Dolar (USD)
33.98
Euro (EUR)
37.61
Gram Altın
2728.37
BIST 100
9771.16
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

25 Temmuz 2024

Estetik kaygı ya da bir "like"

Alman düşünür Baumgarten, Estetik kavramını “Güzel üzerine düşünme, onun ne olduğunu araştırma sanatıdır.” diye tanımlayarak felsefeye kazandırmıştır. Güzelliğin insan zihnindeki ve duygularındaki etkilerini göz önünde bulunduran Estetik, doğal ve sanatsal güzelliğin üzerinde durmuştur. Batı medeniyeti estetik ile 17. Yüzyıldan sonra tanışmış olsa da İslam Medeniyeti estetiğin temelini bundan bin yıl önce atmıştır.

Yüce Allah evreni bir estetik dâhilinde yaratmıştır. “Üstlerindeki göğe bakmazlar mı? Onu nasıl bina ettik, nasıl donattık! Onda hiçbir düzensizlik ve eksiklik yoktur.” (Kâf Suresi, 6. Ayet). “Gökleri yedi kat üzerine yaratan O'dur. Rahman'ın bu yaratmasında bir düzensizlik bulamazsın. Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak (ve düzensizlik) görüyor musun? Sonra gözünü tekrar tekrar çevir de bak; (kusur arayan) göz aradığını bulamadan bitkin olarak sana dönecektir.” (Mülk Suresi, 3-4. Ayetler). Yüce Allah, sadece evreni değil insanı da en güzel biçimde yarattığını “Biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu (yaptıklarından dolayı) aşağıların aşağısına indirdik.” (Tin Suresi, 4-5. Ayetler) ayetleriyle bize bildirirken bir taraftan da bizleri uyarıyor.

Ruh, güzel olanı aramak, bulmak ve görmek özelliğiyle donatılmıştır. Estetik, bir arayıştır. Adayıştan bir önceki haldir. Teslim olma yoludur. Somuta bakıp onu tefekkür ederek soyuta ulaşma sürecidir. Bakışı güzel olmalı insanın. Her nesneye hakikat nüvesinden bakabilmeli. Bakışının özünde ilahi kudreti bulmayı gaye edinmeli. Mehmet Özger, “Batılı estetiğin özünde insan merkezcilik varken İslam estetiğinin özünde Allah (CC) merkezcilik vardır.” derken aslında bugün estetiğin Yaratıcı merkezinden kaydırılarak yaratılan merkezine indirgendiğine vurgu yapmaktadır. Bütünü fehmedemeyen insan parçanın kırıntılarında estetiği aramaya koyuldu. Bununla beraber iyilik bulmak istiyorsa insan iyilik hali üzere olmalıdır. Bataklıkta bitmez güller. Güllerin diyarı gül bahçesidir ve gül bahçesi ise letafeti olur ömrün. Gülü başka yerde aramak beyhude bir gayrettir. İyi insanların karşınıza çıkmasını bekliyorsanız iyi insan olmanız elzemdir. Mevlana’nın da dediği üzere “Güzel bakan güzel görür.”

Estetiği evrendeki güzellikte bulmaktan aciz kalınca insan kendi bedeninde aramaya başladı. Bugün estetik değer, alkışın sesiyle orantılı olarak belirleniyor. Japon Yazar İchiro Kishimi, Kendinle Savaşma Sanatı kitabında “Modadan pek anlamam ama bütün parmaklarına yakutlu ve zümrütlü yüzükler takan kişilerin estetik anlayışı olduğu değil, aşağılık duygusu olduğunu düşünmek daha doğrudur. Bir başka deyişle, bu insanlar bir üstünlük kompleksinin işaretlerini sergilerler.” düşüncesiyle günümüz insanının estetik kaygısını modanın bakış açısına indirgediğinden kaynaklı olarak içine düşünülen durumu gözler önüne sermektedir.

Bugün kimse memnun değil halinden, herkes şikâyetçi kendinden. Kendine bakabilmeyi becerebilse her halinin bir güzel sebebi olacakken “el âlem” diye bir put büyütüyor içinde herkes. O puta sunmak için kendini, kendi olmaktan vazgeçiyor. Doymak bilmeyen putun kurbanı oluyor bütün insanlık. Bu çağda estetik operasyonlarına indirgenen güzellik algısı, nesnel bir obje olmaktan öteye götürmüyor insanı. Hakiki estetiği bulamayınca insan doğal güzelliğini algısal güzelliğe kurban ediyor. Her tarafı yara bere haline getirilen insanlık makyajlarla günü kurtarmaya çalışıyor.

Algıların hâkim olduğu dünyada ne yaptığınızın bir önemi kalmıyor artık. Nasıl algılandığınız daha önemli bir hale geliyor. Ortaya konulan eylemin ahlaki, hakiki, erdemli, tutarlı olup olmadığına bakılmıyor. Karşı taraftan nasıl algılandığınıza bakılıyor. Algı yönetimini becerebilirseniz mevcut toplum içinde kabul görüyorsunuz. Bunun için de toplumsal normların, kültürel değerlerin yerine günlük moda takipleriniz ön plana çıkıyor. Bugün estetik anlayışı sosyal medya uygulamalarında öne çıkan başlıklarla değerlendiriliyor. Orada popüler olan bir konunun hakikatin ilişkisinden ziyade takip edilme oranına bakılıyor. Binlerce “like” alabildiğiniz bir durum estetik değeriniz olarak kabul görülüyor. Bir “like” uğruna kendinden vazgeçen insan sosyal ağların içerisinde bir zaman sonra kendini dahi bulamıyor. Böylelikle batının insan merkezli estetik anlayışı hedefine ulaşmış oluyor.

Estetiğin hakikatinden uzaklaştığımızdan beridir yapılan minarelerimiz en ufak bir sarsıntıda yıkılmaya mahkûm, köprülerimiz geçilmez, sularımız içilmez, dahası hayatımız yaşanmaz olmuştur. Bugün bir Mimar Sinan çıkartamamıştır teknolojinin en üst düzeye geldiği bu çağda insanlık. Her şeyi akılla idrak etmeye başladığından beri insan kendi hayatının dahi anlamını bulmaktan aciz bir hale gelmiştir. Artık ortaya konan sanat ve estetik ne göze ne de gönle hitap edebilmektedir. Bugün içine düştüğümüz acziyet kuyusunun üstünü bir avuç toprakla kapattıkları zaman belki anlarız halimizi, lakin o vakit de iş işten çoktan geçmiş olur. Üstad Necip Fazıl’ın o veciz dizeleriyle son verelim yazımıza:

“Anladım işi, sanat Allah'ı aramakmış;

Marifet bu, gerisi yalnız çelik-çomakmış.”