da O’nun ruhu rahat etsin diye sadaka dağıtıyormuş…
Ne güzel bir
hayat, ne güzel bir evlilik.
Mezarda
olduğunuzu düşünün:
Başınızda, “mekânınızın cennet bahçelerinden bir bahçe
olması için” dua eden beyefendinizin ya da hanımefendinizin olmasını
istemez miydiniz?
Elbette çok
isterdiniz.
Feministler
de ister bunu da, itiraf edemezler, bakmayın siz!..
*
Ne yazık ki,
çoğu yuva güzel gitmiyor bu devirde.
İşte, size
bir “acı” diyalog:
Önünden
geçerken “Vayyy, Serdar Abi,
nasılsın, Ramazan olmayaydı birlikte çay
içerdik!” denilerek davet edildiğimiz dükkânda, şu “Kadın-Aile, 6284 Sayılı Kanun, feminizm” meseleleri açıldı.
Düşüncelerimizi
dile getiriyorduk ki, bizim gibi misafir olduğunu söyleyen genç, “Hazır bulmuşken, bir iki soru sorayım
size” dedi.
Evlenmek
istiyormuş.
-Hayırlı olsun, Rabbim güzel bir yuva
nasip etsin.
“Amin” dedik hep birlikte.
“Amin de
abi, merak ettiğim bir şey var:
Şimdi evlendim diyelim, benim bir evim
bir de arabam var, onlar yarı yarıya mı oluyor?”
Soruyu
anlamıştım, cevabını da biliyordum ama konunun gideceği yeri beğenmediğimden
anlamazlıktan gelmeye çalıştım.
“Diyelim
ki boşandık” diyerek bir adım daha attı genç.
“Allah korusun, ağzını hayra aç!” dedim.
Dinlemedi:
“Abi, diyelim ki boşandık; evin,
arabanın yarısı kadının mı oluyor?”
*
Kızdım
biraz.
“Güzel kardeşim” dedim;
“Daha evliliğe adım atmadan, bunların
hesabını mı yapıyorsun?!
Bir
evlilikte, karı-kocanın beyinlerinde şüpheler olursa, güven duygusunda
kırılmalar olursa, işler hiç de güzele varmaz Allah muhafaza! Evleneceksin de, ayrılacaksın da… Öyle bir
durumda ne olur, bunu mu düşünüyorsun! Geç bunları, geç lütfen!”
Yok, genç
ısrarcı.
“Abi, belli mi olur, sen bir cevap
ver hele!”
“Tamam kardeşim, rahatlayacaksan bu
sevimsiz soruna cevap vereyim: O, evlilik sırasında edinilmiş mallar içindir.
Yani evlenmeden önce senin üzerinde olanlar, senindir, yarı yarıya değildir!
Oldu mu şimdi, rahatladın mı!”
“Oh, bu iyiymiş, şimdi onların yarısını
alamıyor yani!”
*
Muhabbetten
iyice sıkılmıştım ki, bir soru daha geldi:
“Peki, oldu da boşandık… O zaman
nafaka meselesi ne olacak!”
“Ya, deme
şunu, ne boşanması!”
“Oldu da boşandık abi, olur ya…
Nafaka meselesi dedikleri gibi ömür boyu mu, yoksa ben başkasıyla evlenince bir
süre sonra biter mi?”
*
Süresiz
nafaka meselesi!..
Hayır
bitmez!..
Ömür boyu!..
Süresiz,
müebbed hapis gibi!..
*
“Ya kardeş”
dedim, “Aklında fikrinde boşanmak! İnancımıza göre, evleneceğin kişiyi seçerken
nelere dikkat etmen, hangi özellikleri göz önünde bulundurman lâzımdır? Sen
bunlara odaklan, gerisini de tevekküle bırak!”
“Tevekkül?”
“Yani,
Allah’a güven!”
“Abi, Allah’a güveniyorum da,
kullarına güvenmiyorum!”
*
Of ki of…
Of ki, ne
of!
*
Genç, “En iyisi evlenmemek galiba”ya kadar
getirdi işi.
Dükkân
sahibi, “Hocam, niceleri var böyle.
Kimisinde evlenmeyi geciktiren maddi sıkıntılar, diğer yandan bu tür meseleler…
Senin hep yazdığın 6284 sayılı kanun, cinsiyet ayrımcılığı… Çocuk üniversite
bitirecek, daha yükseğini yapacak, iş bulacak, para biriktirecek ve bir de ömür
boyu nafaka, kadın beyanı esas meselesi…”
*
Şimdi, bu
yazıyı okuyanlar içinde yukarıdaki sohbetin gerçek olup olmadığını merak
edenler bulunacaktır.
E, kimseye
güven olmuyor bu devirde!..
