Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
24 Haziran 2024

Eski bir zamanda

Zamanı parçalamak mümkün değildir ama ruhen her zaman diliminde yaşamak mümkündür. Bunu ancak ruh yaşasa da yine de bir tesellidir bize.

Teselli! Hep teselli ile geçiyor ömür. Geçip gidiyor da nereye gittiğini bilmiyoruz. Bizi alıp götüren bu yol nereye gidiyor? Keşke dönüş olsa! Bir perde açılsa zamanı tersine döndüren bir imkân. Hikâyemiz yeniden başlasa.

Her hikâyenin bir sonu olduğunu biliyorum. Peki, niçin başa saran bir film yoktur? Niçin geriye doğru ilerleyen hikâye olmasın? Niçin sonu bekliyor insan? Zaman nasıl bir çark ki içine düşüp çırpınıyoruz? Ne çok soru var zihnimizde, değil mi? Kim sormaz ki bu soruları, kim dönmek istemez ki dediğim noktaya?

Çırpınıp duruyoruz. İçimizde karmaşık duygular. Günahın tövbesi var da geçen zamanın telafisi yok. Ah, zamanın keskin bıçağına düşen ömür! Hep alıp gidiyor da ilave bir an vermiyor.

Hep o zamana, hep o mekâna, hep o çağa, o çağla meyveye, hep o çiçeğe… Kendimi inandırarak başladığım hikâyede döne döne duruyorum aynı zamanda. Ne geriye ne ileriye. Sabit bir noktada. Bir çiçeğin açılışını görmek, bir çiçeğin taze gülüşünde buluşmak. Mümkün olmasa da hayali değer. Biliyoruz, kabul edip devam edeceğiz. Ayrı sofraya oturacağız, ayrı bahçelerde bekleyeceğiz meyvelerin olgunlaşmasını. Hasar bırakacak her hasat mevsimi. Elimiz boşa çıkacak.

Keşkelerin olmadığı bir hikâye ne zordur. Keşke demeyen kim vardır, bulsak da sorsak, ne iyi olurdu. Her yangında öncelikli kurtarılacaklar bellidir ama şimdi kim, kimi kurtaracak? Geçen geçiyor, geçtiği yerlerde sönen ateş yok ki.

“Öyle bir zamanda gel ki vazgeçmek mümkün olmasın” diyen şairle ortak duyguları paylaşmak. Şimdi öyle bir zamanın hayalini düşlemek güzel ama mümkün mü? Olan olmuştur artık. Kurşun namludan, ok yaydan çıkmışsa…

Her hayalin gerçekleşmesi mümkün yanları olabilir. Ancak öyle bir yer var ki öyle bir gerçek var ki ölüm gibi. Ne diyordu şair: “Ben o gün öldüm gülüm/ Bir daha ölmem artık.” Önümüzde duran gerçekleri yok saymak mümkün olmuyor. Mümkün olmuyor ölümü yok saymak. Mümkün olmuyor yaşananları yok saymak. Mümkün olmuyor kaderi değiştirmek.

Elimizde olsa…

“Seni düşündükçe/Gül dikiyorum elimin değdiği yere” diyen İlhan Berk ile karşılaşmak isterdim. Gül mevsimine geç kalmak da var. İşte şimdi oyun içinde oyun oluyor kader. Dönüyor dünya, sönüyor ışıklar. Nefes almak bile zorlaşıyor, hava ağırlaşıyor. Tel tel düşüyor ömür sayacından umutlar.

Geçmiş baharları çağırmanın acısını ve zorluğunu biliyoruz. Geçilen yolları yeniden geçmek mümkün değil. Geçsek bile kaderin tekrarı olacak, değişmeyecek hiçbir şey. Gökyüzüne bağırmak gibi anlamsız. Rüzgâra tükürmek gibi ahmakça. Kaybolanı karanlıkta aramak gibi boş, koca bir boşluk...

“Bir yer var, biliyorum;/Her şeyi söylemek mümkün;/Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;/ Anlatamıyorum” denilen noktaya geldik. Eski bir zamana dönmenin hayaliyle kurulan ne varsa hepsi uzak. Ancak belli mi olur, bunca sabrın sonunda bir lütuf olur da buluşur, kavuşur ayrı tendeki aynı ruhlar.