Et ve kemikten yaratılmadık
İnsan organizmasında müthiş bir ahenk olduğunu anlamak için sadece kendimizi bir gözlemlememiz ve içimizdeki muazzam sistemi kısmen de olsa anlamamız ve anlamlandırmamız kâfi.
Yaşamımız için gerekli aktivitelerden iradi olanları yöneten sistemimize merkezi ve periferik sinir sistemi ismini vermekteyiz. Bu sistem sayesinde gezeriz çalışırız yürür koşar her türlü günlük aktivitelerimizi farkında olmadan sürdürür dururuz ve hiç düşünmeden bu böyle sürer gider.
Günlük yaşamımızın olmazsa olmaz bir parçası olan ve çoğu insanın farkında olmadığı bir sistemimiz daha var. Otonom sinir sistemi olarak isimlendirilen bu sistemimizin görev ve sorumlulukları daha karmaşık olup irademiz dışında çalışır. Bu sistemin sayesinde solunum, kalp damar, dolaşım sindirim ve boşaltım sistemimiz ve bütün hücrelerimiz belirli bir ahenk ve düzen içinde ve birbirlerine karşı sorumluluk duygusu ile çalışır.
Kalp ve damar sistemimiz ile beyin hücrelerimizin direnci otonom sinir sistemindeki değişime uzun vadede tahammül edemez. Bunun sonucu çeşitli gerilimler stres ruhsal travmalar kızgınlık belirtileri ya da kötümser beklenti ile olumsuz ve negatif yaşam tarzı sağlığımızı direkt olarak bozucu etkiler ile tehdit edebilir.
İyimser olmak olayları değerlendirirken aşırı uçlarda bulunmamaya çalışmak pozitif enerji ile yaşam tercihi otonom sinir sistemimizin düzen ve ahengini perçinleyerek hem vücut direncimizi artırıp her türlü hastalığa karşı mukavemetimizi artırır hem de yaydığı pozitif enerji sayesinde sağlıklı ve zinde kalmamızı temin eder.
Her hangi bir olaya iyimser bakış ile kötümser bakış aynı sonucu doğursa bile bakan kişi üzerinde çok farklı yansımalar ile karşılık bulur. Boğazı ağrıyan bir kişi iyimser ve olumlu düşünme eğilimine yatkın ise bu ağrının basit bir üşütmenin sonucu olduğu fikri üzerinde yoğunlaşıp ağrısını gidermek için aspirin gibi basit bir ağrı kesici dahi almaz.
Kötümser ve karamsar düşünce akışının etkisindeki bir kişi böyle bir ağrıda olabileceklerin en kötüsünü düşünerek hem kendine zarar verir hem de yaydığı negatif enerjinin vücut direncini azaltmasından dolayı şikayeti daha uzun süre devam edebilir.
Hekimlerimiz amansız birçok hastalığı yenmek için olumlu düşünmemiz gerektiğini ifade ederken hep bu gerçeklere vurgu yaparlar. Basında zaman zaman çıkan röportajları bir hatırlayalım? Kanseri nasıl yendim yada birkaç uzvu eksik insanların yaşam mücadeleleri vs. bu röportajlarda ortak payda: Olumlu ve ılımlı düşünme üzerinedir. Dünya ile bağları kopartmadan sorumluluk duygularımızı öne çıkartarak yapacağımız olumlu telkinler, acılarımızı paylaşacağımız gerçek dostlar, manevi yapımızı güçlendirmenin katkıları vs. bütün bunlar tedavilerde aldığımız ilaçlardan daha fazla katkı sağlama potansiyeline sahip uygulamalar.
İnsanoğlunun bu özelliklerinin giderek daha iyi anlaşılmaya başlandığı batı dünyası artık modern ve çağdaş bilim kalıbını patlatarak tedavilerde buradaki katkıları da araştırır oldu. Bu araştırmalarda gördük ki: Ruhsal ve manevi yapımızın desteklenmesi ile olmazlar başarılabiliyor. Umulmadık mucize neticeler hep bu yönde yapılan fedakarlıklardan çıkıyor.
Günümüz yoğun ve yorgun insanı kendine bir iyilik yaparak düşünce kalıplarındaki yanlışları ayıklasa nasıl olur acaba. Sağlık sistemini kilitleyen hasta ordusunda yukarda izah ettiğim değişimler başarılarak ciddi bir düzeltme yapılabilir diye düşünüyorum.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.