Kimin eli
kimin cebinde belli değil, at izleri ile it izleri iyice karıştı!..
Ne yapalım,
şüphe edenlerden Ankara’da olan varsa ya da yolu Ankara’ya düşen…
Twitter’daki
DM’den bize ulaşsın…
Müsait
vaktimizde, o dükkâna birlikte gidelim, sohbeti bir kez daha dinleyelim!
*
Sıkıntı
büyük, evet.
Daha önce
defalarca ifade ettiğimiz gibi, Kadın ve Aile Bakanı Derya Yanık, “en hızlı yaşlanan Kıta Avrupası’ndan bile
4-5 kat hızlı yaşlandığımızı” söylüyor.
“Avrupa’nın 100, 120 yılda yaşadığı
yaşlanma hızını, Türkiye 20-25 yılda tamamlayacak!” diyor.
Bu konuda “geri döndürülemez ölçeği geçtiğimizi”
öne sürüyor.
Önümüzdeki
süreçte çok daha fazla “huzurevi”ne ihtiyaç duyacağımızın altını itinayla çiziyor!
Üstelik,
“Sayın Cumhurbaşkanımızın ’en az üç
çocuk’ tavsiyesinin arkasında çok esaslı bir araştırma var” diyor. (Kaynak: Anadolu Ajansı)
*
Sayın Bakan
ne diyor aslında?
Anlayabildiğim
kadarıyla şöyle:
1-Ortalama yaşam süresi artıyor,
2-Evlenme oranları hızla azalıyor,
3-Boşanma oranları hızla artıyor,
4-Evlenenler, evliliklerini sürdürenler de çocuk yapmak
istemiyor ya da çok az çocuk yapmak istiyor!
5-Gençler ve orta yaşlılar artık anne ve babalarına
bakmak istemiyor!
6-Zaten evlerimizin çoğu da, anne-babayı kabule müsait
değil!
7-Aile, sokak, okul dönemlerinde de çocuklarımıza,
“Anne-babaya” bakmanın önemini yeterince anlatamıyoruz!
8- Onlar için güzel misaller olamıyoruz!
9-Bu kapitalist düzende, hem kadın hem de erkek çalışmak
mecburiyetinde olduğu için, çocuk yapmak gittikçe zorlaşıyor.
10-Sayın Cumhurbaşkanımız, boşuna “en az 3 çocuk” tavsiyesinde bulunmamıştı
ama…
"Nüfusun hızla yaşlanmasında,
geri döndürülemez ölçeği geçtik!"
Dönülmez
akşamın ufkundayız, vakit çok geç!
*
Merhum
İstiklâl Şairimiz der ki:
“Kenar-ı Dicle’de kurt kapsa koyunu,
Gelir de adl-i ilâhi Ömer’den sorar
onu!”
Evlenmelerin
hızla azalması, boşanmaların hızla artması, neslin Sayın Aile Bakanı’nın da “tespit” ettiği gibi hızla yaşlanması…
Yani, hızla
kuruması…
Çok ciddi
bir meseledir.
Beka
meselesidir!..
“Geri döndürülebilecek ölçeği
geçtik!” demekle
halledilebilecek bir mesele değildir!
Asla
değildir!
Petrol
bulabilirsiniz, doğalgaz bulabilirsiniz, bugün maddi sıkıntılarınız olur, yarın
zenginleşebilirsiniz…
Ekonomi
işleri bir şekilde yoluna girebilir…
Amma
velâkin, Aile gittim mi ne kadar kazansanız boş!
Para saadet
getirseydi, dünyanın en zengin insanları
en mutlu insanlar olurdu.
Yazının başında “aşklarını”
anlattığım Merhume Kayınvalidem ile Muhterem Kayınpederim, hiç de zengin bir
çift değildi.
Ama çok
mesutlardı!..
*
Yazının
başında da ifade ettiğimiz gibi;
Sayın
Cumhurbaşkanı’nın önceki gün açıkladığı “Cumhur
İttifakı Seçim Beyannamesi”nde,
Aileyi
Koruma Kalkanı Programı var, ev hanımlarının emekliliğine destek verme ve
gençleri aile kurmaya teşvik etme vaadi var.
Bakalım;
Önümüzdeki
süreçte kısmetse göreceğiz.
Aile
meselesi, beka meselesi…
Bugüne kadar
olmayanlar, olamayanlar önümüzdeki süreçte olabilecek mi?
*
Kadın ve
Aile Bakanı’nın “Kıta Avrupası’ndan bile
4-5 kat hızlı yaşlanıyoruz!” diyerek işaret ettiği vahim gidişâta son
verilebilecek mi?
“İnşaAllah” diyelim…
Ve…
“Aksini düşünmek bile istemiyoruz!” "vurgu"suyla
bitirelim!