Et meselesi değil ot meselesi
Dünyanın sanayi devlerinden Almanya'da bitkisel üretimde çeşitlilik pek yok. Düz topografyası ve benzer iklimli yapısı biyolojik çeşitlilik önünde büyük engel. Bütün tarlalar ekiliyor ama kahir ekseriyette mısır ekiliyor. Elma dışında baskın bir meyve türü de yok. Yarı yarıya endüstriyel orman ağaçları plantasyonları ile kaplı yüzlerce KM. boyunca uzanan tarım alanları hibrit silajlık mısır ekili.
Mısır tarımı oldukça ileri düzeyde. Hayvancılık için mısır olmazsa olmaz. Protein kaynağı olarak ise üçgül. Karlı ve sürdürülebilir bir hayvancılık için ot üretimi hayati derecede olmak üzere çok önemli. Bugün Türkiye'de hayvancılıkta yaşanan sorunun özü ot sorunudur.
Hayvanlar yedikleri otları et ve süte çevirirler. Durup dururken verim vermezler. Yediklerini insan yiyebilecek hale getirip biriktirirler. Hayvancılık yapmak için gerekli kuruluş, işletme sermayesi ve hayvancılığa hevesli müteşebbis sorunumuz yok. Yem maliyetleri en büyük handikabımız. Yem maliyeti düşerse, et ve süt fiyatı da doğrudan düşer. O zaman hem hayvancılık yapan kazanır hem de vatandaş…
Ot sorununu derinleştiren en büyük sebeplerden biri de tarım arazilerinin mülkiyet sorunu ve parçalanmasına dayanan miras hukukudur. Milyonlarca dekar arazimiz miras hukuku nedeniyle boş yatıyor. Benim bile avukat olarak baktığım onlarca davada yıllardır araziler atıl ve sürülmüyor bu anlaşmazlıklar yüzünden. Kimisi 50 dekar kimisi de iki bin dekar. Terör nedeniyle kullanılamayan yada ıslah edilip ot verim kapasitesi yükseltilemeyen meralarımız gerçeği ise koyunculuk önünde büyük engel. Ot sorununu çözmeden et sorununu çözmemiz ve gündemden düşürmemiz pek mümkün gözükmüyor.
Tarım alanlarının ekilmeme sebeplerinden en önemlilerinden biri göç. Özellikle genç nüfus kolay ve fazla kazanmak için büyük kentlere göç etmiş. Devletimiz, köy hayatının güzelliğini kent hayatının cazibesine üstün kılacak politikalar geliştirerek köye dönüp tarım ve hayvancılıkla uğraşmayı özellikle genç nüfusa cazip hale getirmelidir. “Köye dön dediğin” aileden en az bir kişi asgari ücretli iş sahibi olabilmeli.
Tarım teknikleri olarak ülke sathına yayılmış vaziyette olmasa da Avrupa ile aramızda bir fark yok. Modern işletmelerimiz teknoloji transferini gerçekleştirmiş ve yeniden üretebilir durumda.Atıl durumda bulunan kaynaklarımızı bir an önce değerlendirecek yasal düzenlemeleri yapmak gerekiyor. Binlerce köyümüzde araziler neredeyse hiç ekilmiyor.
Mercedes, Audi, BMW, Opel, Volkswagen, Adidas, Bayer, Bosch gibi dünya markalarının sahibi Almanya bütçesi her yıl fazla vermesine rağmen, bir dönüm arazisinin boş kalmasına tahammül edemezken biz neden kaynaklarımızı kullanmayarak israf ediyoruz.
Bu yazıyı okuyan arkadaşlar...
Sizin köyün tarım arazilerinin ne kadarı ekiliyor kendinize bir sorun. Biraz düşünün. Arazilerin ekilmemesinin birçok sebebi var elbette ama ana sebebi miras hukuku nedeniyle yıllar içinde bölüne bölüne arazilerin işe yaramaz hale gelmesidir.
Avrupa'da şunu net söyleyeyim ki "Köylü milletin efendisi." Çiftçiler kentlilere göre kesinlikle daha zenginler. Tarım yapan kazanıyor. Ancak değil tarım parselini çiftliği bölmek bile fermana mahsus. Türkiye geçmiş yüzyılın armağanı tarımla ilgili yapısal sorunlarını radikal çözüm yolları geliştirerek kısa zamanda çözüp ülke içinde bolluğu ve tarımsal üretim artışını sağlayıp milli gelirin 25.000 dolara çıkmasını sağlayabilecek donanıma sahip. Doğru teşhis ve doğru tedavi yöntemleri ile sorun çözme iradesi bir araya gelince sorunlar yok olur gider...