Esra Erol'a isyan, bize suskunluk mu düşer?
Cuma hutbesinde evlilik programlarının konu seçilmesi, yayına başladığından bu yana tartışılan yapımları yeniden gündeme taşıdı.
Hutbenin içeriğine bakmak istediğimde; "misak, ahit, meveddet, şiar" gibi kelimelerin serpiştirilmiş olduğunu gördüm. Hutbenin ülkedeki tüm vatandaşa hitap edeceğini göz önünde bulundurursak bu kelimelerin bulduğu yansımayı merak etmekten kendimi alamadım!
Anlaşılan o ki, Diyanet her şeyden önce hutbelerin dilini sadeleştirmeli, her vatandaşın kolaylıkla anlayacağı bir formata dönüştürmeli.
Öte yandan Diyanet'in on yıldır aile kurumuna, sosyal yapıya büyük zarar veren, yaptığı tahribatın boyunu tespitten aciz bir soruna parmak basması mühim bir gelişme. Her ortamda eleştirilen evlilik programlarının hutbede gündeme getirilmesi bu yönde kararlı adımların atılabilmesi adına hepimizi heyecanlandırdı.
En basit yönüyle modern dünyanın kadın pazarlarına dönüştüğünü ısrarla söylediğim evlilik programlarının evlendirdiği insan sayısından daha fazla kişinin boşanmasına yol açması işin en masum tarafıu2026
Modernizmin kadını metalaştırması ve kolay ulaşılabilir hale getirmesi kadının kıymet-i harbiyesini kaybettirdiği gibi evlilikleri erteletmesi ve lüzumsuzlaştırması doğal sonucunu doğurdu.
Bizdeki hangi parlak fikirli beyinden çıktığını bilmediğimiz evlilik programları ise kadim dünyanın kutsalı evliliği bir tür satış anlayışına çevirdi.
Bu programların sosyal yapımıza, etik anlayışımıza verdiği zararları düşünürsek bunun bir proje olduğu vehmine kapılmamak elde değil!
On yıllık sürede 325 kişiyi evlendirdiği iddia edilen Esra Erol'un işi eğer gerçekten evlenme ise bunun büyük başarısızlık olduğunu söyleyebiliriz.
Sizleri temin ederim ki, kendini eş-dost, mahalleliyi evlendirme işine adamış herhangi bir kadının on yılda evlendireceği sayı bunun en az üç beş kat fazlası olacaktır!
Klasik çöpçatan teyzeler bile on yılda bu rakamın kaç katına ulaşır tahmin etmek hiç zor değil!
Bu yapımların amacı evlendirmek değil de eğlendirmekse eğer, söz konusu iğreti eğlence anlayışının toplumsal yapıya verdiği tahribatı düşününce "yere batsın bu eğlence" demekten de imtina edecek değilim!
Bilmem kaç kadın öldürmüş adamların ekranlarda arz-ı endam ederek başka kadınlarla evlilik peşinde koşmasını, torunu yaşındaki kızlara talip olan titrek dedeyi, başına geçirdiği eşarp ile sergilediği tutum arasındaki tenakuzu bir eğlence unsuru görebilecek olan varsa gidip psiko-analiz yaptırsın!
Modernleşme, bireyleşme, özgürlük teraneleri arasında yeteri kadar değer yitimi yaşadık azizim!
Yıkımımızı hızlandırmak için on yıldır devam eden evlilik programları da hatrı sayılır vazife ifa etti. Milletin bunca tepkisi, şikayeti çirkin bir tiyatronun her gün evlerimizin içerisine girmesine mani olamayacaksa ne yapmalıyız?
Esra Erol'un, "Meclis komisyonu ve cuma hutbesinde konuşuluyor olması 2 yıllık çığlığımın farkına varılması demek. Artık pes etmiştim. Yoruldum ve bıktım! Evliliklerin olmadığı evlilik programları!" tweetlerini yorumlayıp teşebbüste bulunmak kimlere düşer dersiniz?
Bırakınız televizyon izleyicisini, program sunucusunun isyanını görüp artık bu işi bitirmenin zamanı gelmedi mi!
Twitter.com/sabihadogann